• sanal simulasyon.
  • hayali kanatlandırmaktır, tahayyül.

    sağına mekansızlık, soluna ise zamansızlık kanadı gelir ansız'ın.

    mekandan ve zamandan münezzeh olamaz şu fani beden, zira bedenin kendi varlığı dahi üzerinde gezinebilecek bakteriler için bir mekandır. beden ölse dahi zamanın beden üzerindeki hükmü geçmemiştir, zira çürümeye başlar. hücrelerin içerisindeki hidrojen atomunun tek elektronunda dahi zerreler, parçacıklar vardır. o elektron, o ufacık zerre için bir mekandır misal. örnekler çoğaltılabilir.

    beden için geçerli olan kurallar ruh için ne kadar kısıtlayıcı olabilir, diye düşünülürse, sınırların ihlal ve ihmal edilebileceği görülebilir.

    hayal anında insan hiç bilmediği bir mekanı görür, hiç yaşanmamış zamanların saniyelerinde eskitir "şimdiki zaman"ı. bir an'ı başka bir an'dan izlemektir, hayal. dolayısıyla hayal iki an'ı beraber yaşayabilir. hangisi daha gerçektir peki ?

    şimdi'yi hiç düşünmeyen ve hatta bilinçten tamamen izole olmuş "şu an" mı, yoksa her şeyiyle içinde hissedilen ve çok daha kuvvetli hissedilen "düşlenen an" mı ?

    her bir an'ın her daim sürekli kendini tekrar ettiği bir film karesi gibi olsaydı, zam'an ? nasıl olurdu.. şekil olarak tarifi mümkün değil gerçi ama kaba taslak çizersek,

    ...0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0... ` :sonsuz sayıda an`

    ------------------------------------------------------------ 0 ------------------------------------------------------------------- ` :zamansızlık noktası ve asıl bilinç`

    sonsuz an'ı gören bir asıl bilinç düşünecek olursak, ki bu o kişinin zamanın dışındaki gerçek gözü olsun. tek bir an'dan bakıyor her yere. bir sondakine bakar bir ortadakine sonra iki yandakine ardından beridekine.. zamansızlıktan bakabilse o kişi, zamanın aslında hiç geçmediğini görebilir. aslında o an'ların tamamı yaşamaktadır her daim. gerçek hayattaki kişi ise, tek bir yöne doğru ilerler, ilerideki an'ları bilmeden devam eder yoluna, yani an'ları geçer mütemadiyen an'lamadan.

    zamanın ve mekanın sınır tanımadan değiştiği, bir orda bir burda olunan rüyalarda kişi niye şaşırmaz ? acaba bir alışkanlığın etkisi olabilir mi ? kendisini "zamansızlık noktasından izleyen gözünün" farkında olabilir mi, insanoğlunun bilinci ?

    hayal için zaman ve mekan, sınırları kolay geçilemese de aşılmayacak barikatlar değildir.

    bizim için geçmesi bile hayalleri zorlayan şu zaman-mekan ikilisinin "yaratıcı"sının, şu ikiliyi aşmayı geçtim doğrudan "yaratan"ı olduğu düşünülürse, nasıl bir "zat"ın karşısında secde edildiği açıkça anlaşılacaktır. nokta'nın tarifini dahi sadece akıl'a yaptırabiliyorsak, elde somut bir sonuç hiçbir zaman olmadığı halde nokta'nın varlığından şüphe duymuyorsak, göz hapishanesinden kurtulup akıl gözüne erişebilmişsek, akıl göz'ünün çizdiği sınırlardan da geçip kalp gözünün ufkuna erişmek gerek.

    şüphe edenler varsa vicdanına sorabilir.
  • söylerken -aslında pek söyleyemem yazarken demek daha doğru- kendimi de, cümlemi de, aklıma düşenleri de özel hissettiren bir kelime. en sevdiğim.
  • (bkz: #24607259)
  • çok kullandığım bir kelime olan tahayyül, bazı belgesel kanallarının çevirmenleri tarafından da yoğun olarak kullanılmaktadır son dönemde.

    (bkz: history channel)
  • "tahmin etmek" ve "öngörme"nin daha bir havalı, daha bir retro hali.
  • gözünün önüne getirme. hayalde canlandırma. imgeleme. zihinde tasarlanan şey manasına gelen hayal kelimesinden türetilmiş olup dilimize arapçadan geçmiştir.
    (bkz: lügat365-4)

    onu bir an önce kollarımın arasında tutmak...
    yahut sadece yüzüne bakmak, uzun uzun
    ellerini okşamak ve artık beraber her zaman için beraber olduğumuzu bilerek karşı karşıya oturmak...
    bu bir hakikattir,halbuki ben şimdiye kadar bunu tahayyül etmekten bile çekiniyordum
    (bkz: sabahattin ali-içimizdeki şeytan)
hesabın var mı? giriş yap