• boşa vakit geçirmek, beklerken yapılan şeylerden biri
  • (bkz: oyalamak)
  • aslinda yapmasi gereken baska bir is oldugu halde, o isi hic cani istemedigi icin, baska seylerle zaman oldurmek... uyumasi gerektigi halde, sabah uyanamayacagini bile bile sozluge ivir zivir entry girmek
  • bekleme surecinin sıkıcılıgı azaltmak adına yapılan hersey, mesai saatinin bitmesini beklerken solitaire oynamak gibi.
  • hayatı dikkatlice bakmayan kimselerin göremeyeceği bir oya gibi işlemek.
  • hamur yoğurmak istemeyen, beş gün un elermiş (yunan atasözü)
  • beklemiyormuş gibi yapmaktır. mesela bir dişçiye gittiniz, sıranızın gelmesini beklerken dergilere falan bakarsınız. (evet okumazsınız, bakarsınız) birde o dergiler asla o ayın sayısı olmaz, en az altı aylıktır. kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak onları okursunuz, maksat etrafa "ben beklemiyorum, dergi okumaya geldim. bu sayılar ben de yoktu" mesajını iletmek. işte bu oyalanmaktır. ya da ykm önündeki insanları ele alalım, yarısından çoğunun elinde sigara vardır. neden? oyalanmaya çalışıyorlardır çünkü. "öyle sap gibi durmayayım, bir eyleme özne olmalıyım" diye düşünüp sigara içmeye başlamışlardır oyalanmak için.
  • olmak istemediğin yerde olman gerektiğinde ya da olmak istediğin yerde olamadığında o yalandan yaptıklarını yapmak.
  • daha ne kadar oyalanacağımı bilmiyorum buralarda. oyalanmak fiilini dibine kadar yaşamış olduğumun farkındalığı muavinlik yapar sanki yolculuk sonuna kadar. ama her muavin gibi, senin molana değil, ay sonu alacağı maaşa bakar. yine de güvenirsin, anlayan biri var sanıp şımarırsın belki.
    yaşamaktan daha ağırdır, yaşamayı oyalanmak olarak tanımlamak. ama bunu bir tek sen anlarsın. götüne kaçmış komikliğin, ağlama, çaktırırsın.
  • bir şeyleri beklerken yapılan şey, ne yaparsan yap yapılmayı bekleyen ya da direk beklediğin bir şey/birileri vardır. sen oyalanmazsın kendini avutursun böyle durumlarda o kadar, o asıl şey orada bir yerlerde aklının bir kenarında durur ve senin canını hep acıtır.
hesabın var mı? giriş yap