• sonu 'bak biz zaten ayni seyden bashediyoruz' diye biten konusmalar butunu
  • ya da aynı anda kesişen kavramlar tartışılırken yaşanan durum. bahsedilen kavramların iyi bilinmemesinden kaynaklanır genelde.
  • evde ya da yasamin herhangi bir noktasinda kalıp takinti sahibi olmus akademisyenlerin copy paste yapacak makale bulamadıkları vakit kavramları dönüşümlü olarak ters yüz etmek suretiyle aktive ettikleri ucunun talk showlarda ün sahibi olmaya kadar uzandığı akademik ayak oyunu yöntemi. kargaşaya biri başlar diğeri devam eder ve bu zincire birileri eklenir durur. kesin bir sona bağlamamak adettendir.
  • iktidarların, özellikle totaliter iktidarların en önemli yönetme araçlarında birisidir** ve tehlikelidir. ayrıca, murat belge'nin 22 aralık 2006'da radikal'de yazdığı yazı:

    "bu ülkede 'kavram kargaşası' denen şeyin her zaman yaygın ve geçerli olması, şaşılacak bir durum olmasa gerek. bunun 'her daim geçerli' olması için güçlü ve bilinçli bir çaba var. bu çaba her şeyi yarım yamalak , olabilecek en yüzeysel biçimde öğrenmek yolunda, köklü bir alışkanlığa yöneliyor (ve 'insan tembelliği' gibi çok temel bir tavırdan yardım alıyor).
    şöyle bir olay, ne zamandan beri, tekrarlanagelir. demokrasinin her fırsat ve durumda katledilmesinden yana güçler,yeni bir saldırı gerçekleştirdiğinde, karşı cephe de bunu kendi terminolojisi içinde, kendi kelime haznesinden seçtiği deyimlerle eleştirir. sözgelişi, bizde polis başka yöntemlerle sağ yakalayabileceği kişileri 'ölü ele geçirme'yi genellikle tercih eder. böyle bir olay karşısında, demokrasiden yana kesim 'yargısız infaz bu' der genellikle.
    bu arada antidemokratik kesim, sözle, yazıyla, düşman bellediği birine saldırır, sözü varsa, sözünü, eylemi varsa eylemini çarpıtır, iftira eder, bildiğimiz marifetlerini yapar. bu saldırı karşısında kalan kişi veya onu savunma gereğini duyan biri de, öteki eylemin nitelemesinden esinlenerek, 'bu sizin yaptığınız yargısız infazdır' veya 'bu resmen bir linçtir' gibi bir şey söyler.
    böyle sözler toplumun toplu belleğine yerleşmeye başlar. belirli bir bağlamı da vardır bunların, çünkü böyle şeyleri kimlerin kimlere uyguladığı genel olarak bellidir.
    ama belleğe yerleşmeye başlayınca, antidemokratik cephe bunun artık kullanışlı bir araç haline geldiğini hisseder ve hemen onu kendi cephaneliğine transfer etmeye girişir."[1]

    anlatılması için örnek verilmesi gerekmektedir: sözlük üzerinde birçok entaride ** kavram kargaşası yapılmıştır. neyin, ne dediği nasıl söylediği, hangi tarafa ait olduğunu, hangi saiki taşıdığı göz ardı edilmiştir; en sonunda ölüm ve hayat, zalimler ve uşakları tarafından çalınmıştır.

    [1] murat belge, "kavram kargaşası", radikal, 22 aralık 2006
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=207976
  • kavram kargaşası, sadece kendisi gibi düşünenlerin düşünmeye hakkı olduğunu sananların içine düştükleri dehlizdeki kaygan basamaklara sahip bir merdiven gibidir, örneğin sözlükte x başlığında sizin aksi yönünüzde düşünceler ortaya koyan y kişisinin entirilerini x/@y şeklinde kavram karmaşasına örnek olarak verip, sizinle aynı görüşteki z kişisinin q başlığındaki ifadelerine sığınarak, sizin gibi at gözlüğü takmış yandaşlarınızı sevindirip nick başlığınızın altına onlar tarafından "iyi yazar, güzel yazar, hep yazsın dediğim yazar. hede.." şeklinde entiriler girilmesini umduğunuz zaman, "kavram kargasasi" na en güzel örnek oluveriyorsunuz.

