• bu yılki venedik film festivalinde gümüş aslan ödülü kazanan, brian de palma'nın son filmi. merakla bekliyoruz.
  • brian de palma iyidir, kötüdür, çalar çırpar, her dönemden etkilenir tartışmalarına rağmen abinin scarface'den sonra beni en cok etkileyen filmi. aslına bakarsanız konu çok ses getirecek populer bir konu, kullanılan kamera tekniği (pek çok sey handycam ile çekilmiş gibi) daha önce görmediğimiz bir şey değil, kurgunun cok ağım şahım ekstra bir özelliği yok, ama konunun işlenici ve en en önemlisi oyuncu seçimi ve karakter analizleri çok başarılı, kaldı ki film bir belgesel tadında olmasına rağmen, ilk dakikalarda cok bayık galiba hissini vermesine rağmen, insanı ufak ufak içine cekiyor ve sonunda koltuğuna yapıştırıp bırakıyor. (seyredin, beğenmeseniz bile ırak savası konusunda cok dogru tespitlere sahip olacaksınız)
  • böyle bir filmin etkileyici olmaması ve ses getirmemesi beklenemez. şöyle ki, elimizde korkunç bir konu var: savaş. fotoğraflarda, haberlerde ve diğer kaynaklarda gördüğümüzde de içimizi acıtan, lanet etmemize neden olan bir şey. kendisine tecavüz edilen kızın çığlıklarını ve silah seslerini duymadan da biliyoruz ne kadar dehşet verici olduğunu. "alın, size gerçekleri gösteriyorum" diye bunun filmini yaparsak haberlerden farkımız kalmaz. bu nedenle redacted, başarılı bir belgesel ve ödül almak için yapılmış bir filmdir.

    ancak redacted bir belgeselden işlediği karakterler sayesinde ayrılıyor. işlediği konuyla bağlantılı olarak çok başarılı bir çözümleme söz konusu. iyi karakterlere "hşşş, geçti" demek, kötü karakterlerin yüzüne tükürmek istiyorsunuz. öyle keskin bir iyi ve kötü ayrımı var ki, filmin doğrudan bunu göstermek için yapıldığı bile düşünülebilir. hatta eleştiri kisvesi altında "ama bütün amerikan askerleri de puşt değil, hepsini suçlamamak gerek" gibi bir alt metni de var. karakterler savaş nedeniyle değişmiyor. eski hayatlarında aşağılık herifler olanlar aynı şekilde devam ediyorlar.

    film kötü değil. kusturacak kadar etkileyici olmakla birlikte iyi de değil. bana daha ziyade gereksiz gibi geldi.
  • akla-hayale gelmeyecek piçliklere şahit olmamızı sağlaması açısından gereksiz bir film:
    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=octr_p0ydrs)

    şimdi birleşik devletler deniz piyadesine piç demiş olduğum falan iddia edilmesin, kastım film-belgeseldeki karakterlere. zira tüm bunlar birer kurgu olduğundan piç demem de bir sakınca yaratmayacaktır. birleşik devletlere hakaret prim yapar mi tuzak başlığıyla da ilgili olabilir bu kısım.
    sonrasında hayat ne tuhaf vapurlar filan bakınızı da verecektim ama midem bulandı.
  • türkiye'de yine orjinalinden alakasız bir çeviriyleörtülü gerçek adıyla vizyona girecek brian de palma filmi. insanın bu isimli filme gidesi gelmiyo valla. konusunu bilmiyorum ama sanırım gizli gerçek önceden rezerve olduğu için böyle bir isim koymak zorunda kalmışlar.
  • samarra'da bir kontrol noktasında nöbet tutan abd askerlerinin günlük yaşamını, film okuluna girmek için para biriktiren ve aynı amaçla bölükteki yaşamı belgesel tadında kayda alan bir askerin el kamerasından anlatan kurgu film.

    film; bugüne kadar kontrol noktasında dur uyarısına karşı geldiği için hayatını kaybeden 2000 iraklının yalnız 60'ının gerçek anlamda tehlike arzettiğinin, amerikalı askerlerin ellerini yukarı kaldırarak dur! işareti yapmasının irak beden dili kültüründe karşılığı olmadığının, tabelalarda arapça uyarılar da yer almasına karşın halkın %50'sinin okuma yazmayı zaten bilmediğinin altını çiziyor .

    izlerken kulağa aşina gelen ve arada tekrarlanan tema, duvarları delen kız ve erkekli levi's reklamında da kullanılan "handel'in sarabandı".

    --- spoilerımtrak ---

    filmde john o'hara'nın 1934'te yazdığı appointment in samarra kitabını okuyan bir askerle yapılan kamera kaydı, kayda değer.
    kitabın adı aslen w. somerset maugham'a ait bir hikayeden geliyor ve çaresizliğin doruk noktaya çıktığı bir ruh halini betimlerken bu hikayeye gönderme yapılıyor. hikaye aşağıda:

    a merchant in baghdad sends his servant to the marketplace for provisions. shortly, the servant comes home white and trembling and tells him that in the marketplace he was jostled by a woman, whom he recognized as death, and she made a threatening gesture. borrowing the merchant's horse, he flees at top speed to samarra, a distance of about 75 miles (125 km), where he believes death will not find him. the merchant then goes to the marketplace and finds death, and asks why she made the threatening gesture. she replies, "that was not a threatening gesture, it was only a start of surprise. i was astonished to see him in baghdad, for i had an appointment with him tonight in samarra."

