savunmasız
-
herhangi bir saldiriya karsi koyucak gucu olmayan
-
karşı koyacak gücü olduğuna inanan ancak ruhsal ağrının fizikselden dahi ağır gelmesi halinde sanılıverilen.
-
yeni oje sürmüş olan.
-
savunusuz.
"ama onun* sığınacağı, tutunacağı hiçbir şeyi yoktur, bir tane bile yoktur. hiçbir şekilde kesinlikle yalan söyleyemez, tıpkı sarhoş olamadığı gibi. sığınacağı en küçük bir şey, onu koruyacak bir barınağı yoktur. bu nedenle bizim kendimizi koruyabildiğimiz birçok şeye karşı o savunmasızdır. giyinik insanların arasında çıplak birisi gibidir." milena jesenska - briefe an milena (max brod'a)
"bu nedenle kem göze karşı muskalar genelde ilkeller tarafından sırtlarında göremedikleri savunmasız nokta olan ense üzerine konurdu." carl gustav jung - aspects of the feminine
"bu ihtiyar savunmasız ama aynı zamanda dokunulamaz* bir kurbandır: ünlü tablolardaki limbo sakinleri veya mezarındaki lazarus figürlerini çağrıştıran, öte dünyadan bir karakter, artık zarar vermenin veya daha fazla zarar vermenin mümkün olmadığı bir varlık." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap