• tahrip etmekten gelir. 'olusan zarar' anlaminda da kullanilir.
  • güzide şehrimiz istanbul'un, var gücüyle dayanmaya çalıştığı durum. bu kadim kentin kültürü, mirası, doğası, daha doğrusu neyi varsa tahrip edilmektedir ne yazık ki. konuya, yoğun nüfus artışından kaynaklanan çeşitli faktörleri bir kenara koyarak, farklı bir açıdan yaklaşmaya çalışacağım.

    bir metropol olarak istanbul için son yıllarda hazırlanan planlar, şehrin bölgemiz için ekonomik, kültürel önemini giderek arttırarak küresel bir merkez olması iddiasındadır. (çok ciddi giriyorum.) bu noktada henüz el değmemiş alanları, post-endüstriyel mirası ve potansiyeli ile yatırımcıların ilgisini cezbetmektedir. 1960’lardan itibaren kademeli olarak çeşitli sanayi şehirlerinin, ekonomik merkezlerin gerçekleştirdiği dönüşümler günümüzde istanbul’un da kapısını çalmıştır.

    haliç boyunda bulunan haliç, taşkızak ve camialtı tersaneleri, tcdd haydarpaşa liman işletmeleri, tcdd haydarpaşa garı ile karaköy antrepoları ticari projelerin hedefindeki endüstriyel alanlar olarak göze çarpmaktadır. bu alanların büyük bir bölümü eski işlevlerini gerçekleştirmekten çok uzak bir şekilde, rant projelerine kurban edilmeyi beklemektedir. akademik çevrelere danışılmadan üretilen tepeden inme projeler (bkz: galataport) (bkz: haydarpaşa port) kamu hakkını gasp ederek özelleştirme odaklı oluşturulmaktadır. post-endüstriyel mirasın bu şekilde değerlendirilmesi istanbul gibi nüfusuna oranla sosyal altyapısı zayıf bir metropol için daha büyük uçurumlar oluşturabilecek , kent içerisinde kıyıların ticari ve lüks kullanım açısından değerlendirilmesine ön ayak olacaktır.

    atıl kalmış haliç boyu tersaneleri, istanbul’un osmanlı imparatorluğu döneminden itibaren kimliğinde yer etmiş, silüetini etkilemiştir. (bkz: venedik bienali türkiye pavyonu 2016) (bkz: teğet mimarlık) günümüzde bu alanlar büyük ölçüde terkedilmiştir ve yeniden işlevlendirilme projeleri yapılmaktadır. bu noktada çevresinde sosyal bir tabaka değişimi yaratacak özelleştirme projelerine nispeten kamu kullanımında bir bellek rekreasyon alanı olarak projelendirilmesi kentin geçmişle bağını ve kimliğini güçlendireceği gibi geleceğe dair de bir söz söyleyecektir.

    sonuç olarak, daha önceleri de hep belirttiğim gibi sürekli kendini yenileyen ve dönüşen organizmalar olarak şehirlerin tarihsel ve sosyal kimlikleri, yıllar içerisinde toplumun refleksleri ile oluşmuşlardır. bu kendiliğinden işleyiş içerisinde sert, keskin ve ani müdahaleler bir dönüşüm oluşturmaktan çok tahribat yaratmaktadır. şehirlerin kimliklerinin bir parçası olan post-endüstriyel alanlar ile düşük gelir düzeyine sahip insanların yaşam alanları ortadan kaldırıcı, yapay müdahalelerin aksine kamunun rolü ile değerlenen yumuşak müdahalelerle planlanmalıdır.

    iyi mekanlar sizinle olsun.
  • oktay gürtürk’ün, seyhan müzik etiketiyle yayınlanan tekli çalışması.

    söz & müzik: tarık ister
    düzenleme: tarık ister

    erdem avcı imzalı klibi buradan izlemek mümkün.
hesabın var mı? giriş yap