    --- spoilerımtrak ---
  • magnolia pictures etiketiyle piyasaya surulen film. soz konusu sirketin yoneticisi ve filmin sayisiz produktorunden biri olan marc cuban'in da israriyla mevcut haline getirilmistir. marc cuban'la ilgili bir diger onemli not, ayn rand seviyor olmasi (sozum meclisten disari ama bizimkilerden birine benzetmek gibi olmasin). neyse, hem yonetmenin sozleri, hem de baska kaynaklarin anlattiklarina gore, cuban'in ve avukatlarinin da baskisiyla de palma filmde kullanmak istedigi, gercek olayla ilgili yapilan haberlerden bir alinti yapmak istediginde, soz konusu detayi kurmaca hikayeye donusturmek zorunda birakilmis. ozetle demisler ki gercek bir oykuye dayanir zart zurt deme, belirtme boyle seyleri. belirtilse neye yarardi bilemiyorum cunku fikrimce filmi epey bir yerinden sakatlamis olan profesyonel oyuncu kullanimi ve bu oyuncularin "babam bile daha iyi oynardi" seviyesindeki oyunculuklari, filmin zaten bir tuhaf olan politik soylemini nanolastirmakla kalmamis, adeta bir sasi bak sasir imajina donusturmustur. goz bulandiran bu hal, tanidik bir liberal kaypaklik da sizdirmaktadir, in my humble opinion yani. filmin sonunda gosterilen, internet kaynakli irak halkina ait, pek ic acisi olmayan fotograflar, yine magnolia pictures tarafindan redakte edilmistir. fotograflarin mevcudiyeti, fair use laws ve omissions and errors diye abidik bir takim kurallar (cogunlukla yasaklar) butunu cercevesinde degerlendirilmektedir; bir diger produktor jason kliot'un aciklamasina gore de mesele mahkemeye intikal edecektir (veya etmistir). bu kurallarin ozellikle 11 eylul sonrasi iyice sikilastigi ve en cok da belgesel film yonetmen ve yapimcilarini etkiledigi soylenmektedir.

    marc cuban'a konuyla ilgili merakimi dile getiren ve sorularimi ileten bir mail attim (vallah billah), zira filmle ilgili bir odev hazirliyorum. kendine gelen maillere mutlaka cevap yaziyor, cok seker, cok liberal dendi bana, ondan yolladim. cevap gelirse ve karin doyurursa burayi da guncellerim.
  • reign over me saçmalığına ortalama 7,8 puan veren imdb kullanıcıları, redacted gerçeğine 5,9 puanı layık görmüşler.

    --- spoiler ---
    tecavüzün planlayıcı ve uygulayıcılarından olan askerin savunması: ne yani? onları bombalamak ve her şey serbest, ama becermek değil mi?
    --- spoiler ---

    (bkz: kufretmek guzeldir)
    (bkz: neyse ki olenler arasinda turk yok)
    (bkz: irak ta yanlis hedef sonucu 24 cocugun olmesi)
    (bkz: irak)
  • son derece acı verici bir film. insan yarın aynı şeyin bizim başaımıza gelmeyeceği ne malum diye düşünmeden yapamıyor.

    bu savaşın yaratılmasına izin verenlerin acı çekmesini istiyorum.

    evet sanırım o kadar da hümanist değilim..
  • in the valley of elah kadar izlenmeyecek, rec ya da cloverfield kadar da gişe yapmayacak bir film. ama savaşın anlamsızlığıyla, alakasız insanların nasıl birbirlerini vurmaya zorlandığının hikayesini anlatmayı iyi başarıyor. ismiyle müsemma bu film halkın nasıl manipüle edildiğinden tutun da savaş söz konusu olduğunda kimsenin masum kalamayışına kadar geniş yelpazede anlatıyor.

    onun ötesinde film incelikten yoksun olsa da genel yapısıyla vasat üstü. handel'in sarabende'siyle yakalanan tek düzelik ve sıkıntı hissiyatı oldukça başarılı. filmin başındaki akrep sahnesininse the wild bunch'dan farkı çocukların olmayışıdır ama yine yakalanan paralellik takdire şayan, ek olarak aleni clerks göndermesi de cuk oturmuş ve de palma'nın referansları bu sefer kolaj düzeyinden ziyade filme derinlik katmayı başarıyor.

    hikayede ise suçlu gibi gözüken 'insan'lar olsa da bence aslı suçlular filmde yer almayanlar. zira savaş denen anlamsızlığın ortasında kimliklerini kaybedenler sadece amerika'ya has bir durum değil* ama o insanları bulundukları raddeye getiren mefhum aynı.
hesabın var mı? giriş yap