• tam kırılma noktalarında, sadece o an dogru olan bir nüansı yakalayabilmiş olana hissedilendir. bir ufacık dokunuş; sonrasında ya da öncesinde son derece anlamsız gelebilecek, vefakat o an yerine başka ne söylense anlamsız kalacak bir cümleyi söylemek; kimi zamansa bir küçücük bakış olabilir bu aşkı yaratan. yakıp kavurmaz öyle diğer aşklar gibi, kör etmez gözleri, yoketmez... bir ince heyecan sarar yüreğini, alır götürür o her an ayağının kayıverebileceği merdivenlerden sağlam basamaklara. görevini tamamlar ve sessizce gider hissettirmeden, ardında unutulmaz bir tebessüm bırakarak...
  • yan yana dizilmiş 4 bağlama ustasının, pürtük pürtük olmuş parmak uçlarına aldırış etmeden delicesine yorumladıkları ağıta kaynaktır küçük aşklar. her notada bir ağıt yatar, her notada bir küçük aşk. ağlayan her bağlamanın çıkan her çığlığında, her iniltisinde kan ve gözyaşı vardır. her hecede bir kitap, her kelimede bir yaşam vardır. bin yıllık acının 5 dakikada özetlenmesidir. ve affektler hep bulaşıcıdır. bağlamalar ağladıkça siz ağlarsınız, siz ağladıkça daha bir acılı vurulur parmaklar tellere, tellere vurulan parmaklar sızladıkça daha geç doğar güneş. sızım sızım sızlayan her bir parmağın kıymet verdiği hatırın sahibidir küçük aşklar. yaşam gücüdür, yaşama hevesidir.
  • kucuk bir "an" a sigdirilmis, kucucuk beklentisi olan asklardir. muhtesem ucluden (dogru yer, dogru zaman, dogru insan) bir tanesi mutlaka sakat kalmistir. ya siz bir yere gidiyorsunuzdur, ya o terk-i diyar ediyordur. ya zaman kisitlidir, ya da gec baslanmistir. ya bir tek mekan uygundur; kimse yoktur, kendi basinasinizdir, ya da gelen insan iste, sanki "o"ymus gibi gorunur. ikisinden birisinin varligi saglanmissa bu denklemde ise o dogru insandir o an icin. ha tabii iluzyonun da varligiyla, ve cokca da beklentinin sifirlanmasiyla.
  • küçük aşklar paradokslarla dolu bir sıfat tamlamasıdır. ancak aşk kelimesi pek öyle niteleme sıfatları ile birarada kullanılamaz hiç bir cümlede. yalın halinde gizlidir askın büyüklüğü, küçüklüğü, çocukluğu, olgunluğu, ve büyüsü. ask asktır sadece, sadeliğinde sarayların ihtişamını ve gece yarısında ara sokak kaldırımlarının köhneliğini barındırmaktadır. ve bu büyüdükçe, büyülendikçe daha iyi anlaşılır.
  • hiç de akılda yokken yoklayan aşklardır.
    zamanı beklenen zamanlardan olmaz.. tıpkı gidişlerindeki zamansızlık gibi.. hep bir darlık getirir beraberinde, sıkışmış, sıkışmak zorunda kalmış zaman dilimlerinde, bir mekansızlık.. bir uzaklık..
    ilk andaki büyü ve sihirle kanat takıp uçan, kuyruk takıp uçuran kalp, mankumdur kanatlarını kıracak rüzgara ve mahkumdur uçurtmaya ağır gelecek kanatlara seyirci kalmaya..
  • ebadını bilmesi gereken aşklardır... haddinden fazla büyütüldüğünde emek emek, seni parmağının ucunda oynatandır...
  • hiç yaşanmayacaklarını bildiğinden "küçük" kalmayı baştan kabullenmiş aşklardır...
  • birisi bir adadan yadigardır, ilk kahveyle sonuncu arasında...
hesabın var mı? giriş yap