• tarih yazıcılığı ve etik

    insanlar ve milletler tarihi, şahsi veya kolektif faaliyetlerini destekleyici bir disiplin olarak görmektedir. beşeri hayat pratiğinin depolanma alanı ve nesillere aktarım merkezidir. ilerisi için ise aydınlanma feneri, yol göstericidir. bu sebeple, insan için mühim bir yer tutmaktadır. “toplum örgütlenmesinin ortaya çıkışı akabinde toplumun, farklı kurumları bünyesinde oluşturmaya başlamasıyla beraber, toplumda gerçekleşen olayların kayda alınması çabasıyla birlikte tarih yazıcılığının başladığını söylemek yanlış olmayacaktır.”
    kişilerin geçmişe yönelik ilgilerinin kaynağı, içinde bulunduğu toplumu, milleti veya örgütlenmeyi daha iyi anlama isteğidir. bu husus istekten ibaret olmayıp, kimliklerin oluşturulması aşamasında da bir zorunluluktur. içinde bulunduğu yapıyı algılayış biçimi, kimliğini de doğrudan etkileyecektir. beşeriyetin varoluşundan itibaren geçmişi bilme isteği ile beraber varlığını sürdürmektedir. semavi dinlerin ortaya çıkması ve başat inançlar haline gelmesi ile beraber tarih ile ilgili düşünceler farklılaşmaya başlamıştır. semavi dinler, insanlara geçmişleri, gelecekleri ve varlıkları ile ilgili pek çok cevap sunmuş ve beşeriyeti topyekun halde değerlendirmiştir. bu bağlamda, beşeriyeti başlangıç ve bitişi ihtiva eden çizgisel bir zaman dilimi önermesidir. semavi dinlerin önermelerinin parametreleri; varlık, erdem, nedensellik, kader, bütünlüktür. “sosyal, siyasal, iktisadî, hukukî ve teknik hadiselerin ruhsal hareketlerden kaynaklanmadığı iddia edilirse, adına “tarih” denilen alandan geriye –hegel’e atıfta bulunarak zikrettiği biçimde– bir “kukla oyunundan” ötesi kalmayacaktır.”
    semavi dinlerin önermeleri, seküler çağda dahi varlığını devam ettirmiştir. beşeriyetin geçmişini ilahi bir kaynak olan allah’a erişmenin yolu olarak önermek bir yaklaşım tarzı oluşturmuştur.
    pozitivizmin baskın hale geldiği ve bilimin hızla geliştiği ve önemini artırdığı yakın geçmişte, tarihin analitik bir perspektifte incelenebileceği hususunda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. tarihin mutlak bilgiler ışığı ile sekülerleştirerek, tasarlamışlardır. bu bağlamda determinizm, gelişim, döngüsellik gibi ifadeler ön plana çıkmıştır. determinizm, doğada gerçekleşen her faaliyetin, yaşanan her hadisenin belirli kural ve normlara göre şekillendiğini; buradan geçmişi ve hatta geleceğin de öngörülebilir, açıklanabilir olduğunu savunan bir olgudur. determinizmin merkezde olduğu tarih anlayışında doğa ve zamanı topyekun kavrama isteği mevcuttur. kadercilikten farklı olarak ilahi bir kaynağa ihtiyaç duymaz, onun boşluğunu tabiatın kendisini yerleştirir. amaç toplumların kaderini tespit etmektir.
    eleştirel tarih anlayışı, geçmişi algılayış biçiminin dönüşüme uğradığının ifadesidir. insanların geçmişe bakışı bu farklılıklarının tezahürüdür. klasik tarih görüşlerinin temel unsurları eleştiri konusu yapılınca bu unsurlar terk edilmiştir. determinizm de bu hususa dahildir.
    klasik tarih yazımının unsurları, geçmişin kavranması ve anlamlandırılması meselesinde fayda sağlıyordu. bu unsurlar sayesinde kategorize etmek mümkün hale gelebiliyordu. eleştirel tarih anlayışı, teorik altyapısı sebebi ile bu imkânları ortadan kaldırmıştır.
