hertha
-
eski bir germen tanrısı
-
berlin'in ünlü bir camiasının anası. lakin bendeniz, oğlu hertha berlin'e değil, bir başkasına meftunum.
(bkz: fc union berlin) -
uzun bir algernon charles swinburne şiiri.
seslendirilmiş hali
aşağıda da tarafımca yapılmış naçizane çevirisi;
benim başlayan;
benden devrilen yıllar;
benden çıkma tanrı ve insan;
benim denk ve tam
tanrı değişir, insan da, ve biçimleri cismen; ruhum ben.
toprak var olmadan önce,
daha önce deryadan,
çimenlerin yumuşak saçlarından yahut
ağaçların hoş kollarından
yahut dallarımın taze renkli meyvelerinden
önce ben vardım, ve ruhun içimdeydi.
menbaalarımdaki ilk can,
ilkin süzüldü ve yüzdü,
bendendir o güçler
onu lanetleyen ve koruyan
benden çıkma erkek ve kadın, vahşi canavar ve kuş; tanrı olmazdan önce, ben varım.
benden başka yahut yukarda
yoktur gidecek yer
sev yahut sevme beni
bilme yahut bil sen
beni sevmeyen ve sevenim ben; yaralıyım ve benim yaralayan darbe beni.
ben, ıskalanmış hedef,
ve oklar ıskalayan,
ben, öpülmüş ağız,
ve öpücükteki nefes,
arayış, aranan ve arayan, ruh ve beden.
kutsayan şeyim ben
ruhum coşturur benim
yaratmayan ellerle
okşayan şeyim ben
doğmamış uzuvlarımdır kaderin ölçüsünün uzunluğunu ölçen.
fakat şimdi ne bilirsin sen,
tanrıya bakan, çığırmak için,
“ben benim, sen sen'
ben alçağım da yüksek misin sen?'
ben senim, onu bulacağım diye aradığın şeyim, kendini bul, bensin sen.
ben, tahıl ve saban,
pulluk yarığı humus
ve pulluk demiri iyice çizik
filiz ve çimen,
iş ve işleyen, ekin ve eken, çiçek tozu ki tanrıdır.
bilir misin nasıl biçimlendirdim seni ben,
çocuk, yeraltında?
bilir misin sen
seni coşturan ateşi
bağlı kazığı
suyun küçük değişikliklerini, neyi biliyordun yahut buldun bunlardan sen?
kalbinden söyleyebilir misin,
gözlerinle ne gördüğünü?
sanatın hangi kurnazlığıyla
ne hikmetle ne işlediğini
neyi biçimlendirip hangi kuvvetle
göğüslerimin üstünde göklere gösterdiğini?
kim verdi, kim sattı sana
benim bilgimi?
yaban mı söyledi?
deryadan mı öğrendin?
geceyle yarenlik mi ettin?
rüzgarlarla mı danıştın?
koydum mu ben öyle bir yıldız
alnına ışığı göstersin diye
ta uzaktan gördüğün ışığı
şimdi ne göstereyim sana ben?
konuştunuz mu kardeşler olarak; güneş, dağlar ve sen?
burası nedir, bilir misin?
neydi, bilir miydin?
ne resul ne şair
ne üçayak ne taht
ne ruh ne ne et olabilir cevap
anandan başka
anan, yaratan değil
doğan, değil yaratılan
gerçi çocukları terketmiş onu ya,
cezbedilmiş yahut korkmuşlar
dualar ediyorlar onların tarzındaki tanrı'ya, kıpırdamaz her dua eden için ana.
inançtan bir asa
ve geceden bir taç.
bu tanrı olan şey
senin gücünle adam olan
senin ruhunun gücüyle dikelen
senin hayatını yaşayan, ışık olarak
içindeyim, kurtarmak için seni
ruhumun içinde söylediği gibi
sana verdiğim gibi ver
yaşam kanını ve nefesini
emeğinin yeşil yapraklarını
ak çiçeklerini düşüncenin
ve ölümün kızıl meyvesini.
vermenin yolları olasın
benim sana olduğum gibi
yaşamın özgür canı
olsun ücretsiz hediyesi
ne efendiye hizmetçi olarak, ne köleye sahip , vermelisin bana kendini.
ey sürgünün çocukları
endişeli ruhlar,
kayboluşunu gördüğünüz ışıklar hep sürecek
gibi değil miydi?
siz bilemezdiniz çok parlayan güneşini , gölgelerini ve yıldızlarını geçmişin.
ben, nereye yürüdüğünü gördüm
gecenin loş patikalarını
senin göklerinde ışık vermek için
tanrı denen gölgenin batışını
fakat erkekliğin şafağı yükseldi, ve gölgesiz ruh ufukta
bol köklü ağaç
göğe doğru yükselen
kızıl meyveli yapraklarla
hayat ağacı ben miyim
yaşamınızın goncaları içindedir yapraklarımın özsuyunda: o yüzden ölme ve yaşa.
fakat senin tarzın tanrılar
alan ve veren
acıma ve tutkuyla
cezalandıran ve affeden
dökülen ağaç kabuğunda
üremiş soluncanlar onlar; onlar ölsün, yaşamasınlar.
benim kendi kanım dermandır
kabuğumdaki yaralara
dallarımda tutsaktır yıldızlar
geceyi gün eder
ve tapınılır onlara güneşler gibi, gündoğumu ateşlerini kıvılcıma döndürene kadar
ağacın canlı kökleri altında ölü çağların gizlendiği yerde
karanlığımın içindeki gökgürültüsü
anlatır beni
dallarımın çarpışması birbiriyle, sestir duyduğun denizden dalga sesi diye.
o gürültü zamandandır.
tüyleri açılmış
ve ayakları tırmanmaya hazır başının
üstündeki dallar arasından,
ve yeşilliğim öter etrafında ve hışırdar, ve dallar bükülür onun adımıylan.
çağların fırtınası
patlar içimde ve yatışır
savaş fırtınası kuduran
bahar fırtınası barışın,
burada onların nefesi kabartır örgülerimi, burada büyür çiçeklerimin biri.
tüm sesleri bütün değişimlerin
bütün gölgeler ve ışıklar
dünyanın sıradağları ve
akarsularla bölünmüş tepeleri üstünde
kimin dili, rüzgarın dili ve yer sarsan gecelerde fırtına bulutlarının dili?
tüm çehrelerin tüm şekilleri
bütün işleri bütün ellerin
zamandan yaralı toprakların
gizli yerleri içinde
her ölüm ve yaşam, her hüküm her yıkım, içime damlar kum gibi
yara benim yüküm olsa da
ve bildiğinden daha fazla yara
büyümemin mükafatı olmasa da
büyümekten başka
yine de büyümekten durmam, üstümdeki şimşekler yahut altımdaki kurtçuklar adına.
yeri var bunların da benim içimde
benim onlarda olduğum gibi
öyle bir ateştir ki kalbimdeki
vardır öyle bir özsuyu bu ağacın
tüm derinliklerinde ve sırlarında, sonsuz karalar ve denizlerin
bahar renkli vakitlerde
aklım mayısınki gibiyken
işte çiçeklerim yeşeriyor;
yüzyıllar boyunca erkekliğin parfümüyle, güçlü çiçekler fırladı ruhumdan ışınlar gibi.
ve fışkırışlarının sesi
ve sürgünlerinin kokusu
sıcaklık ve tatlı ötüş gibiydi
ve köklerime kuvvetti
ve çocuklarımın canları mükemmelleşmişti meyvelerim olan ruh hürriyetiyle.
olmaktan başkasını emretmem
duaya ihtiyacım yoktur
hür lazımsınız bana
ağızlarınızda benim havamla
ki kalbim daha geniş olsun içimde
görerek benim hoş meyvelerimi
daha hoş garip meyveden
yahut inançlardan evlendiğiniz
içimde yalnızca kök var benim
dallarınızda çiçeklenenen
işte, tanrınız, sizi yaratan, adaklarınızın inancıyla onu beslemek için.
kararırken ve aydınlanırken
hayran olunan uçurumlar
şafak ve yıldırım
ışık ve kılıç için
tanrı gürler cennette ve melekleri kıpkızıl, gazabıyla efendinin.
ey oğullarım, pek hürmetkar
tanrılara, bana değil ki
yeterince güzel değil miydim
hür olmak güç müydü ki
işte, sizinleyim, içinizdeyim, sizinim; bakın ileri ve görün.
bak, dünyanın harikalarıyla kanatlanmış
mucizelerle nallanmış,
yıldırımlarının alazıyla
giyimi ve asası hakkı için
titriyor tanrı cennette ve melekleri bembeyaz tanrının dehşetiyle.
seher vakti yaklaştığı için
onun ızdırabı bu
bakmakta onun perileri aptalca
sararmışlar onun korkusuyla
ve onun vaktinin sonu, sonsuz yılının sonuncusu yaralıyor onu
fikir yarattı onu, fikir yıkıyor
gerçek katlediyor ve bağışlıyor
fakat sana zaman onu alırken
yeni bir şey veriyor
eşit aşkı, özgürlükten beslenip can bulan, o canım cumhuriyeti.
ki yaşamak tek gerçektir
yalnızca gerçek tamdır
ve onun sevgisi
insanın kutup yıldızı ve kutbu
insan ki, göbeğimin nabzı, bedenimin meyvesi, ruhumun tohumu.
kucağımın biricik soyu,
gözümün biricik ışığı
göğe ulaşan en güzide çiçeğim
insan, denk ve bir benimle, insan benden olma, insan, ben olan.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap