• eğer yanlışlıkla iki kez vurursa biri penaltı olur. taraflardan biri sektirme özürlü diilse topa havada istediği kadar vurabilme izni de verilebilir.
  • turk musikisinde oniki zamanli bir kucuk usul
  • üç kornerin bir penaltı olduğu oyundur."tek şut","tek pas" olarak da bilinir.penaltı kullanma şekilleri değişiktir,ya oyuncu kaleye bakmadan topuğuyla kullanır veya kalecinin hiç kıpırdamadan sabit kalması şartıyla normal penaltı atışı yapılır.
  • penaltıları, kaleye sırtınızı dönerek, boş kaleye attığınız oyun.
  • iki kişi ve bir futbol topuyla oynanabilecek en güzel oyun. eğer elinizde futbol değil de basketbol topu varsa şunu oynayabilirsiniz. tabii bir de pota şart bunun için.
    (bkz: düştüğü yerden atmaca)
  • bu oyunu kim, nasil buldu ve kurallari nasil bizlere kadar ulasti diye cok dusundum. saklambac gibi cok populer bir oyun da degil. hatta bircok mahallede bilinmezdi bile fakat bilenler genelde -asagi yukari- ayni kurallarla oyanardi. (topukla penalti, uc korner bir penalti, sektirme serbestisi)

    velhasil, teknik cocuklarin gelismesine, kazmalarin elenmesine yarar, beste devre onda biter.
  • dengi dengine'nin, avrupa müzik etiketiyle yayınlanan “compact live” albümünde yer alan bir parça.

    söz & müzik: reşat saral
    düzenleme: dengi dengine

    vokal & elektrik gitar: buğrahan çayır
    klavye & synth: oğuz akyüz
    davul & perküsyon & geri vokal: reşat saral
    mix & mastering: alp turaç

    levent menekay imzalı klibi buradan izlemek mümkün.

    şarkının sözleri ise şu şekilde:

    “tek vuruşta düşer misin
    gene mi hiç halin yok
    yüzüme bak yüzüme bak da söyle
    çok düşünme
    vazgeçip de küser misin
    dibe vurunca talibi çok
    ışığını göremedim sonunda
    yol bitince

    derin yükselişlerden
    büyük düşüşlere devam
    terledim ruhuma kadar
    bu hal bende payidar

    taşırım yükü neyse
    yüzüme tükürmezse
    bayatlamadan bedenim
    karıştım sana
    bi kez daha yenik düştük
    kirlenip aynalara küstük
    neden diye sorma”
  • memleketimdeyim birkaç gündür, baba evinde. uzun maceralı bir yıldan sonra, garip gurup tiplerle olan mecburi münasebetlerin de bünyede yarattığı ipleyememe durumuyla birlikte kendimi sokakta buldum. meczup deseniz değilim, ama değil deseniz de değilim diyemem.
    ev sahibim aradı gün içinde, evden çık diyecek biliyorum, kontrat bitmeden çıkaracağı için laflar hazırlamış. anlattı anlattı, tamamdır saadet hanım, hiç dert değil, iyi günler dilerim dedim. şaşırdı haliyle, ama insanlar çirkef, hala bana boya badanadan bahsediyor. ben evi boyattım zaten 1 hafta önce dedim, ona da şaşırdı. beni bilen bilir, dişli bir dişiyim, dişiydim ama o kadar yokum ki artık, ses etmedim, tamam dedim. istanbul'da kira, nakliyeci fiyatları, yeni komşular vs hiçbiri umurumda değil şuan.
    önümden arabalar geçiyor, içinde eşler, kadınlar geçiyor kucaklarında bebekleri.
    annem sesleniyor, kızım hadi eve çıkalım, sen çık anne ben oynuyorum. annem de şaşkın ama ses etmiyor, edemiyor, biliyor halimi.

    ben ne oynuyorum? (bkz: tek vuruş)

    35 yaşında bir kadın, mahalle arasında yeğen(14) ve kuzenleriyle(17-11) tek vuruş oynuyor. sanırım gerçekten olmak istediğim kafadayım. bunca yıl düşünüp, eyleme geçip, uygulaya uygulaya kurduğum hayat. mis gibi, tertemiz oldum ben arkadaşlar. kafam pasparlak, duygularım stabil, hislerim rölantide.

    bu ruh daha nelerle yanacak da olacak göreceğim, ve eminim daha bitmedi. kim bilir daha hangi basamakta durup kendime bakıp ben oldum diyeceğim. eminim ölene kadar bitmeyecek ama şuan memnunum, ben piştim.
hesabın var mı? giriş yap