    tarih yazıcılığını tatbik eden şahıslar da geri kalanlar gibi, kolektif ya da şahsi aidiyetlere sahip olduğu gözden kaçırılmamalıdır. bu aidiyetlerin sırtlanması ile oluşturulan kimliğin şahsa yüklediği düşünme halleri, refleksler ve tavırlar tarih yazımında kendisini gösterebilmektedir. kitaplar, müellifinden bağımsız şekilde değerlendirilemez. öte yandan eserlerde geçen olaylar müellifin yorumlarına tabidir.
    tarih ve aidiyet ilişiğini oluşturan, günümüz tarih yazımında aidiyetin merkezinde bulunan geçmiş algısını millete dahil olan veya millet inşa eden ekinin açılım olanağı yaratmasıdır. millete için bir geçmiş seçimi ve buna ilişkili ekin inşa edilir. tarih yazımı ile geçmiş yeniden ortaya çıkarılırken ekin, ülkü ve gelenek dayatmaları ile karşı karşıya kalınmaktadır. tarih yazımı hem geçmişin hem de geleceğin baskılarını karşılamalıdır. aidiyet geçmiş ile kazanılacağı gibi gelecekteki aidiyet yine tarihin ışığında inşa edilmektedir. bunları yaparken çelişkiye düşmemek mühimdir husustur. “tarih ve tarih eğitiminin sosyal kimlik inşasındaki rolü inkâr edilemez.”
    tarih düşüncesi, birçok sorunla baş etmek durumundadır. tarih yazımında konu olan özne ile kurulan etkileşim bu sorunlardan biridir. tarihi etmenler ve tasnif bu sorunların başta gelenlerindendir.
    hakikatin beşeriyetçe algılanabileceği fikrinden sıyrılmanın ardından, hakikatin algılanamayacağını öngören postmodernizm doğmuştur. bu bağlamda klasik okumalardan postmodern yaklaşımlara kadar pek çok yeni yaklaşımlar zuhur etmiştir.
    klasik görüşlerin tatbik eden müellifler formal endişeler taşımaktadırlar. “yöntem kaygısı, doğru yöntemin belirlenebilmesi durumunda olguya ilişkin nesnel bilginin elde edilebilmesinin olanaklı olacağının ileri sürmesiyle ortaya çıkmıştır.” dolayısıyla, klasik yazıcılık yöntemleri tatbik edenler bilimsel bir perspektif ile geliştirmeye uğraşmışlardır. tarihi olay, şahıs ve mülahazalar ile ilgili kati hükümlere erişilebileceğinin kanısındalardır.
    klasik görüşler bağlamında gerçekleştirilen tarih yazımları sadece geriye dönük değil, ileriyi dönük tasarımlar da ortaya koymaktadır. bu pratiğin ortaya konulmasında determinizmden faydalanılmıştır. bilimsel gelişmeler ışığında determinizm önem bir çerçeve çizmektedir.
    klasik görüşün başarıya erişmesi hususu muğlaklığını korumaktadır. temel kavramların deterministtik ilişiğinin kavranması bir muammadır. öte yandan klasik görüşlerde şahıslara ehemmiyet verilmemiş ve kişisel özellikleri göz ardı edilmiştir.
    postmodern yaklaşımlarda geçmişi algılama biçimi ve tasarımının insani tarafı, kolektif hal sebebiyle, topluluklara ait tarihi verilerin doğruluğu tartışılır durumdadır. bu önerme bilginin sahihliğini sorgulama ile kalmayıp, bu bilgiler üzerinde kurulan pek çok olguyu ve yapıyı bertaraf etmektedir. fakat bu bertaraf etme halinden sonrası için bir öneri sunulmamaktadır. doğrulamanın yapılamayacağı, bu görüş ile anlamlar ve değerlerin de korunması mümkün olmayacaktır. “postmodernizmin tarih ile karşılaşmasını mecazi bir anlatımla şöyle betimlemek mümkündür. postmodernizm elinde usta bir sanatkarın eseri olan keskin bir hançerle tarihin kapısını çalmıştır.”
