• osmanli toplum yapisi ile ilgili cozumlemeleri ile tanidigimiz, fakat hayati hakkinda derin bir malumata sahip olmadigimiz alman tarihci.

    turkiye kendisini, 'buyuk bir devletin dogusu: osmanlilar -halk ayaklanmalari ve feodalizm' isimli kitabinin, alan yayinlari tarafindan turkceye kazandirilmasi ile tanidi. tabi alan yayinlari'nin tum kitaplari gibi bu kitap da kelepir kitapcisina dustu ve orada sadece ikinci cildi kelepir kapanana kadar satildi durdu. neyse, baska konulara dalip gitmeyeyim. ernst werner'in diger bir calismasi ise iki makalesinin bir araya getirilmesinden olusan, şeyh bedreddin ve börklüce mustafa'dir.

    adini ilk olarak zikrettigim kitabinda werner, osmanli kurulus tartismalarina katkida bulunmayi amaclamis, fakat tezleri kabul gormemistir. burada werner'in israrla uzerinde durdugu askeri feodalite ile turkmenler arasindaki catismanin devletin kurulusu ve gelisimi surecinde birinci derecede rol oynadigidir. bu yuzdendir ki, werner, babai ayaklanmasina ozel bir onem atfeder. ona gore babai ayaklanmasi, turkmen nufuzu uzerindeki selcuklu askeri feodalitesenin nufuzunu kirmis, bu ozgurlukten hareketle asil kurucu unsur olan turkmenler hareket serbestiyeti kazanmislardir.bu osmanlilarin ilk yuzyili icin bile gecerlidir.

    fakat ne zaman ki askeri feodalite kendisini toparlamis ve turkmen nufuzu kirilmis, ondan sonra osmanli'da askeri feodalitenin egemenligi baslamistir. werner'e gore bu duzenin temelinde bir sinif egemenligi, uygulamalarinda da paranin egemenligi sozkonusudur. ona gore osmanli hosgorusu filan masaldir; onlarin duzeni, parayi veren dudugu calar duzenidir. bu yuzyillar boyunca boyle devam etmistir. werner'in turkmen nufuzunun kirilmasi ile ilgili onem atfettigi asil hadise, seyh bedreddin isyani'dir. hadiseyi israrla turkmen nufuzunu insaya yonelik bir hamle olarak gormek isteyisi, werner'i bir cok noktayi gozardi etmeye sevkeder. bunlarin basinda ise, dini ya da bahsettigi turden sinifsal/ideolojik nedenler bir yana, pratikteki siyasi sikinti unutulur. hadise, pekala bir onderlik kapismasi olarak da gorulebilir.

    neyse, werner bu fikriyatindan hareketle, turkiye tarihinin en onemli olayi olarak seyh bedreddin isyani'ni koyar. sayet bedreddin basarili olsaydi, turkiye ve balkan halklarinin kaderi cok farkli olacakti gibi bir iddiali aciklamada da bulunur. ve marksist tarihcileri, turkiye tarihini yazmak icin goreve davet eder.

    werner, bu bizim icin ucuk sayilabilecek tezleri dolayisiyla, turk tarihcileri arasinda bir makes bulmamis, her firsatta goreve davet ettigi marksist tarihcilerden de kisa sureligine itibar gormustur. fikir ve tezleri kisa zamanda unutulmustur. son yillarda hatirasini yasatma yonunde girisimler tarihle hesaplasmayi tarihle kavga etme olarak goren kimi turkmen/alevi cevrelerce yapilmaktadir. bu kesimin hitap ettigi akademik kitlenin darligi dolayisiyla werner, zannimca uzun sureligine tarihcilerin gundeminden cikmistir. olmasinda da sahsim adina pek bir fayda gormuyorum.

    benden bu kadar ukteci.
  • doğu almanya'daki karl marx üniversitesi'nin marksist ortaçağ tarihçisi olan ernst werner'in (1920-1993) osmanlı tarihiyle ilgilenmesi, engels'in "yakın doğu'ya toprak mülkiyetini türkler getirmiştir" cümlesinden etkilenmesiyle başlıyor. 1966'da yazdığı "die geburt einer grossmacht, die osmanen (1300-1481): ein beitrag zur genesis des türkischen feudalismus" kitabı, tam da o sıralar asya tipi üretim tarzı ile yatıp kalkan türkiye sosyal bilimcilerinin kucağına düşüyor. fakat bizim atütçülerin duymak istediklerinin tersine, osmanlıyı atüt'le değil, bir sınıfın bir başka sınıf üzerine egemenliğini kurmasıyla açıklıyor. bir başka ifadeyle gerek selçuklu'da gerekse osmanlı'da söz konusu olanın, türklerin türk olmayanlara ya da müslüman olmayanlara hakimiyeti değil, egemen sınıfın (türk ya da hristiyan) egemen olmayan sınıfa (türk ya da hristiyan) hakimiyeti olduğunu belirtiyor. osmanlı feodalitesi adını verdiği bu sınıflı toplumda, sınıflar arasındaki mücadelenin zaman zaman şiddetlendiğini ve börklüce mustafa, şeyh bedreddin, torlak kemal ve hatta cimri/coterinus örneklerinde görülen halk isyanlarına dönüştüğünü vurguluyor. dahası, mevlana'nın hep hakim sınıflara yanlayan ve halka pek işi olmayan bir hareket olduğuna değiniyor.

    ernst werner türkçe öğrenmesine, derinlemesine türkiye tarihiyle ilgilenmesine rağmen aşı olamadığı için hiç türkiye'ye gelememiş. çünkü 60-70'lerde doğu almanya'dan türkiye'ye gelecek olanların kolera, sarılık ve çiçek aşısı olması gerekiyormuş ve kendisi de şeker hastalığı ve başka kan hastalıkları da olduğundan bu aşıyı yaptıramadığından gelememiş.

    kitabın türkçeye çevirisine ilişkin ilk girişim tam da atüt tartışmalarının kızıştığı 70'lerde olmuş ve 1975'te yazar "kitabın türkçe basımına önsöz" yazıp göndermiş. hatta aydınlıkçı çizgideki bora dergisi'nden yıldırım dağyeli, 1978'de yazarla kitabı üzerine röportaj yapıp yayınlanmış. fakat buna rağmen kitabın basımı 1986'da yapılmış ve ernst werner'in doğu perinçek'ten alınan tükçe basıma önsözü ile bora dergisinin röportajı eklenerek alan yayıncıktan gerçekleşmiş.

    kitabı almancadan orhan esen ve yılmaz öner tarafından yapılan çevirisine, daha doğrusu yılmaz öner'in yazara ve kitabına yönelik büyük saygısızlığına ayrıca değinmek gerekiyor: (bkz: #121299198)
hesabın var mı? giriş yap