• meslegini kulfet gibi goren, hastalari kufreder gibi muayene eden, okumuslugunu bosa cikaran kisiliksiz davranişlarla buralara allah dusurmesin dedirten devlet memuru doktorlari; tek hevesi doktor koca bulmak olan, saglik lisesi kökenli, mahalleden çıkan en yüksek rütbeye daim, ilgisiz, acımasiz, suratsız hemşireleri; ziyaretçi kızlara kadınlara sulanan, sapık bakışlı, kendini başhekim sanan, kapı haraççısı hademeleri; işte bunların toplamı eder bir sigorta hastanesi. yaşadım biliyorum ve diyorumki allah duşurmesin hakkaten!
  • 90'larda acayip yerlerdi bu sigorta hastaneleri. kardeşimin kronik hastalığı yüzünden sık sık gitmek durumunda kalıyordum. bu arada kardeşimden yalnızca 2 yaş büyüğüm ama artık annem kendi işlerinden dolayı vakit bulamadığı için, kardeşime yoldaşlığı tamamen bana bırakmıştı. biz de 10'lu yaşlarımızın başında gidip geliyorduk işte.

    neyse, 90'larda sigorta hastanesine gitmek demek her zaman muayene olabileceğiniz anlamına gelmiyordu. sıra numarası diye bir olay olmadığı için her çıkan vatandaştan sonra kapıda bir yığılma oluyordu. terlemiş teyzeler, öksürüklü aksırıklı amcalar, kucaklardaki bezgin baygın çocuklar arasında o odaya girmeye çalışıyorduk kardeşimle. başaramadığımız da oluyordu. saatlerce koridordan bir yere ayrılmadan saf saf birbirimize bakarak geçiyordu kontrol günleri. sabahın kör karanlığında hastaneye gelmek lazımdı muayene için.

    doktor içeri girebilirseniz, sizi muayene etmek için oturduğu yerden kalkmazdı bile.(böyleleri hala var) zaten yerinden kalkmasını beklemezsin de. göt kadar odada kadının biri bir tasa çocuğunu işetirken, hasta bakıcı kadın bas bas kapıdakilere çemkirirken bir yandan seni bir yere oturtabilmesi mümkün değildi. he kaldı ki, zaten yüzünüze bile bakmazdı doktorlar.

    bir defasında kardeşim muayene sırasında korkup ağlamaya başlamıştı. doktorun cinleri tepesinde zaten. ağlarsan seni dışarı atarım, dedi. bir sürü insan sırada bekliyor filan diye ekledi. kardeşim artık nasıl korktuysa atılmaktan bir daha gıkını bile çıkarmadı. artık beklemek istemiyorduk.

    bununla kalır mı, sigorta hastanelerinde korkunç bir başıboşluk olduğu için, hasta bakıcı kadınlar, ne bileyim yemekhane görevlisi kadınlar geceleri hastanede kalan refakatçi kadınlara hastaneyi temizletir, bulaşıkları yıkattırırlardı. yüzsüzlükleri öyle bir boyuta ulaşmıştı ki, bu işler için haftalık bir çizelge bile düzenlemişlerdi. salı günü, aysel hanım; lütfen koridorlara pas pas atın gibisinden... bu sistemi bitiren de gündüz hastaneye gelip ortalığı ayağa kaldıran annem olmuştu.

    dünyanın en nihilist mekanlarıydı sigorta hastaneleri. anlamsızlık, vurdumduymazlık, boşvermişlik, sinir, gerilim, bağırış çağırış, canhıraş insanlar, kötü yaşantılar, şifası bulunmayan hastalıklar, bitmeyen insanlık çilesi... bize bunu reva görüyorlardı işte.
hesabın var mı? giriş yap