    geçmişin aktarılması hususunda, hatalar ve kısmi yönlendirmeler vardır demek ile hakikat ile ilintisiz, büsbütün yanlıştır demek ayrı bir durumdur. geçmişe dair hakiki verilere erişememek milletler ve kolektif topluluklar için ciddi bir sorundur. hataların tespiti, ilerleyen süreçte bu hataların giderilmesi adına tahkim yazımına yol açacaktır. geçmişin aktarımı aşaması hataya her daim açıktır. bu aşamada her daim hatalar yapılabilir. bu hatalar, yeni yaklaşımlar ve çalışmalar ile elde edilecek geçmişin verileri ile giderilebilir hatalardır. elbette ortaya konulacak olan yeni çalışmalar, kendileri ile beraber yeni hataları da getirebilecektir. üretim ve inşa sürekliliği ile hatalar azaltılabilir.
    kimlik ve tarih arasındaki bağlantı geçmişin verilerinin doğruluğuna dair okumaların nasıl yapılması gerektiğini cevapları çeşitlendirmektedir. kimlik ile bağlantısı sebebiyle geçmişin verilerinin doğruluğu hususunda öneriler sunmaktadır. kolektif aklın, örgütlü halin varlığının devamı, pratiğin gelişmesi için geçmişin verilerine gerek duyulacağını açıktır. millet inşasına bağlı tarih tasarımları söz konusudur. dolayısı ile her milletin tarihi serüveni ve tarih üretimi kendine özgüdür, tarih tasarımları yerel düzeyde kalmaktadır.
    türk milletinin tarih yazıcılığı aynı dönemde ortaya çıkan milletlere nazaran çok daha zayıftır. bu nedenledir ki ön tarihi dönemleri komşu coğrafyadaki kaynaklardan yararlanarak okumaktayız. bu bilgiler genellikle çin, rus ve iran kaynaklarından elde edilmektedir. türk devletleri ile mücadele içerisinde olan milletler tarafından kaleme alındığı için ki bu bilgilerde objektif bir yaklaşım beklemek mümkün değildir. öte yandan ön-türk tarihi için sarih bilgilere ulaşmamız çok zorlaşmaktadır. sözlü aktarımlarla günümüze ulaşanlar ve nihayetinde yazıya aktarılanlar bu dönem için önemli kaynaklardır.
    “tarih öğretiminde temel alınan iki yaklaşım mevcuttur. birincisi gelenekçi bir zihniyetle vatandaşlık ve kimlik aktarımını hedefleyen yaklaşımdır. ikinci yaklaşım ise öğrencilere bilimsel bakış açısı ile üst düzey beceriler ve özellikler kazandırılmasını hedeflemektedir.” modern devletlerin inşasından sonra, egzistanslarının doğalarına uyumlu ve devletin bütünlüğünü, gelişmesini amaçlayan tarih tasarımları ortaya çıkarılması ilk icraat halini almıştır. türkler, demokrasi ile buluşana kadar tarih tasarımlarına çok büyük bir önem atfetmemiş resmi tarih yazımına gereken değeri göstermemiştir. “profesyonel tarihçiliğin dünyası söz konusu olduğunda ise resmi kurumlardaki ana bilim dallarına ayrılmış tarihçilik mesleğini yapan çevrelerin kendilerini sadece araştırmacı saydıkları, belge yayınlarının veya belgelerin doğruyu yansıttığı kabul edilen çalışmaların sınırları içinde kaldığı ve tarih öğretiminin sorunlarına eğilmedikleri görülmektedir.” temel olarak, bin yıla yakındır aynı bölgede bulunan bir halkın küçük asya ve çevresinin geçmişi ile ilgili verilerin birincil kaynakları ve bilgileri ölçü alabilmelerinin ve bu kaynaklarla paralellik içeren dış etkenler ile iletişimi sayesinde oluşturulacak tarih anlayışının; hakikate uygun, geçmişe ayna olabileceği kanısına varılmış ve bu duruma yönelik tedbirler alınmıştır. tarih öğretimine özenle durulmuş, yeni devletin vatandaşlarının modern zamana uyumlu birer insan olarak yetiştirilmesi adına ve geçmişin hatalarından sıyrılmak için uygun tarih tasarımı oluşturulmuştur.
