• enis batur'un sel yayıncılıktan çıkmış aldığı ve gönderdiği mektuplardan oluşan kitap. (bkz: mazruf)
  • elimdeki nüshasının arasında göndereni enis batur olan bir zarf bulunduğundan pek kıymet verdiğim bu eser postacılık üzerine şahsi bir monografidir.
  • ilk baskısı, yanlış hatırlamıyorsam, remzi yayınları'ndan çıkmış olan, ancak curelclown'un sandığı gibi (bkz: #3843026) enis batur'un aldığı ve gönderdiği mektuplardan oluşmayıp, belli mektup türleri üzerine denemelerin yer aldığı bir kitap.
    ayrıca (bkz: #4829383)
  • sel yayıncılıktan çıkmış mektuplar, zarflar, posta ve benzeri konular üzerine bazıları çok sıkıcı bazıları ise çok keyifli denemelerden oluşan, tasarımı çok başarılı enis batur kitabı.
    '"bana gönderilmemiş bu mektup" demelerini istiyorum, zarf'ı görür görmez. "bana mektup var" diyenleri istiyorum. çok mu erken bunun gerçekleşmesi için?' diye açıklanmış kitap.
  • özel ansiklopedisinin mektup maddesi.
    okuruna yüzlerce özel isim, sayısız ödev vermiş kitap.
    umberto eco'ya, m.ali ağca'ya ve bir kaç kişiye daha yazdığı mektuplar.
    mektup gibi zengin bir konu için sınırları dar tutulmuş bir deneme.
    "okura mektup" başlığı en güzel kısmı idi.
  • ilk baskısı 1991'de remzi kitabevi yayınları'nca yapılmış, şimdilerde sel yayınları baskısıyla bulunabilen enis batur kitabı.

    "sahi kimdir agélaste'lar? bazı görüşlerini paylaşmakta güçlük çekmekle birlikte, romanı -benim gözümde- hâlâ anlamlı bir yazı türü olarak kullandığı için önemsediğim milan kundera'dan aktarıyorum:

    'françois rabelais daha sonraları fransız diline ve başka dillere de giren birçok yeni sözcük uydurmuştur. ama bunlardan biri unutulmuştur ve üzücü bir durumdur bu: agélaste sözcüğü grekçeden alınmıştır ve gülmeyen, mizah yanı olmayan anlamına gelir. rabelais, agélaste'lardan nefret ediyordu. korkuyordu onlardan. agélaste'ların kendisine karşı son derece acımasız olmalarından yakınıyordu ve az daha kalemini bir daha ele almamak üzere bırakacaktı.'

    kundera'nın 'ufukta pusu kurmuş agélaste orduları bekliyor' sözüne bakıp onların prag ya da paris dolaylarında yaşadığını düşünmek yanlış olur. sizin mektubunuzun mahrem yanını, geçen yıl günlüğüme düştüğüm bir notla dengelemek istiyorum, izin verirseniz:

    cortazar*, omar prego'yla söyleşilerinde çok doğru bir soru getirmiş, arjantin'e bakarak: kim kurtaracak bizi ciddiyetten? ciddiyetin bu boş gurur dolu ulusal, sözüm ona dik duruşun bütünüyle gayriciddi olduğu görüşüne katılıyorum kendi payıma. bir ölçüde az gelişmişlik kompleksinin beslediği aşağılık kompleksinden kaynaklanıyor bu; bir tek latin amerikalılarda değil, pek çok akdeniz ülkesinin insanında da vardır o kasılma. bir dış duruş ya da görüntü zırhı olsa gene iyi -hatta güzel bile. öyle değil ama: kasvetli, kalkavan, kabukla hem kaplı hem dolu yarım aydınlar fırlıyor her yerden. burada da. üstelik yalnızca yazarlar ve sanatçılarla sınırlanabilecek bir psikoloji haritası değil bu: siyaset adamları, askerler, gazeteciler, futbolcular, şoförler, erkekler, kadınlar, çocuklar, okurlar, öğrenciler... bütün bir mumyalar cumhuriyeti. kendisini makaraya alamayan, ötekini çarçabuk tanrılaştıran ya da hafifseyen, hiçbir bok olmadığını bildiği hâlde bir bokmuş gibi tafra satan, bir tek ciddi olunması gerektiğinde sululaşan ya da alaycı kesilen bir güruh."

    ayrıca; (bkz: #85662682)
hesabın var mı? giriş yap