• (bkz: yerel)
  • ing. (isim) yerel dil, ana dil. (sıfat) yerel [gene dil için kullanılan bir "yerel"]
  • bir de vernacular architecture vardır, bir nevi doğayla iç içe, urban mimari diyebiliriz. aslına bakılırsa insanoğlunun en "doğal" mimari algısıdır bu. çünkü kabaca başımı sokacak bir yerim olsun benim olsun mantığıdır, haklı bir yaklaşımdır da.

    kuzey igloo'larından tutun da, orman içindeki ağaç evlere, kızılderili çadırı'ndan arap çöl çadırlarına, bu rural* mimari yaklaşım hala da değerini korumaktadır. çünkü dünyayı daha fazla sikmeyecek doğaya saygılı geleceğin mimarisinin temelleri bana kalırsa bu algıda yatmaktadır. üzerine düşülmelidir, ne var lan çadır madır diyip geçilmemelidir.
  • lehceleri (dialect) tanimlarken de kullanilir. mesela black vernacular english amerika'daki siyahilerin konustugu ingilizce'ye deniyor. nam-i diger (bkz: ebonics)
  • bölgesel dil, ağızdır. geoffrey chaucer birçok eserini londra ağzıyla (vernacular) yazmıştır. fransızca, latince, italyanca, 14. yüzyıl saray dili ve kilise dilini bilmesine rağmen reddetmiş eserlerinde yerel dili kullanmıştır.
  • vernacular teriminin karşılığı hakkında çeşitli önermeler var. hal böyle olunca “vernacular fotoğraf”ın kapsadığı alanı tarif etmek ve ortak bir tanıma ulaşmak zorlaşıyor. nedir vernacular fotoğraf? hangi fotoğraflar bu tanımlamaya girer? nerelerde karşımıza çıkar? bazen soruları cevaplamak yerine, cevaplardan soru üretmek gerekir.
    belli bir bölge veya gruba ait yerel veya ortak dili tanımlamak için ortaya atılan vernacular terimini, mimari tarihçileri 1960’ların sonlarında, genellikle belirli bir bölge ve zamanla ilişkili “sıradan” binaları tanımlamak için kullanmaya başlamışlardır. art abstracts’da “vernacular” ve “fotoğraf” konuları altında çapraz olarak listelenmiş 8 başlıktan da anlaşılacağı gibi, fotoğraf biliminin alanına geçen terim, açık bir tanım aralığına kavuşamamıştır. 1984’ten bu yana yayınlanmış bu başlıklara ait açıklamaların yazarları, terimi tanımlamak için, yerel tarzlarla ilişkiyi terketmişler, bunun yerine: “masum”, “pragmatik”, “isimsiz”, “sanatsal iddiası olmayan” ya da belki bu tip iddiaları olan ama “kendini yetiştirmiş” fotoğrafçılar tarafından yapılmış, “çalışılmamış, gündelik veya kendiliğinden”, ve hatta “kafa karıştırıcı veya ‘anlaşılmaz’” tariflerini kullanmışlardır.
    vernacular’in bir çeşit non-kategori olarak tanımlanmasını önerenler de vardır. bu yüzden vernacularin ne olduğuyla değil ama ne olmadığıyla açıklanmasını önerirler. bir değer deyişle, fotoğraf bir sanat eseri olması amacıyla yapılmamışsa, “vernacular” şemsiyesi altına alınabilir. aile albümleri, posta kartları, adli fotoğraflar, tıbbi fotoğraflar, şipşaklar vernacular fotoğraflar olarak adlandırılabilir. bu durumda, vernacular fotoğraf, eğitimsiz bir üretici, genellikle amatör bir fotoğrafçı, tarafından yapılmış fotoğraf olarak tanımlanır.
  • dilin standart ve yazılı olmayan (uncodified) günlük hayatta sınırlı bağlamlarda ortaya çıkan halidir.
  • kelime kökeni latincedir. evde doğan köle demek ama günümüzde yerli, bir bölgeye özgü olan diye tanımlanır. felsefesi şu; iklim, yeryüzü şekilleri, karasal/denizsellik ve doğal sınırların yarattığı mesafeler insan bedeni, bilinci ve sahip olduğu araçlar üzerinde direkt bir etkiye sahiptir. bu doğal etkiler ile ortaya çıkan; dil, din, mimari, giyim, yemek, ticari, sanat, kültür ve araçsal kullanım farklılıkları bir topluluğu diğerinden ayıran etnik farklılıkları oluşturur. herhangi bir olguyu vernacular kavramıyla birleştirince onu etkileyen ve biçimlendiren bu doğal etkenleri değerlendirmeniz gerekiyor.
    insan; doğaya ilinik, onun farklı varyasyonlardır ama aynı zamanda içinde olduğu doğal koşulların izin verdiği ölçüde anlamlar yaratabilen bir canlıdır. ortaya çıkış zamanlarında estetik kaygı taşımadan, pragmatik güdüler ile anlamlar yaratsa da taşıdığı üst anlam günümüz için estetik bir kategoriye çekilip farklı biçimlerde yorumlanabiliyor.

    dil, mimar ve fotoğrafçılık üzerindeki araştırma alanı şöyle;

    vernacular language: belirli bir halkın veya bölgenin yerel dil biçimidir. resmi olarak yazılmaz, konuşma olarak geçer. entelektüel mecralarda kaba dil diye de anılır. daha özelleştirecek olursak; karadeniz türkçesi, doğu türkçesi, ege türkçesi, trakya türkçesi gibi ses ve vurgulama farklılıklarının ortaya çıkardığı türkçe ağızlarıdır. bu biçimlerin oluşmasına doğal, sosyolojik veya jeopolitik birçok etki olabiliyor. mesela doğu'daki kürtçe kullanımının türkçe üzerindeki etkisi veya lazcanın türkçe üzerindeki etkisi çok belirgin bir farktır. vernacular language çok daha geniş bir biçimde yorumlanmaya müsait bir alan ve birçok dilbilimcinin de dikkatini çekmiştir.

    vernacular architect: belirli bir coğrafi bölgeye ve döneme ait olan antik inşaat teknikleri ve formları ile ortaya çıkan mimari yapılara denir. yöresel mimarinin biçimleri geçmişe aittir. mimarideki bu etkiyi incelemek, evin antropolojisini çözümlemek diye de düşünülebilir. farklı iklim faktörlerinin (rüzgar yönü, güneş ışınımı,yağmur vb.) evin yapısal şeklini, malzemesini(ahşap, taş, kerpiç, buz vb.) ve biçimini (çatı şekli , açıklıkların sayısı ve şekli vb.) belirlemesi yerel mimarileri birbirinden ayırır. örneğin pencere gibi bir öğe her iklimde aynı işleve sahip değildir. mısır veya cezayir gibi bazı ülkelerde pencereler çoğunlukla, doğrudan güneş ışınımının içeri girmesine izin vermeden, ışığın dağılmasına ve havalandırmaya izin veren dar yarıklara indirgenir. her ne kadar kültürel faktörler zorunlu olarak devreye girse de, mimarideki öğelerin işlevi genel olarak iklim ve etkilerinden çıkarılabilir. iklimin temel belirleyiciliğinden sonra inanç ve aile yapılarının efektleriyle ev son halini alır. tüm bu mozaiklerin karışım çok fazla çeşitlilikte etnik evleri ortaya çıkarmıştır. örneğin; isviçre'deki bern çiftlikleri, ırak'taki doğu evleri, arizona'daki hopi köyleri, gana'daki black volta'daki çiftlikleri, peru'nun gecekondu mahalleleri, atina'nın eteklerinde ortaya çıkan işçi sınıfı mahalleleri ve drop city'nin hippi topluluğunun jeodezik kubbeleri. eskimo evleri, afrika'da rondavel evleri, asya'daki çin veya hint ev yapıları, türkiye'de kapadokya evleri, mardin evleri, kerpiç evler, karadeniz ve iç anadoludaki ahşap evler etnik mimari yapılara örnektir.

    vernacular photography: sanatsal kaygıdan uzak, profesyonel temelleri olmayan, daha çok belirli bir bölge içinde çekilen fotoğrafçılık türüdür. günümüz için bu kavramın tanımlanması zor. kentleşme ve teknolojik gelişim ile yerellilik biraz da refah seviyesine bağlı farklılıklar göstermekte. internet ve teknoloji çağ öncesi dönemlerdeki yerel çekimler bu kategoriye girebilir, baktığınız zaman o esintileri görebiliyorsunuz ama günümüz için bu durum pek mümkün görünmüyor. belki günümüz fotoğraf çekimleri ileri kuşaklar için retrospektif bir bakış ile vernacular photography diye anılabilir. fransız fotoğraf tarihçisi clément chéroux'un bu konuda yazıları mevcut. ek olarak da 20.yy fotoğrafçılarından walker evans bu alan için örnek verilebilir.
hesabın var mı? giriş yap