• nietzsche'nin akli dengesini yitirmeden önce bitirip yayınladığı son kitaplar arasında yer alır. türkçe'ye birkaç yayınevi tarafından çevrilmiştir. bende tümzamanlaryayıncılık baskısı bulunuyor. filozof, eserde döneminin ve genel insanlık tarihinin inanç ve yaşayış merkezlerini oluşturan putlardan dem vurur, bunların gerçeklikten uzaklıklarını tespit eder.
  • tam adi "götzendämmerung oder: wie man mit einem hammer philosophiert" (putların alacakaranlığı veya bir çekiçle nasıl felsefe yapılır) olan friedrich nietzsche kitabı (1895). önsöz ve 11 bölümden oluşur. söz konusu putlar, insanla hayat arasına girip içgüdüyü bastıran her türlü değerler sistemi olup (başta hristiyanlık olmak üzere), filozofun görevi elindeki çekiçle bu putları yerle yeksan etmektir. böylece tanrı öldü prensibinden hareketle wagnerdi, schopenhauerdi, sokratesçilikti uçamamış kaçamamış ne varsa nietzsche'nin çekicinden* payını alır. (bkz: allah yarattı demeyip kafa göz girmek)

    üst insan*, yahudi-hristiyan* etiğine karşı aryan değerleri, üstün ırk yaratmak vb. üçüncü reich tarafından slogana çevirilmiş ve tüyleri diken diken eden bilumum kavramı öne çıkardığı için kitap hakkında objektif olmak pek kolay değildir. ancak nietzsche'nin amacı kendi içinde tutarlı bir felsefe yaratmaktan çok var olanları yıkmaktır; felsefesinin yıkıcı kısmının ne olduğuna bakarak yapıcı bir kısmı olsaydı ne olabileceğini kestirmeye çalışmanın ne kadar geçerli bir yöntem olduğu tartışılabilir. özellikle kitabın "sprüche und pfeile" (özdeyişler ve oklar) bölümündeki "ıch mißtraue allen systematikern und gehe ihnen aus dem weg. der wille zum system ist ein mangel an rechtschaffenheit." (sistematikçilere güvenmiyorum ve onlardan kaçıyorum. sistem arzusu(nun kaynağı) dürüstlük/doğruluk eksikliğidir) gibi sözleri sayesinde postmodern camianın nietzsche'ye biat etmesi, "yoksa bu adam postmodernizmin babası falan mı?"* sorusunun akıllara gelmesi dahi mümkündür.

    (bkz: gotterdammerung)
    (bkz: der fall wagner)
  • nietzsche' nin aforizmalarıyla başlayan kitabıdır. kitap "özdeyişler ve oklar" adlı bölümle başlar. büyük oranda ahlakın irdelendiği, eleştirildiği eserdir.

    "insanlık, çarpık örümcek ağı örücülerin hasta beyin ürünü hayallerini ciddiye almamalıydı! - bunu çok pahalı ödedi!.."

    (tanrıdan bahsederken)
    "...bugün onun sadece bir kelime olduğunu biliyoruz...

    .... korkarım hala gramere inandığımız için tanrıdan kurtulamıyoruz"
  • "hiçbir yerde avrupa'nın iki ürkütücü narkotiği; alkol ile hıristiyanlık, almanya'da olduğu kadar suistimal edilmemiştir."

    "büyük ve güzel şeyler hiçbir zaman orta malı olamaz. güzellik, sadece pek az kişinin idrak edebileceği bir şeydir."

    okuyana hata verdiriyor mütemadiyen.
  • götzen-dämmerung:

    bir friedrich nietzsche eseri.
  • "bütün çağlarda en bilge kişiler yaşam hakkında aynı yargıya varmışlardır: o işe yaramaz."

    "diyalektik ancak başka bir araca sahip olunmazsa seçilir. çünkü kişi onunla güvensizlik uyandırdığını, onun pek ikna edici olmadığını bilir. bir diyalektikçinin etkisinden daha çabuk silinebilen bir şey daha yoktur: konuşulan her toplantıda edinilen deneyimler bunu kanıtlar. o, ancak başka silahı kalmamış birinin elindeki acil durum silahı olabilir. kişinin haklarının zorlanması gerekiyor: yoksa çoğu zaman diyalektik kullanılmaz."
  • almanca orijinal adı gotzen-damerung, ingilizce adı twilight of the idols olan friedrich nietzsche’nin adeta alayına isyan eseridir. benim açımdan nietzsche’nin hayat görüşünü ve düşüncelerini ve felsefesini en güzel yansıtan en önemli eseridir. birçok filozofu, edebiyatçıyı ve sanatçıyı acımasızca eleştirir. sadece kendisi gibi çok büyük dehalar olan fyodor mihailoviç dostoyevski ve richard wagner’e, johann wolfgang von goethe’ye hayran olduğunu söylemekten imtina etmez.