    yazılarını engin ve haşmetli bir huşu içinde takip ettiğim , bir nevi üstad portensus sayın murat belge'nin 20/02/2007 tarihli "siper savaşı" başlıklı yazısında da belirttiği gibi;

    "..burada bir türlü bitmeyen bir mücadele, neredeyse bir 'müsabaka' ile karşı karşıyayız. her gün karşımıza yeni bir olay çıkıyor ve yeni olay eski alınmış tavırlar çerçevesinde yeniden tanımlanıyor, değerlendiriliyor. bütün bu süreçte, nihai değerlendirmesini yapması beklenen bir üçüncü taraf, artık bir 'seyirci kitlesi' midir, bir 'jüri' midir, bir de böyle bir 'varsayılmış varlık' olduğu için, mücadele 'müsabaka'ya veya 'münazara'ya benziyor.
    'münazara'ya benziyor, çünkü çok zaman yapılan şey 'doğru olduğuna inanılan'ı savunmaktan çok, 'tartışmada avantaj kazandıran' noktayı yakalamak. 'üste çıkma'nın teknolojisini bilmek gibi bir şey. " *

    işte efendim "kavram karmaşası" kavramı işte tam böyle noktalarda kendini gösteriyor. üste çıkma, münazarayı kazanma amacıyla tartışmada avantaj kazandıracak noktalara sığınınca, konunun özünden sapılıyor. sapmayınız efendim.

    * http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=213439
  • kavram kargaşası, iktidarın uyguladığı yöntem olduğu kadar -yazılarını engin ve haşmetli bir huşu içinde takip ettiğim, bir nevi üstad portensus sayın murat belge'nin dediği gibi- iktidar mücadelesini kazanmak için bir veya daha fazla tarafın ortaya koyduğu bir yöntem biçimi olarak da ortaya çıkar.

    örneğin, x kişisinin aksi yönde düşünceler ortaya koyan y kişisi tarafından yaratılan bir olguyu kavram kargaşası olarak örnek göstermesi ve eleştirmesi ve nedenlerini de açıklaması ya da z kişisi ile aynı görüşte değil ama x kişisinin düşüncesine uyan bir metninden alıntı -intihal- yapması hakkında konuşurken "sadece kendisi gibi düşünenlerin düşünmeye hakkı olduğunu sananlar" diye kulp takmak bir "kavram kargaşası"dır. çünkü, birincisi, ortada x kişisinin otorite olarak y kişisinin düşünce ve ifade özgürlüğü "hak"kını gasp ettiği veya y kişisinin negatif özgürlüğüne karıştığı bir durum yoktur. ikincisi, "nick başlığı altına 'iyi yazar' yazılması umulduğu" hakkındaki tez, x kişisinin gerçek niyetini değil, x kişisinin niyeti üzerine a kişisinin yaptığı tahmini açığa çıkarır.

    kavram kargaşası, travmadan da kaynaklanabilir. örneğin, b kişisinin sevilmeyen bir düşüncesi eleştirmek istenirse, onun bayraktarlığını yaptığı kavramlar kendisine sarfedilerek söylenir -çoğunlukla münazaralarda. örneğin, kişisel hesaplaşma ile değil, genel olarak şunu söyleyelim: ırkçılığı ve milliyetçiliği, -doğru veya yanlış- eleştiren veya ülke tarihindeki birtakım tarihsel olguları değerlendirmek isteyen b kişisine bağlı bulunduğu ulusun değerleri ile takıntılı olduğu yaftası yakıştırılır bazen. ayrıca, dediğimiz gibi bir kişiyi veya kurumu "eleştirmek", saldırı ya da düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına gasp olarak değerlendirilir. bağlantılı olduğu için tam tersini de belirtelim: tamamen saldırı ve hedef gösterme (yani bireyin negatif özgürlüğüne karışan) kokulu metinler de "eleştiri" adı altında savunulmak istenir.

    demek ki, kavram kargaşası, nesneleri ve özneleri de kaydırır bir bakıma. yazılarını engin ve haşmetli bir huşu içinde takip ettiğim, bir nevi üstad portensus sayın murat belge'nin de dediği budur. nesneler ile özneleri karıştırmayınız efendim.
  • o değil de bana kavramaya çalıştıkça elimde kalmayacak bir kavram öğretin ve ben de onun kölesi olayım ya. nedir bu lan. herkes her kavramı kapmış, içinide doldurmuş, yok bu dinsel, yok bu adet, yok bu moda, yok bu olması gereken, yok bu yazım kuralı, yok bu üslup şekli vs vs..

