6 entry daha
  • almanca orijinal adı gotzen-damerung, ingilizce adı twilight of the idols olan friedrich nietzsche’nin adeta alayına isyan eseridir. benim açımdan nietzsche’nin hayat görüşünü ve düşüncelerini ve felsefesini en güzel yansıtan en önemli eseridir. birçok filozofu, edebiyatçıyı ve sanatçıyı acımasızca eleştirir. sadece kendisi gibi çok büyük dehalar olan fyodor mihailoviç dostoyevski ve richard wagner’e, johann wolfgang von goethe’ye hayran olduğunu söylemekten imtina etmez.

    şöyle der dosto baba için: “burada söz konusu ettiğimiz ve kafa yorduğumuz konu açısından dostoyevski’nin tanıklığı, hayati bir önem taşımaktadır. yeri gelmişken hemen itiraf etmeliyim ki, benim kendisinden her zaman bir şeyler öğrendiğim tek psikolog dostoyevski’dir. dostoyevski benim hayatta karşılaştığım en mutlu olaylardan biridir. o yüzeysel almanları hor görmekte on kat haklı olan bu bilge ve derin adam, uzunca bir süre aralarında yaşadığı sibiryalı mahkumların kendisinin de beklediğinden çok farklı insanlar olduğunu, rus topraklarının herhangi bir yerinde yetişen en iyi, en çetin ve en değerli malzemelerden oluşan kişilerden olduğunu gözlemlemişti.” (nitekim dosto baba ölüler evinden anılar’da bundan bahseder tafsilatlı ve dokunaklı bir biçimde). nietzsche ile aynı fikirde olmak dostoyevski hususunda müthiş bir duygu benim açımdan…

    bir de herakleitos’a sonsuz saygı duyar ve felsefesini benimsediğini şu sözlerle açıklar: “herakleitos varlığın, boş bir hayal ürünü olduğu konusunda her zaman haklıdır. görünen dünya yalnızca bir dünyadır. gerçek dünya yanıltıcı bir şekilde ilave edilmiş bir dünyadır…”.

    bu kitapta nietzsche büyük bilgin ve filozofların sapkın tipler olduğa ve onlara karşı önyargılı olunması gerektiğini söyler. socrates ve platon’un çözülmenin ve düşüşün nedeni olduğunu ve onları antik yunan'ın düşüşünde en büyük rolu oynayan sahte grek hatta anti grek olarak nitelendirir. socrates için kendini ciddiye aldırmaya çalışan soytarı yaftasının iliştirir. platon’un güzel oğların peşinden koştuğunu, oğlancı olmasa felsefesi olamayacağını iddia eder. lucius annaeus seneca’yı erdem matadoru, jean-jacques rousseau’yu bütün tabii kirliliği ile doğaya dönüş, friedrich von schiller’i ahlak trampetçisi, dante’yi mezarlarda şiir söyleyen sırtlan, kant’ı ikiyüzlü, wictor hugo’yu saçmalıklar denizinde bir deniz feneri, george sand’ı bereketli süt ineği, john stuart mill’i saldırgan ,tedirgin edici açıklık, emile zola ’yı pis kokudan keyif alan sefih,honore de balzac ` ve diğer tüm romantikleri yavan ve soğuk üsluplu olarak nitelendirir.

    david friedrich strauss’u, georg wilhelm friedrich hegel’i, heinrich heine’ı arthur schopenhauer’i kıyasıya eleştirir filozoftan saymaz

    “özgür irade yoktur sadece bir yanılgıdır” der kitabın bir bölümünde: “çünkü hiç kimse kendisinin var olmasından ya da şu anki haliyle var kılınmış olmasından da ya da şu an içinde yaşadığı şartlarda ve ortamda yaşıyor olmasından da mesul değildir. insan gereklidir, bir kader parçasıdır, bir bütüne aittir, bütünün bizzat kendisidir. bzim varlığımızı yargılayacak ölçecek kıyaslayacak hiçbir şey mevcut değildir”. etkileyici bir cümledir bence...

    bundan sonraki kısımlar spoiler içerir:

    “yaptıklarımızdan korkmayalım lütfen! sonra da yaptıklarımızı terk etmeye, onları inkar etmeye kalkışmayalım. vicdan azabı çekmek çirkin bir şeydir çünkü”.

    “bir solucanın üzerine basıldığında, solucan kendi içine doğru çekilerek içine doğru kıvrılır. bu onun aldığı bir önlemdir. bu onun üstüne yeniden basılma ihtimalini azaltır. ahlakın dilinde bunun adı alçakgönüllülüktür”

    “ yaşamak uzunca süre hasta olmak demektir”

    “her şeyden önce, filozofların tarih duygusundan yoksun olmaları, hatta oluş fikrinden nefret etmeleri mumyalaştırılmış mısırcılık’larıdır. filozoflar her şeye sonsuzluk açısından bakarak her şeyi tarihsizleştirdikleri, mumyalaştırdıkları zaman, onurlu bir iş yaptıklarını zannediyorlar”.

    “filozoflara göre insanlık, hastalıklı örümcek ağı örücülerinin çılgın hayallerini ciddiye almalıdır! ancak, insanlık, bunun bedelini çok pahalı ödemiştir”.

    “ hemen her siyasi parti, rakip partinin gücünü yitirmemesinin kendini koruyabilmesi bakımından kendi çıkarına olduğunu kavramıştır. aynı şey yüksek politikalar için de geçerlidir. özellikle de yeni bir şeyin, yeni bir hareketin başlatılması dostlardan ziyade düşmanlara ihtiyaç hisseder.”

    “bilge, sabırlı ve üstün olmaktan daha kolay bir şey bilmiyoruz . hoşgörü ve sempatiyle yağ gibi damlayı veriyoruz hemen; saçmalık derecesinde adil davranıyoruz; her şeyi bağışlıyoruz. bu nedenle ara sıra bir parça da olsa duygusal kötülük geliştirmek zorundayız”

    “ evlilik aşk üzerine kurulamaz. tam tersine cinsel güdü temeline, mülkiyete sahip olma güdüsüne göre kurulmalıdır”
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap