*

  • nesne ve varlıkların fiziksel mekanda nerede durduklarını değil, ilahi düzende nerede durduklarını esas alır ve nesnelerin oranlarını bu açıdan değerlendirir.
    (bkz: minyatür)
    (bkz: benim adım kırmızı)
  • pavel florenski'nin 1920 tarihli kitabından hareketle tanımlamak gerekirse, insanı, dünyayı izleyen canlı ve özgün bir gözlemci olmaktan çıkararak onu öklid geometrisine mahkum eden, gözü sıkı bir kartezyen eğitiminden geçirerek tahakküm altında ehlileştiren ve adeta "camera obscura'nın camdan merceği" hâline dönüştüren merkezi perspektif'in tersine insanı daima devinim içinde özgür bırakan bir yorumlamadır.

    merkezi perspektif gerçekten şeylerin doğal görünümlerinin yegâne temsil aracı, gerçeğin görüntüsünü elde etmenin tek vasıtası mıdır? yoksa çağa özgü dünya görüşünün ideolojik bir görme biçimine dönüşen belirleyici -kanonik- unsuru mudur? bir resmin doğruluğunu, dünyaya ve gerçekliğe benzemesini belirleyen şey, onun merkezi perspektifle çizilmesi midir? florenski'yi göre bunun cevabı "hayır". ona göre merkezi perspektife karşı insanlardaki güçlü perestişin sebebi, "herkesin böyle yapıyor olması" şeklindeki düşüncede yatar. zira ernst march'in dediği gibi onlar yalnızca, "bir resme perspektifini keşfetmek için bakmaktan keyif alıyor gibi görünüyor"dır.

    merkezi perspektifin aksine tersten perspektif mekanı, uzayı, dünyayı ve dolayısıyla düzlem üstündeki olan şeyleri insansallaştırmayı(bkz: dünyevi) reddeder. resimle empati kurmamız için düzlemden -düzlemin sağladığı orantılı, tutarlı ve merkezi öğelerden- faydalanmaz, düzlemi gözün emrine vermez, gözü düzlemin emrine verir. tersten perspektifte mekân, içsel bir düzen ve yapıya sahiptir.

    çocukların yaptığı resimlerde tersten perspektif vardır ve bunlar bize orta çağ sanatını ya da doğu minyatürlerini hatırlatır. ancak çocuklar, dünyayla kurdukları doğrudan ilişkiyi kaybetmeye başlayınca ve baskıcı bir "görme eğitimi"nden geçirildikten sonra kendilerine zorla yüklenen şemayı kabul etmek zorunda kalınca tabii olarak tersten perspektifi unuturlar.

    bunların dışında florenski'nin dikkat çektiği bir başka husus da şudur:

    perspektif kullanılan çoğu resimde, sanat eserindeki sanatsal hazzı gerçekleştiren unsurlardan biri de sanatçının bilerek yahut bilmeyerek perspektif kurallarına uymamasından doğan öğelerdir. bunlar esere hususi damgasını veren "perspektiften sapma noktaları"dır. bu açıdan florenski, merkezi perspektifin kullanıldığı çoğu tabloya dikkatli bakılınca perpektif kurallarına aykırı şeyler görmenin olası olduğunu belirtir:

    son akşam yemeği'nde da vinci, mekânı küçültüp figürleri büyük göstermiştir. rafael, atina okulu tablosunda, iki ayrı ufuk çizgisine doğru yükselen iki farklı durma noktası kullanmıştır. yine ezekiel'in vizyonu'nda gerçek mekan ile vizyon mekanı şeklinde iki farkı uzam tercih etmiştir. vizyon mekanının orantıları gerçek mekan ile uyumlu değildir. yerçekimi yasalarına riayet edilmez. burada hem perspektife uygun hem de uymayan iki farklı görme biçimi beraber yer alır. bundan dolayı tanrısal bir vizyon barındıran rönesans resminde "tanrısal-gerçeklik uzamı" ile "duyusal-gerçeklik uzamı" şeklinde iki uzam yaratılması zorunlu kılınır.

    yazara göre bu gibi perspektif sapmaları, sanatçının raslantısal olarak yaptığı hatalardan kaynaklanmaz. her sanat eserinde olan bu durumun nedeni, insanoğlundaki "temsili sanata içkin bir fizyoloji"den gelir. yani bunları evrimsel süreç içinde ta bebeklik yahut çocukluktan gelen bir şey olarak düşünmek mümkündür.

    florenski, kitabın sonlarında nihai hükmünü şöyle belirtir:

    "hangi açıdan ele alırsak alalım, perspektif kuramcılarının kendileri bile temsildeki "perspektif bütünlüğünü" ne gerekli buluyor ne de bunu gerçekten gözetiyordu. tüm bunların ardından dünyanın perspektifle yapılan temsilinin "doğal bir niteliğe" sahip olduğundan söz etmek hala nasıl mümkün olabilir? üstelik bu nasıl bir doğallıktır ki, insan öğrendiği kurallar karşısında hata yapmamak için bütün gücünü ve bütün dikkatini vererek bu doğallığı sürekli gözlemlemesi gerekmektedir? bu kurallar, doğal bir dünya algılayışına karşı kuramsal kavramlar adı altında düzenlenen gizli bir planı, bir komployu, hümanist bir dünya görüşüne uygun bir biçimde izlenmesi zorunlu olan kurmaca bir dünya imgesini anımsatmıyor mu? ve bu dünya imgesi tersine insan gözünün -gözü ehlileştirmeye yönelik bütün çabaların katkısını saymazsak- asla göremeyeceği bir dünya imgesi değil midir? az önce tamamlamış olduğu geometrik konstrüksiyondan hızla ayrılıp gerçekten algıladığı şeye yöneldiğinde sanatçı bu biçimde görmediğini kendiliğinden itiraf etmez mi?"
  • burada bir karışıklık olmuş. yukarıdaki üç entry'de bahsedilen, metis'ten yayımlanmış pavel florenski'nin kitabının adı tersten perspektif. ikonastasis olarak yazılmış kelimenin yaygın yazılış biçimi de ikonostasis; ortodoks kiliselerinde ikona duvarına verilen isim (ikon+stasis/station). teolog ve rahip olan florenski'nin "iconostasis" adıyla kaleme aldığı bir teoloji kitabı var var olmasına da türkçeye çevrilmiş değil henüz.

    yani başlığın "tersten perspektif" olarak düzeltilmesi lazım.
  • florenski'nin bu kitabı, her görsel sanatçının okuması ve anlaması gereken bir kitaptır. çok şey katar. ancak, bir yerde bir ifade geçer "iki kaçış noktası olan fotoğraf olamaz". florenski bunu teknik olarak ele alır. üstüne bir iki ay düşündüm. balık gözü lens ile kolaylıkla yapılacağını kestirdim. ancak burada distorsiyon çok fazla olacağı için onu da saymadım. insan gözüne yakın, 24-35-50 civarı mm'ler ile yapılıp yapılmayacağı üzerine çok kafa yordum. çok denemeler yaptım. ve de bunu bir gün becerdim. ondan sonrasında iki kaçış noktalı da üç kaçış noktalı da dört kaçış noktalı da perspektifi olan bir fotoğraf çekilebileceğini anladım. bu bile bana çok şey kattı. daha cabası da var. görsel sanatlarla ya da mimariyle uğraşıyorsanız, bu kitaptan alacağınız çok şey var.
hesabın var mı? giriş yap