    önceliklerim ve iletişimden anladığım çevremdekilere nasıl bu kadar ters olabilir. ayrıca biri diyalektiği de anlatsın bana zahmet olmazsa.

    parasız aç ölelim demiyorum, mekansız sokakta yatalım demiyorum, tabiki sisteme küfür ettiğim kadar da içindeyim. tüketeceksek belki o kadar olamasa bile bir üretelim diyorum. tamam bunları hiçbirinide demem sadece "mutlu" olalım yeter diyorum.

    kim mutlu anasını satayım, kim güneşe bakıp "ohh bugünde hava pek güzelmiş" diyor sahiden inanarak. yağmur yağsa bile fikri değişmeyen kaç kişi var.
    somut acıları katmıyorum, baban ölmüştür işte çocuğun yitmek üzeredir hayattan.. burda mutsuz olabilirsin ayağın takılsa taşa bile küfür etme hakkın var. hakkın elinden alınmış çünkü.

    ama bizde herkesin dilinde bir küfür, herkes sisteme karşı, kimi paralel der, kimi akepe, kimi ne dediğini bilmez tek çaresisarıgül kalmış yazık.

    siyaset karıştırmak istemiyorum kavramlarıma.

    somut tek doğru sevgi desem, o da yetmiyor bazan. ey insanlar sevdiğine dünyanın değil yeryüzünün diliyle seslenmiş biri size sevgi yeterli değil diyorsa ne boktan bir yerdir burası!

    sevgi zaten kavram değildir bence. aklınla kavrayamazsın bir kere çocukların gülüşünü neden sevdiğini. ona neden illa sebep olmak istediği filan.

    bilmiyorum. kavranamaz haller içinde halim, ne ad koysam kendime berikinin hatrı kalıyor küçük burjuva derdime. çantamdan göğe bakma durağını çıkardım yerine bir kırlangıcın daha var ı aldım dün.

    (bu kendimi son aşağılamam, bana ne oluyor lan. vuruyorum vuruyorum ölmüyorum zaten. kavramları kargaşık hale getirenler utansın, benim mi suçum. baştan beri dedim ben, "aynı kışlaktayız". kavramı evirip adına sığınmayın)
  • dile tecavüzdür. tevekkeki değil tecavüzperver memleketimde çok sevilir. bilinçli olarak yapılanı bilinçsiz olarak yapılanından katbekat fazla ve zararlıdır. zira bu konuda, kargaşaya yem ettiği kavramların anlamını gayet iyi bilen entel dantel takımının eline kimse su dökemez. yarattıkları ve yerleştirdikleri sistemde teröriste terörist derseniz faşist olur, üniforma taşımanın inanç özgürlüğü olduğu masalını yutmazsanız özgürlük karşıtı sayılırsınız mesela.
  • hayat tarafından sınanmadıkça durulmaz.
    bugün - 17 ekim akşamı - ateşkes neymiş ne değilmiş, hayat tarafından bir kez daha test edildi.
    kimimiz anladı, kimimiz yine anlamadı.
    şimdi baştan alıyoruz:
    tdk ne diyor?
    ateşkes: savaşan iki kuvvetin karşılıklı olarak savaşı durdurması, bırakışma, mütareke.
    son durumda, dış işleri bakanı gelinen durumda bu kavramı reddettiğine göre tanımın şöyle değiştirilmesi gerekecek:
    ateşkes: savaşan iki ülkenin karşılıklı olarak belirli ya da belirsiz bir süre için silahları susturması.
    ya da biz artık eğilimimize göre birilerine inanmayacağız.
hesabın var mı? giriş yap