• (bkz: roman yazarı)
  • "romancı ne tarihçidir, ne de peygamber: o varoluşun kaşifidir." * *
  • kemal tahir romancının bilimsel bilgiyi üsluba indirerek sunabilmesinin gerektiğini, romancının bir bilim adamı gibi (adam dedim diye hönkürmeyin, adam eril cinsiyeti kastetmiyor) çalışması gerektiğini düşünüyor. ona göre romancı kendi yasaları içinde salt tarih, coğrafya, felsefe ve ruhbilimde değil, fizik, kimya gibi deneye dayanan bilmilerde bilimin vardığı son çizgileri bu bilimlerin gelişme kanunlarıyla aşmaya çalışmak zorundadır.

    romancı, yalnızca bir roman yazarı değil, bilim yapan biri gibi dünyaya bakmalı ve malzemesini geniş tutmalı, bilimin dallarını birbiriyle konuşturmalıdır.
  • romancı tüzel kişidir. romancı romanın ürettiği bir kurumdur. roman kahramanları birinci ve ikinci tekil kişiler. asıl kişiler belli bir kıvam kazandıktan sonra yaşayacakları, tüzel kişiliğin olanaklarından ve zekasından geçmeye yani süzülmek zorunda olmaya başlar.

    "yazmak, varlığın bütünlüğü için pek gerekli olduğunuzu kabul ettirebilmek üzere başkasının bilincine başvurmaktır; bu, önemliliği aracı kişilerde yaşamak istemektir; ama öte yandan gerçek dünya ancak eylem içinde ortaya çıktığından, ancak bu dünyayı değiştirmek üzere aştığımız zaman kendimizi onun içinde hissettiğimizden, romancının evreni, eğer bu evreni bir aşma girişimi sırasında bulup ortaya çıkarmamış olsaydık, sığ kalacaktı." jean-paul sartre - edebiyat nedir

    "özneler yoktur, diyordu romancı. hikayeler yoktur, der sinemacı." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres

    "bu kuralı hem romancı hem de ressam olan italyan film yönetmeni pier paolo pasolini kral oidipus filmiyle yıkmıştı. (...) filmde oidipus'u oynayan genç oyuncu, kendinden daha yaşlı ama çok güzel annesi silvana mangano'ya sarılıyor, onu öpüyor, onunla sevişiyordu." orhan pamuk - kırmızı saçlı kadın

    "romancının roman kanunları, her romancı için ayrı ayrı olduğu gibi, her roman için de ayrı ayrıdır." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 2)

    "stendhal, kişilerini oldukları gibi, ne edebiyatçılığı ne de sosyal şartları birinci plana almadan tahlil edebilmiş ilk romancıdır." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 2)

    "- *romana halk hikayeciliğinden, meddahlıktan gelişi. romanları. roman anlayışı. romanla yapmak istediği iş. dil meselesi. 1880'de bütün etkisini kaybedişi. (kısaca, romancılığının hazin sonu). asıl romancı halit ziya'nın meydana girişi.... (...) cezası: canlıyken ölmek..." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 4)

    (avrupa şiirde ritme kafiyeyi eklediğinden beri, dizedeki güzellikler artık başka bir dile aktarılamaz oldu; buna karşılık düzyazı bir eserin aslına sadık çevirisi zor ama mümkündür; romanların dünyasında devlet sınırları yoktur; rabelais'yi referans alan büyük romancıların neredeyse hepsi onu çevirisinden okumuşlardır.) milan kundera - le rideau

    "her romancı kendinden başlayarak ikinci dereceden neyi varsa yok etmeli, kendisi için ve başkaları için özün ahlakını savunmalı!" milan kundera - le rideau

    "hiçbir büyük romancı roman tarihinin dışına çıkamaz." milan kundera - le rideau

    "bu denli çok ülke, bu denli çok insan, bu denli çok roman kahramanı tanımalı mıydım. en yakın dostlarım romanların kahramanları gerisindeki yazarlar mı olmalıydı. uçaklara, trenlere, otobüslere bu denli çok mu binmeliydim." tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

    (ilk giri tarihi: 30.1.2018)

    (bkz: romans), romansiye
    (bkz: roman yazarı)
  • roman yazan insan tanesi.

    zordur bu sıfatı kazanmak. her ay yeni yeni romanlar basılırken. özgüvenini toplayıp, tüm insanlara içinin en karanlık noktalarına dek ışık tutmak, kendini teşhir etmek cidden zordur. ustlelik bunun karşılığı nedir, buna ciddi bir yanitinda yoktur.
    idol olarak gördüğün insanların bile, tozlu raflarda kaybolduğunu görürken, insanların romancılara ve romanlara pekte değer vermediğini, üstelik roman okumayı gereksiz gördüklerini anladığın zaman... işte budur romancı olmak. gerçek hayatı beğenmeyip, yan odada daha kötü bir hayat kurmak.
  • frantisek kupka:
    romancı, 1903 : görsel
  • roman milliyetçisi.
  • faulkner, kendisini başarısız bir şair olarak tanımladığı bir söyleşisinde türler arasında neredeyse basamaklandırma yapar ve sözü şöyle bağlar: "belki de her romancı ilk önce şiir yazmak ister, yazamayacağını anlar, şiirden sonra en meşakkatli iş olan kısa öyküyü dener ve onda da başarısız olunca işte o zaman roman yazmaya yönelir."
    1956 the paris review röportajından.
hesabın var mı? giriş yap