    tarih yazıcıları, geçmişin geleceğe aktarımı görevinin yerine getirdikleri için bu vazifenin ciddiyetle ele almaları elzemdir. yapılan vazife, ilgili aktarımla bireyleri, toplumları geçmiş ve gelecek nesilleri etkilemektedir. tarih yazıcılığında etik kaygıların kaynağı objektiflikten ziyade aktarılan bilgilerin doğruluğudur. tarih yazıcılığından objektif bir aktarım beklemek ve bunu etik bir kaygı haline getirmek doğru değildir. her tarihi metnin yazılışının ve yazanın sebebi kendine matuftur. eserlerde yazarın yorumları veya kendi tarzının yansımaları elbette olacaktır ve olmalıdır. etik bağlamda üzerinden durulması gereken husus aktarılan bilgilerin hakikate tabi olup olmamasıdır.
    meslek ahlakına uygun hareket eden tarihçiler için, ortaya koyacakları eserler için faydalanacakları kaynakların gerçeklik düzeyi, bu kaynakları onaylayan eş zamanlı üretilen eserler, varsa üzerine yazılmış reddiyeler incelenmesi için elzem hususlardır. böylece hem daha ciddi bir eser ortaya konulacağı gibi aktarılan verilerin doğruluğu kontrol edilmiş olur.
    kendi dünya görüşüne göre kaynak olarak ortaya konan belge, bilgi ve dökümanlarda tahribat yaratan ve değiştiren kişiler, en başta etik değerleri yoksaymış ve mesleklerine ihanet etmişlerdir. bu kişilerin yarattığı zararı ve hataları ortadan kaldırmak belki de yüzyılları aşmaktadır. sahte bilgi ve belge ile yazılan tarih veya oluşturulan kimlik en nihayetinde akli selim ile yıkılmaya mahkumdur.
    tarih yazıcılığında riayet edilen ve oluşturulan ekollerin disiplininden çarpıtmaların geçmesi mümkün olmayacaktır. mesleki disiplin, uydurmalara karşı tarihin kaderini koruyacak kalkan vazifesi görecektir.

    kaynaklar
    akkoç, aslıhan. “tarih yazımı ve tarih eğitimi açısından tarihsel bilgi:1930-1950 arası lise tarih kitapları”. istanbul üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyoloji anabilim dalı, 2008.
    aydın, suavi. “kültür-kimlik modelleri açısından türk tarih yazımı”. doktora tezi, hacettepe üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü, 1997.
    barutçu, e. müge. “tarih yazımında nesnellik ve nedensellik ilişkisi üzerine eleştirel bir inceleme”. ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü, 2000.
    değirmenci, ismail hakkı. tarih öğretiminde öğrenci merkezli yaklaşımlar. 2005. bs. ankara: anı yayınları, 2000.
    özbaran, salih. güdümlü tarih. 2003. bs. cem yayınları, 2003.
    simmel, georg. tarih felsefesinin problemleri. 2010. bs. ankara: doğu-batı yayınları, 2010.
    yılmaz, kaya. “postmodernist tarih yaklaşımı: postmodernizmin tarih eğitimi için doğurguları”. pamukkale university journal of education 2, sy 34 (01 ocak 2013): 197-209. https://doi.org/10.9779/puje638.
hesabın var mı? giriş yap