• sava$ sirasinda bir anda coken bir borsa gibi dibe vuran, bolluk refah zamanlarinda ust tabaka da kendi zirvesini ya$ayan bu deger kimi zaman da kaderin cilveleri ile bu oynakligini anlatir bizlere; $oyle ki bir agac devrilir sultanahmette , altinda tek ki$i kalir, o da bir $erbetcidir, doguda ki memleketini birakip istanbula ekmek kavgasina gelmi$, cocuklarina para gonderebilme tela$indadir, ve oldugunde cebinde 250.000 lira bulurlar(gercektir).
    bir ornek daha vermek gerekirse istanbul korukent'i bilenler arka sokaktan giri$ini de bilirler. pazarin kuruldugu bir sokak vardir biraz ilerisinde, o sokakta bir gun bir ceset bulunur, kendini asmi$tir bir genc, o da ayni umutlarla gelmi$tir istanbula, anla$ilir ki asili cesedi 2 ya da 3 gun tam hatirlayamadigim bir suredir ordadir, ve yine cebine bakarlar, kimligi, bir 100.000 lira bir de tedavulden kalkmi$ kagit 50.000 lira bulurlar. istanbulun cilveli i$veli hareketlerinden bir iki ornek bile anlatiyor belki bu koca yalnizligin ortasinda hayatimizin ne ucuz, nasil zehirlenmi$ , nasil bo$lukta oldugunu, ama unutmayin o gencin asili bulundugu yere 100m uzakta bowling salonunda eglenenlerde vardi, talih bu , kimine kavun kimine kelek yedirir demi$ler.
  • devletler için sıradan insanın değeri 0, yazıyla "sıfır"dır, zira "bir milyon insan ölürse bu istatistiktir."
  • cogunlukla savas/catisma zamanlarinda akillara gelir. pek cok kesime gore hice sayilmaktadir. zaman zaman sayilar, veriler ve istatistiklerle ifade edilmeye calisilmaktadir. lakin, boyle durumlarda sonuc husrandir.

    humanizm'in ekseriyetle odaklandigi bir noktadir. insan faktoru isimli olguyu yokmus gibi gosteren kesimler insan hayatinin onemini de tek kalemde siler atarlar.
  • amerika icin bir polis teskilatini ardindan kosturacak*ve icabinda ugruna heba ettirecek kadar "cok" , turkiye icin polis teskilatina kurban ettirecek kadar "az".**
  • bencillik çağında anlam karmaşası yaşayan kavram. insanın kendisi veya bir yakınının hayatı, herşeyden değerli bir olgu olurken, bırakın hiç tanımadığı bir yabancıyı, her gün, selam vermeden yanından geçtiği üst kattaki komşusunun hayatı bile değersiz görünür.

    hatta, bu bencillik mikrobu insan kanına öyle işlemiştir ki, insan kendi dünyasına o kadar hapsolmuş, ve duyargaları körelmiştir ki, onlarca, yüzlerce insanın ölmesi, o insan için başka insanlarla konuşulacak bir konu olmaktan öteye geçemez. koşar ve "hamdi duydunmu, gemi batmış, 300 kişi ölmüş..." der. ancak ölenler için üzülmez, sadece bir konudur, bırakın günleri, dakikalar sonra unutulacak bir olgudur.

    atalarım bugünleri görmeden bugünler için atasözleri yazmış...
    "ateş düştüğü yeri yakarmış..." "ölenle ölünmezmiş..."

    hayvanların hayatına değer vermeyen bir toplumun, ki çocukluktan itibaren hayvanlara yapılan ezziyetleri eğlence olarak algılayarak içindeki tüm sevgi filizlerini kurutan insanların, tanımadıkları hiçbir canlının ölümü üzerine üzülmesi mümkün değildir. bu nedenle sevgiyi yaşatamayan toplumlarda insan hayatının, insanın kendisi ve çevresi dışında kimse için bir değeri yoktur.
  • bu ülkede gittikçe düşen şey.
  • özellikle türkiye gibi gelir dağılımının kökten adeletsiz olduğu ülkelerde yani insanların insan olmaktansa bir zenginin villasında yaşayan karnı tok bir köpek olmayı tercih ettikleri ülkelerde yani cebindeki 5 milyon tl (5 ytl )için kafanın kesilmesi ihtimalinin olduğu ülkelerde yok denilebilecek kadar az olan kavram.
  • insan hayatının değeri sözdedir; diğer birçok değer gibi aslında.

