• (müstağni) doygun.
  • minnetsiz,ihtiyacı olmayan.-ben kimseye tenezzül etmem!demek.
  • gerekli olmayan anlamı da varmış.

    " cevaptan müstağni bir sual"
    yani, cevabı gereksiz bir soru. yani; kediye sormuşlar "çiğer koyim yersin" demişler. kedi "ben buna ağzımla gülmem" demiş.
  • (bkz: gına)
  • (bkz: gani)
  • gözü tok.
  • osmanlıca doygun, eyvallah etmeyen.
  • (bkz: istiğna)
  • ganî'den geldiği için farklı birçok sebeple ve niyetle kanaatkâr olan, eldekiyle yetinen, gönlü tok, tok gözlü, tamah etmeyen anlamlarında da sıkça kullanılır. fakr kavramı ile de bağlantılıdır. bilinir ki fakr'ı acz ile birlikte anar büyükler. fakr, ganî-i mutlak karşısında fakirlik hali, yoksulluk, muhtaciyet. burada öyle enteresan bir durum var ki, fakr'ı dünya ve içindekilere muhtaciyet olarak değer-lendirmeyen dünyayı namaza durduğu gibi ellerinin tersiyle itebilen, fakr'a tahkik düzeyinde müdrik olan insan "müstağni" oluveriyor. insan, nefsinden mütevellid mülkiyet hırsı ve doymak bilmez iştihalar ile acz ve fakr'ı acz ve fakr'ın hâllerini olumsuzluyor. derviş, acz ve fakr'ının bilincinde olandır. ihsan fazlıoğlu'nun pek güzel tespiti ile sufî, nefsi ile yeryüzü (ve üstündekiler) arasına (yine) yeryüzü ve üstündekileri kendi nefsinden korumak için sınır koyabilendir. burada hem fakr, hem gınâ. iç içe.
hesabın var mı? giriş yap