• köy seyirlik oyunların yaşatılması için çalışmalar yapan bilim insanı.
  • ankara universitesi tiyatro bolum baskanı. hakkında fıkralar uretilen muhtar lakabıyla anılan hoca. temel ilgi alanı geleneksel köylü tiyatrosudur.
  • 11. uluslararası ankara tiyatro festivali “onur ödülü” sahibidir kendisi.
  • "uluslararası bir tiyatro toplantısında brecht, artaud ve nurhan karadağ'dan tiyatro anlayışlarını en iyi anlatan hayvanı bulup getirmeleri istenir. brecht bir karınca getirir. neden getirdiği sorulduğunda isçi sınıfını temsil ettiği için karıncayı seçtiğini belirtir. artaud ise vahşet tiyatrosunu temsilen bir timsah getirir. bir süre sonra nurhan karadağ yanında bir erkek köylü ile çıkagelir. biz sizden bir hayvan istemiştik siz neden bir insan getirdiniz diye sorulduğunda köylü araya girer ve "ben burada zürafayı yansılıyorum" der."

    fıkranın böylesi...
  • fakültede aldığım ilk dersin öğretmeni.
    hayatımın en uzun eylülü. derslikte duvarlarda brecht'in, özakman'ın afişleri arasında, bizden önce mezun olmuş ve tiyatronun o kimsenin sesini duymadan arkanıza bakmadan yürüdüğünüz patikasına girmiş insanların ruhuyla nurhan hoca'yı bekledik. daha sonra her birimiz birbirimizden nefret edecek, aşık olacak ve unutacak olsak da o an birlikteydik.
    eski bir televizyon ve video oynatıcının bulunduğu yükseltide, köy seyirlik oyunları için hazırladığı belgesel serisinden bir bölüm vardı. kaset konuldu, karıncaların kapladığı ekranda siyah beyaz görüntü belirdi. elinde mikrofonla, genç ve heybetli bir adam anadolu'yu dolaşıyordu. bu sırada derse giren hoca, kendi gençliğinin suretine o gençliğe bir şeyler vermek ister gibi bakıyordu. dtcf'nin hemen arkasındaki banliyö treni hareket etti, rayların tıngırtısı yüzünden belgeseldeki adamın sesi kesiliyordu ama nurhan hoca'nın davudi sesinin samimiyetini hiçbir şey bölemiyordu. görüntüyü dondurdu ve ahkam kesmedi. o ve onu izleyen yıllar boyunca çoğu öğrencisi onu babası gibi gördüğünü söyledi. heybetli görüntüsü ve sesi, aklının ve kalbinin daima açık oluşu yüzünden herkes onu sahipleniyordu. o da gençliğindeki ayakları sızlayarak köy köy dolaşan, emek veren halini sahipleniyordu. tiyatro bölüm başkanına tiyatro nedir diye sorsalar akademik olarak açıklamasını bekler insanlar, nurhan hoca'ya tiyatro nedir diye sorsanız önce derin bir nefes alır, yıllar boyu süren bir nefes. dikkat kesilirsiniz çünkü anlatacağı her şey o nefestedir. anıları ve geleceği. size tiyatronun çağlar boyu süren macerasını net, basit ancak derin biçimde anlatır. insanı dışlamadan kurmacanın esaslarını, sanatın işlevini anlatır. deneyimle elde edilmiş bilgiyi kitaplarda rastlanılması güç estetikle işleyerek anlatır.
    anıları, bizim de anılarımız oldu. geleceğimiz onun da geleceği oldu.

    aramızda hiçbir yakınlığın açıklayamayacağı bir ortaklık gelişti. çoğumuz çok uzaklarda yaşıyor olsak da hepimizin aklında o ekrandaki genç adamın görüntüsüne bakan yaşlı adamın, genç bir adamken yaşlılığına uzanan bakışlarından ürktüğünü görmemiz kaldı. iki görüntü, iki suret de yaşayan bir şey oldu. aynı zamanda birleşti.

    o andan itibaren biz nurhan olduk. tvden yayılan görüntü havayı doldurdu, banliyö treni ruhlarımızı da yüklenip uzaklaştı. ne rayların sesi, ne klakson sesleri, ne kablolardan akan cereyan o anı kehribar gibi katılaştıran şeyi silemezdi. hepimiz o an ve o andan sonra olacağımız kişileri aynı tv ekranından çıkardık, şapkamızı önümüze koyar gibi koyduk, düşündük. ilk ders, olduğumuz ve olacağımız kişileri kabullenmek oldu.

    kitabi bilgiler her yerden öğrenilebilir ama bir şey öğrenmenin ve yaşamanın coşkusu, ancak kendini bilen insana aittir. kendini bilmek için kendini unutan, kendini bilen ve kendine ait olan, konuşurken "emrem yunus" dediğinde yunus'un, karacaoğlan dediğinde karacaoğlan'ın selamına mazhar olan hocama selam olsun.
  • az evvel öğrendiğim kadarıyla sonsuzluğa yürümüş tiyatro insanı. devrin daim olsun hoca, cennete varınca sevda hoca'ya*selam söyle.
  • daha çook "zeynep kadın" , "cemil oğlan" yetiştirecektin be hocam... gitmeseydin keşke. ..
  • dil tarih, tiyatro bölümü babasız kaldı. yarın sabah 10'da bölümde, sonra batıkent cemevinde son kez yanında olacağız hocam. dünya bir sahnedir demiş üstat shekaspeare.
    yalan dünya işte çekip, gidiyoruz.
  • tüm tiyatro camiasının başı sağolsun... değerli bir insanı daha kaybettik.
  • ölümle yan yana gelebilecek son kişiydi. nasıl yakıştırdıysa kendine. iki yudum rakı içeydik de öyle gideydin be karadağ!
hesabın var mı? giriş yap