• 1800 yılında kayseri-develi'de (everek) doğdu.develi ilçesi imamı cafer ağa’nın oğludur. öğrenimine memleketinde başladı, istanbul'da tamamladı. sultan abdülmecid döneminde istanbul'da yedi yıl kaldı. âşık kahvehanelerinde, konaklarda ve hatta sarayda çalıp söyledi. tasavvufa ilgi duydu. hicivleri yüzünden istanbul'dan kaçmak zorunda kaldı. bir süre halep'te bulundu. memleketine döndü. hayatının son zamanları yokluk ve sefalet içinde geçti. âşık ve dîvân tarzı şiirler yazdı. sistemin aksayan yönlerini hicvetti. beşerî duyguları sağlam bir dil ve içten bir anlatımla şiirleştirdi. şiirleri üzerine çeşitli araştırmalar yapıldı ve yayınlandı.1866 yılnda öldü.

    gönül senden geçer yardan geçemez
    bağlanmış ikrara kavi özlüyüm
    her sözüm dinleyen özüm seçemez
    sırat köprüsünden ince sözlüyüm

    benim sözüm çürük değil sağ gibi
    çürük sözler erir akar yağ gibi
    üzerinden kervan geçer dağ gibi
    yokuşluyum sanma beni düzlüyüm

    yolcu ateş yakmak ile yol almaz
    erenlerin dokunduğu çul yanmaz
    cehennemde günah yanar kul yanmaz
    ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm

    seyrani aradım onu her yerde
    aşk-ı hakikatla düştüm bu derde
    tuttum günahımdan yüzüme perde
    rabbim divanında kara yüzlüyüm
    ********
    ateş vapurunu icat eyleyen
    yelken açıp yel kadrini ne bilsin
    süleyman dır kuş dilini söyleyen
    her süleyman dil kadrini ne bilsin

    hayvanlarda bir kaç çeşit fıkralar
    kimi düzen aşar kimi yorgalar
    gübreliğe inip kokan kargalar
    has bahçede gül kadrini ne bilsin

    seyrani babanın beli büküldü
    ağzının içinde dili döküldü
    davud nebi haddesinden çekildi
    saz çalmayan tel kadrini ne bilsin
  • develi meydanında eli sazlı bir heykeli bulunur.
  • ormanda büyüyen adam azgını
    çarşıda bazarda seyran beğenmez
    medrese kaçkını softa bozgunu
    selam vermek için insan beğenmez

    alemi ta'n eder yanına varsan
    seni de yanıltır mesele sorsan
    bir cim bile çıkmaz karnını yarsan
    meclise gelir de erkan beğenmez

    her çeşit insandan bir kaç eşi var
    mektepten koğulmuş günah işi var
    rabbiyesir'inde dört yanlışı var
    tahsil etmek için irfan beğenmez

    yayladan yaylaya konup göçer de
    arpayı buğdayı ekip biçer de
    mısır yaprağını kıyıp içer de
    tütünü bulunca duman beğenmez

    seyrani söyledi bu doğru sözü
    haddeden çekilmiş doğrudur özü
    şehre gelin gitse bir köylü kızı
    la'l ü güher ister mercan beğenmez

    -seyrani-
  • şu kimsesiz sahralarda
    diken oldu gülüm benim
    gizli gizli tenhalarda
    ağlamaktır halim benim

    gülü dikene katalı
    diken elime batalı
    yar beni yardan atalı
    bükülmüştür belim benim

    arı geçmez çiçeğinden
    çiçek geçmez biteğinden
    erenlerin eteğinden
    kesme rabbim, elim benim

    yedim acı tere'sinden
    içtim kanlı şırasından
    seyrani gam deresinden
    cûş eyledi selim benim

    (bitek: çiçeğin dalda çıktığı yer
    cûş: coşmak, akmak)
  • rivayet odur ki ; hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, seyrani’ ye,
    -'bende dünyayı görecek göz mü kaldı?' diye şikayette bulununca, söz eri seyrani,
    -'hiç üzülme dostum' demiş. 'zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı...'
  • şahinler yurdunu tuttu yarasa
    baklava yerine geçti pırasa
    şimdi rağbet deyyus ile terese
    zamane bunlara rağbet ediyor

    demiş, ne de güzel demiş, sanki bu günler için demiş ozan...
  • soy kökünü beğenmiyor köçekler
    babasına akıl ögretir çocuklar
    yumurtadan burnu çıkan cücükler
    horoz sanıp kendini, cik cik ediyor

    da demiş ve sanırım ekşi sözlükteki bir çok yazar için demiş, ne de güzel demiş ozan...
  • halk ozanı. 19. yüzyıl gizemci halk şiirinin büyük ustası, kuşkusuz, seyrani'dir. dahası, yergiciligi taşlamacılığı bir bakıma, gizemciliğini bastıran, haksızlığa, rüşvete, kıyıcılığa, toplumsal dengesizliklere, kaba sofuluğa, ahlaksızlığa karşı gözünü budaktan esirgemeden, korkmadan, çekinmeden savaşım veren, bu arada inancasının gereklerini de bir yana itmeden, şiirsel yapıdan, söyleyişten uzaklaşmadan, etkin, kalıcı şiirlerini sazıyla halk içinde söyleyen güçlü bir ozan seyrani.
    şiirlerinin çoğunun bugün de güncelliğini yitirmemiş olması, halk katında büyük saygınlık kazanması, seyrani'nin gücünü belirlemesi bakımından ilginçtir.
    seyrani, kayseri'nin şimdiki adı develi olan everek ilçesinde dogmuş, gene doğduğu yerde ölmüştür. yoksul bir mahalle imamı olan cafer hoca'nın oğludur. asıl adı mehmet'tir.
    bir saptamaya göre, 1807 yılında doğmuş, 1866 yılında ölmüştür. ancak, bu tarihlerin doğruluğu üzerinde kuşkular da vardır.
    medresede birkaç yıl okuduktan sonra ayrılmış, istanbul'a gitmiştir. istanbul'da yedi yıl kaldığı anlaşılıyor. istanbul'da "bilimsel ve kültürel öğrenim" gördüğünü şiirlerinde söylüyor. bir yandan da alevi-bektaşiliği seçmiş, tekkelere gitmiştir.
    yergici taşlamacı yanını acımasızca kullanmaktan çekinmemiştir. anlaşılan odur ki seyrani doğasal olarak her türlü yanlışlıklara karşı çıkmadan, olayları, kişileri yermeden edememektedir. bu yüzden olacak istanbul'da seçkinleri yerdiği için hakkında kovuşturma açılmış, o da bir dostunun yardımıyla istanbul'dan kaçıp develi'ye gelmiş, bir daha da istanbul'a gitmemiştir.
    özellikle orta anadolu'da gezdiği anlaşılan seyranı'nin "aşık toplantıları"na katıldığı, düzenlenen türlü sazlı sözlü yarışmalarda hep önde gittiği anlaşılıyor.
    yaşamının sonuna doğru bir sinir hastalığına da tutulan seyrani'ye son döneminde "deli" dendiği saptanıyor. seyrani'nin yaşamı acılarla, yoksulluklarla geçmiştir. yaşamı böyledir de seyrani, bütün bunlara karşın yaşama sevincini hiçbir zaman yitirmemiştir. direncini yitirmemiştir. yoksulluğunu, çektiği acıları, dik kafalı bir ozan oluşuna bağlamak da, pek yanlış olmaz.
    seyrani'nin yaşadığı dönemde ülkede de birtakım değişiklikler, yenilikler başlamıştır. çağdaş okullar açılmaya, yeni mahkemeler kurulmaya başlamış, ülkeye telgraf gelmiş çeşitli yenileşme çabaları gözlenir olmuştur. bütün bunları seyrani'nin yakından izlediğini halkın üzerindeki etkileri gözlediğini, şiirlerinden çıkarma olanakları vardır. bu bakımdan seyrani, kendisinden önceki ozanlar gibi alışılmış konu sınırlarını aşan çağdaş olayların, oluşumların içine girmeye çalışan bunları eleştirel gözle değerlendirmeye yönelen bir ozan olarak özellikle dikkati çekmektedir.
    seyrani'nin bu yergici, taşlamacı yanı sıra içtenlikli, duyarlılıklı bir yanı olduğu da görülüyor.
    herhalde seyrani, çağının da tüm halk şiirimizin de üzerinde önemle durulması gereken en güçlü, en ilginç ozanlarından biridir. güncelliğini yitirmeme başarısını göstererek, diliyle, deyişiyle, konusuyla, deme ustalığıyla güçlü, saygın bir ozandır seyrani.

    soyundum libasım oldum uryanı
    seyrettim köşeyi çarhı devranı
    bu dünyanın işi bitti seyrani
    başına bir çare bul yavaş yavaş
  • destgirlik ummam senden bir zaman

    destgirlik ummam senden bir zaman
    göster ağacında sağlam dal bana
    pervazıma dardır yedi kat gökler
    daima açıktır istikbâl bana

    mesnedim yok azlim kaygu çekeyim
    usta başı gibi ölçüp dökeyim
    evvel ahır bir kurbanlık tekeyim
    vakti gelsin bıçağını çal bana

    seyrânî'yim boş küp gibi inlemem
    üç sıfırla bir rakamın binlemem
    elimde çaldığım sazı dinlemem
    aşkım sazı verir türlü hal bana
  • türk edebiyatında biri edirneli,biri ıspartalı ve biri de kayserili olan üç ayrı şairin adı.
    kayserili olan seyranimiz şöyle buyurmuştur bir zamanlar:
    bir üstada olsam çırak
    bir olurdu yakın-ırak
    kemiğimi yapsa tarak
    yar zülfünün tellerine
hesabın var mı? giriş yap