    şöyle der dosto baba için: “burada söz konusu ettiğimiz ve kafa yorduğumuz konu açısından dostoyevski’nin tanıklığı, hayati bir önem taşımaktadır. yeri gelmişken hemen itiraf etmeliyim ki, benim kendisinden her zaman bir şeyler öğrendiğim tek psikolog dostoyevski’dir. dostoyevski benim hayatta karşılaştığım en mutlu olaylardan biridir. o yüzeysel almanları hor görmekte on kat haklı olan bu bilge ve derin adam, uzunca bir süre aralarında yaşadığı sibiryalı mahkumların kendisinin de beklediğinden çok farklı insanlar olduğunu, rus topraklarının herhangi bir yerinde yetişen en iyi, en çetin ve en değerli malzemelerden oluşan kişilerden olduğunu gözlemlemişti.” (nitekim dosto baba ölüler evinden anılar’da bundan bahseder tafsilatlı ve dokunaklı bir biçimde). nietzsche ile aynı fikirde olmak dostoyevski hususunda müthiş bir duygu benim açımdan…

    bir de herakleitos’a sonsuz saygı duyar ve felsefesini benimsediğini şu sözlerle açıklar: “herakleitos varlığın, boş bir hayal ürünü olduğu konusunda her zaman haklıdır. görünen dünya yalnızca bir dünyadır. gerçek dünya yanıltıcı bir şekilde ilave edilmiş bir dünyadır…”.

    bu kitapta nietzsche büyük bilgin ve filozofların sapkın tipler olduğa ve onlara karşı önyargılı olunması gerektiğini söyler. socrates ve platon’un çözülmenin ve düşüşün nedeni olduğunu ve onları antik yunan'ın düşüşünde en büyük rolu oynayan sahte grek hatta anti grek olarak nitelendirir. socrates için kendini ciddiye aldırmaya çalışan soytarı yaftasının iliştirir. platon’un güzel oğların peşinden koştuğunu, oğlancı olmasa felsefesi olamayacağını iddia eder. lucius annaeus seneca’yı erdem matadoru, jean-jacques rousseau’yu bütün tabii kirliliği ile doğaya dönüş, friedrich von schiller’i ahlak trampetçisi, dante’yi mezarlarda şiir söyleyen sırtlan, kant’ı ikiyüzlü, wictor hugo’yu saçmalıklar denizinde bir deniz feneri, george sand’ı bereketli süt ineği, john stuart mill’i saldırgan ,tedirgin edici açıklık, emile zola ’yı pis kokudan keyif alan sefih,honore de balzac ` ve diğer tüm romantikleri yavan ve soğuk üsluplu olarak nitelendirir.

    david friedrich strauss’u, georg wilhelm friedrich hegel’i, heinrich heine’ı arthur schopenhauer’i kıyasıya eleştirir filozoftan saymaz

    “özgür irade yoktur sadece bir yanılgıdır” der kitabın bir bölümünde: “çünkü hiç kimse kendisinin var olmasından ya da şu anki haliyle var kılınmış olmasından da ya da şu an içinde yaşadığı şartlarda ve ortamda yaşıyor olmasından da mesul değildir. insan gereklidir, bir kader parçasıdır, bir bütüne aittir, bütünün bizzat kendisidir. bzim varlığımızı yargılayacak ölçecek kıyaslayacak hiçbir şey mevcut değildir”. etkileyici bir cümledir bence...

    bundan sonraki kısımlar spoiler içerir:

    “yaptıklarımızdan korkmayalım lütfen! sonra da yaptıklarımızı terk etmeye, onları inkar etmeye kalkışmayalım. vicdan azabı çekmek çirkin bir şeydir çünkü”.

    “bir solucanın üzerine basıldığında, solucan kendi içine doğru çekilerek içine doğru kıvrılır. bu onun aldığı bir önlemdir. bu onun üstüne yeniden basılma ihtimalini azaltır. ahlakın dilinde bunun adı alçakgönüllülüktür”

    “ yaşamak uzunca süre hasta olmak demektir”

    “her şeyden önce, filozofların tarih duygusundan yoksun olmaları, hatta oluş fikrinden nefret etmeleri mumyalaştırılmış mısırcılık’larıdır. filozoflar her şeye sonsuzluk açısından bakarak her şeyi tarihsizleştirdikleri, mumyalaştırdıkları zaman, onurlu bir iş yaptıklarını zannediyorlar”.

    “filozoflara göre insanlık, hastalıklı örümcek ağı örücülerinin çılgın hayallerini ciddiye almalıdır! ancak, insanlık, bunun bedelini çok pahalı ödemiştir”.

    “ hemen her siyasi parti, rakip partinin gücünü yitirmemesinin kendini koruyabilmesi bakımından kendi çıkarına olduğunu kavramıştır. aynı şey yüksek politikalar için de geçerlidir. özellikle de yeni bir şeyin, yeni bir hareketin başlatılması dostlardan ziyade düşmanlara ihtiyaç hisseder.”

    “bilge, sabırlı ve üstün olmaktan daha kolay bir şey bilmiyoruz . hoşgörü ve sempatiyle yağ gibi damlayı veriyoruz hemen; saçmalık derecesinde adil davranıyoruz; her şeyi bağışlıyoruz. bu nedenle ara sıra bir parça da olsa duygusal kötülük geliştirmek zorundayız”

    “ evlilik aşk üzerine kurulamaz. tam tersine cinsel güdü temeline, mülkiyete sahip olma güdüsüne göre kurulmalıdır”
  • bu kitabı mani halindeyken yazmış bence. kitabı nietzsche'yi yazanları hızlı hızlı ve heyecanla anlatırken hayal etmeden okuyamazsınız.

    ayrıca “ yaşamak uzunca süre hasta olmak demektir” nietzsche'nin söylediği/söyleyeceği bir şey değil, kitabın o kısmında sokrates başta olmak bu görüşte olan 'bıkkın'lara saldırıyor. bir zamanlar bilgeler bunu söylemiştir diyor ve 'bilgelerin ittifakı hakikatın ispatıdır' ama sonra ortaya koyuyor kendi düşüncesini;

    ''bu bilgelerin ittifakı - giderek açık bir şekilde gördüm ki - hiç de uyum içinde oldukları şey hakkında haklı olduklarını ispatlamaz: bu daha çok onların, bizzat bu çok bilge insanların, yaşamla aynı olumsuz ilişki içinde oldukları -olmak zorunda kaldıkları- için bir şekilde fizyolojik uyum gösterdiklerini kanıtlar.

    filozoflar açısından, yaşamın değerinde bir sorun görmek bu nedenle kendisi için bir sakınca, bilgeliğine ilişkin bir soru işareti, bir miktar bilgisizlik teşkil eder. - ne?! bütün bu bilge adamlar yalnızca yozlaşmış değil miymiş, bilge de mi değillermiş? -''
  • nietzsche'nin böyle buyurdu zerdüşt'ten daha anlaşılır bir eseri. bu metinde kendisinin postmodernizme nasıl ve neden kaynaklık ettiğini anlayabilirsiniz. aynı zamanda ırkçı düşüncelere kaynaklık edebilecek ifadeler de karşınıza çıkabilir ama bunun tam aksi yönde de çıkabilir, biraz nietzsche'yi nasıl yorumladığımız ve yorumlamak istediğimize bağlı. şahsen ben nietzche'yi nazizm ya da nihilizmden çok egzistansiyalizm ve postmodernizme yakın görüyorum. kitapta özgür irade olmadığına dair düşünceleri de yine etkileyici ve mühim. psikoloji ve vahşiliğe, darwine getirdiği yorumlarda ise bu talihsiz adamın freud ile tanışmış olsa ne kadar güzel olabileceğini geçirdim aklımdan. aynı zamanda dil ve gramer'in önemini de çok belirtiyor, bu yönden de yine postmodernizme yaklaştırabiliriz onu. zaten modernizm ve bilime getirdiği ağır eleştiriler de bunu tamamlayan yönde. hıristiyanlığa ve ahlaka da çok ciddi eleştiriler var bekleneceği üzre. dostoyevskiye olan övgüleri kanta olan sövgüleri de beni gittikçe kendisine yaklaştırdı, bunu söylemeliyim. işte bazı sevdiğim örnek kısımlar:

    ''gerçek dünya gerçek dünyanın çelişkisinden oluşmuştur.''
    ''her dönemde, bir nedenin ne olduğunu bildiğimize inanmışızdır ama bu bilgiyi, daha doğrusu bildiğimize dair inancı nereden aldık?''
    ''şimdiye dek insanlığı ahlaklı yapmak için başvurulan her çare, bütünüyle ahlak dışıydı''
    ''insan onu güzel buldu diye, dünya gerçekten güzelleşmiş midir? o, dünyayı insanileştirmiştir. ama özellikle insanın, güzelliğin modelini oluşturduğuna dair hiçbir şey bize kefil olmaz.''
  • saçma sapan bir çevirisine denk geldiğimi düşündüğümden 3-5 sayfa okuyup bıraktığım
    friedrich nietzsche kitabı. başka bir çevirisine bakacağım....
hesabın var mı? giriş yap