    hakikaten sözde ne kadar da değerlidir insan hayatı. öyle ki bir kaza oldu o gün, misal bir uçak kazası. 100 küsür kişi öldü, kurtulansa yok. gazetelerimize manşet, tv haberlerimize yas tutuyoruz repliklerini eksik ettirmeyecek bir hadise... 100 insanın birden yeryüzünden uçup gitmesine neden olmuş sarsıcı bir gündem maddesi.
    sarsıcıdır elbet çünkü insan hayatı bir avuç toprakta dahi bitiveren ot misali can bulmuyor, kolay geçmiyor seneler, yaşam zor, insan hep en bir değerli olan nedense.

    sonra yine insan için üretilmekte herşey. insan hayatını kolaylaştırmak amaç. insan için hastaneler, okullar, alışveriş merkezleri, evler, işyerleri... parklar, bahçeler.
    ormanlar bile yokedilip insan için golf sahaları haline getirilme aşamasında... dağ etekleri kayak pistlerine dönüştürülmüş.

    nitekim ben o insan için yapılmış olan hastanelerden birinde 4-5 yaslarında çok hasta bir insan evladı gördüm. hastalığının çaresi ise var ama yok, zira ana babasında onun hayatını kurtaracak gerekli ameliyatı ve tedaviyi karşılayacak para yok. bu ameliyat olmassa ölecek yavcucağız fakat olmasına da imkan ve olanak yok.
    şimdi bu ne yaman çelişkidir ben bir türlü anlayamadım. insan denen canlının bu kadar önem taşıdığı bir dünya düzeninin içerisinde bu çocuk gibi binlerce çaresiz insan, parası yok diye ameliyat olamıyor ve yaşama veda ediyor. (açlık ve sefalet içindeki insanları da katacak olursak zaten işin içinden çıkamayız)diğer yandan da devlet abuk subuk işler için para yağdırıyor belediyelere. (geçen yıl gördüm eyüp ilçesine şu neon ışıklarından yapılmış palmiyelerden dikmişler. tanesinin fiyatını duydugumda gözlerim yuvalarından fırlamıştı. o ölecek hasta çocuk gibi 5 tanesinin hayatı kurtulur hani o parayla, düşünün artık)

    bu örneklerden anlayabileceğimiz üzere de insan hayatının değeri kişinin sahip olduğu zenginlik derecesine göre de değişiyor. sözde insanın, insanımızın değeri çok büyük. yarın yine bir kaza haberi ile süslenecek manşetler de insan için yaratılan ölüm tuzaklarını örtbas etme girişiminden öteye gidecek bir kuru gürültüden başka da birşey olmayacaktır.

    yine üzülerek söylüyorum fakat insan hayatı, petrolü için saldırılacak topraklara gönderilen binlerce askerin de, o topraklarda yaşayan tüm canlıların da yaşamlarını hiçe sayacak derecede değerlidir işte.
  • insan duyguları, yaşamı bir borsada işlem görüyor gibidir dünyamızda. ingilterede bir bomba patlar, 2 kişi ölür ve kıyamet kopar. elbette öyle de olmalıdır. ırakta ise her gün onlara kişi ölür ve ses seda çıkmaz olur. biz bu acıklı halimizi parodileştirip anlatalım en iyisi mi:

    -aa siz ölmediniz mi?
    -hayır.
    -öldü diyorlardı?
    -yaşıyorum.
    -peki, çekilir misiniz kenara, dükkanımı açmak durumundayım?
    -ama ölüyorum, müsait değilim.
    -olmaz ki canım. burada ölemezsiniz.
    -yan dükkanın sahibi de öyle dedi, buraya kadar süründüm bende.
    -belli, kan izi yapmışsınız, biraz daha gitseniz?
    -ama yapamıyorum.
    -canım bir dükkan daha, hem size bez de veririm, sile sile gidersiniz yerleri.
    -illa su dökülmeli, bezle olmaz.
    -ama siz kapadınız dükkanın önünü, açılın biraz. bez- kova hepsi içeride yahu..
    -özür diliyorum. aslında bende ölmek istemezdim. bu şekilde, şu an.
    -alın yazısı tabi, neyse,umarım dolu dolu yaşamışsınızdır.
    -hak verdiniz yani bana.
    -peki gözlerinizin önünden hayatınız film şeridi gibi geçiyor mu?
    -hayır.
    -beyaz bir ışık görüyor musunuz?
    -ne beyaz ışığı, sizi görüyorum.
    -aman ne sıkıcı bir ölüm bu, içim kıyıldı.
    -biri yardım edemez mi?
    -hiç eğlenceli değilsiniz. üstelik herkes işinde gücünde. izin verirseniz bende işime başlamak istiyorum.kim yardım etsin size? ölün gitsin.
    -galiba herkes için iyisi bu.ölelim. herkes ölsün. niye yaşıyoruz ki değil mi?
    -hay yaşa. yani öl. peki ne kadar zamanda ölürsünüz?
    -ilk defa ölüyorum, bilmiyorum.
    -bir ölmeyi beceremediniz.
    -ya siz ambulans çağırsanız?
    -beceriksiz şey, polis çağıracağım ben polis...
    -ne olur, polisi karıştırmayın şimdi. sessiz sedasız ölürüm ben, ne size ne de kimseciklere bir
    zararım dokunmaz.
    -ölecek bir dükkanımın önü kalmıştı. daha ne kadar zarar vereceksiniz bana.
    -bütün zararlarınızı karşılayacağım.
    -ben yaşayan insanlara güvenmiyorum. ölmek üzere olan birine mi güveneceğim?
    -eğer bana yardımcı olursanız, ambulans çağırırsanız, yaşarım diye düşünüyorum. hem bunca zaman ölmeye göre yaşamak konusunda daha ısrarlı, dolayısıyla daha başarılı olduğumu göz ardı etmemelisiniz. eğer yaşarsam, bütün zararlarınızı karşılarım.
    -şunu baştan söylesenize.
    -insan ölmeye yakın biraz sersem gibi oluyor, af buyrun.
    -ne demek. ama şu kağıdı imzalayın. size güveniyorum canım da, sağlıklı insanlara hiç bir inancım yok o yüzden. hani siz sağlığınıza kavuşunca verdiğiniz tüm sözleri unutursunuz diye.
    -hay hay. bir kalem verirseniz, derhal hazırlıyorum.
    -kalemim yok.
    -kanımla yazıp imzalasam olur mu?
    -ooo! harkulade olur. aslında bütün imzaları insan kanıyla atmalı.
    -anlamadım, sebep?
    -genetik bakımdan yahu. sahte imza diye bir şey kalmaz.
    -hani kafanız çalışıyor.
    -geçen haftadan beri öyle.
    -niye geçen haftadan beri?
    -geçen hafta yahudi oldum.kafam birdenbire çalışmaya başladı. bu dükkanı açtım. paraya para demiyorum yahu.
    -ne iş yapıyorsunuz?
    -yahudilik yapıyorum.
    -iyi para var yani.ama yahudi olunmuyor ki, öyle doğuluyor?
    -doğmak dediniz de, e ölüyordunuz siz.
    -hakikaten. muhabbete dalmışız. peki ne yapacağız?
    -ben şimdi gerekli işlemleri başlatmak için düğmeye basıyorum.
    -ne düğmesi?
    -dostum ya çok saftiriksiniz. ya da ölmek size iyi gelmedi? spor sayfalarında yazar bu söz öbeği.aziz yıldırım basar ya düğmeye. basıyorsun düğmeye, her şey oluyor.
    -oh oh, sadece zenginler mi basıyor bu düğmeye?
    -yani. ya çok uzadı bu,okurlar sıkılmasın.
    -ben ne yapayım, öldürmeyen allah öldürmüyor.
    -ne bileyim bir özet falan geçseydik, böyle uzun uzun...
    -sen düğmeye bastın mı?
    -tabi ki, ömrün yeterse tanıyacaksın beni.
    -eyvallah, cansın.ölümüne kankayız...
  • hayatını kaybeden insanların matematiksel sembollerle ifade edildiği yerlerde karşılığı olmayan cümle,şey.
    (bkz: bir sayı olarak insan)
hesabın var mı? giriş yap