hesabın var mı? giriş yap

  • üniversitede bir kız arkadaş vardı, o da "ben kurban eti yiyemiyorum, kokuyor" dediğinde bu örgütten olduğunu düşünmüştüm. kurban bayramından 6 7 ay sonra bu dediği aklıma geldi, okula dönerken evde kalan etlerden yarım kilo aldım. kızı yemeğe davet ettim, markete gittik yarım kilo et aldık. ben eve geçip etleri değiştirdim, akşam yemeğe geldiğinde eti yiyemedi. çok ciddiyim eti yiyemedi, kokuyor dedi.

    nasıl oluyor bilmiyorum ama anlıyorlar amk, terör örgütüne girince eğitim mi veriliyor noluyor bilmiyorum ama anlıyorlar.

  • 4 saatten uzun süren yolculuklarda başıma gelen olay. uyuyamadığım için önce bi belden aşağısı öne kayıyor, sonra eller kucakta birleşiyor, kafa yana kayıyor derken bi de gece yolculuğuysa yıldızlara dalıyorum; ulan kainata bak amma çok yıldız var düşünüyorum bildiğin. şöyle bi 200-250 saat devam etsek yemin ediyorum tanrı parçacığı yaparım otobüsteki alet edevatla. valla yaparım.

  • kırktan fazla aşının geliştirilmesine katkıda bulunan mikrobiyolog. 1957 asya gribi salgınında, bir toplumun kurtarıcısı, kahramanı olmuştur.

    17 nisan 1957'de maurice hilleman, bir salgının abd'ye doğru geldiğini fark etti. o gün, new york times, hong kong'da büyük bir influenza salgını olduğunu duyurmuştu. özellikle bir detay, doktorun gözünden kaçmıyordu: rapor, klinik önündeki uzun bekleme kuyruklarında,''kadınlar, camsı gözlü çocukları sırtlarında taşıdılar'' diyordu. doktor, hızlı bir şekilde çalışmalara başladı ve 'bir pandeminin geldiğini ve sonbaharda okullar açılana kadar aşı geliştirmek gerektiğini' ortaya koydu.

    salgının ilk vakası, 1 şubat 1957'de güneydoğu çin'in guizhou bölgesinde görüldü. hilleman, nisan 1957'de raporu okuyana kadar, times, hong kong'da yaklaşık 250.000 kişinin veya bölge nüfusunun %10'unun tedavi gördüğünü rapor etmişti. hilleman, 'aşı yapım projesini' hatırlayana kadar 'hepimiz bunu gözden kaçırdık' diyecekti. sonra düzeltti; 'askerler bunu kaçırdı, dünya sağlık örgütü bunu(salgını) gözden kaçırdı.'

    raporu okuduktan bir gün sonra hilleman, japonya'nın zama şehrindeki 'ordu tıp genel laboratuvarı'na bir telgraf gönderdi ve personelden hong kong'da neler olup bittiğinin araştırılmasını istedi. bir sağlık personeli, birleşik devletler donanmasının bir üyesinin hong kong'da enfekte olduğunu tespit etti ve personelin tükürüğünden aldığı bir örneği hilleman'a incelemesi için gönderdi.

    philadelphia çocuk hastanesi'nde aşı eğitim merkezi'nin direktörü olarak çalışan ve 'aşı: bir adamın, dünyanın en ölümcül hastalıklarını yenmek için yaptığı araştırma' adlı eserin yazarı olan çocuk doktoru paul a. offit, washington dc'deki walter reed ordu araştırma enstitüsü'nde solunum hastalıkları şefi olan hilleman için 'önceki yıllar ve on yıllar boyunca çeşitli yaşlardaki insanlardan elde edilen çok sayıda serum elde etti' demiştir.

    hilleman, walter reed'deki çalışmasında, kritik bir gözlem yaptı ve 'grip virüsünde, mevsimler arası geçişlerde ufak değişikliklere uğrayan 'hemagglutinin ve neuraminidase' adlı iki anahtar protein' olduğunu fark etti. bu gözlem, ona yıllık grip aşısı ihtiyacını tahmin etmesinde yardımcı oldu.

    donanma personelinin sahip olduğu virüs ile daha önceki grip virüsle karşılaştırıldığında offit ''hilleman'ın bulduğu şey virüste büyük bir değişim olduğuydu'' demişti. ''iki protein de daha önce incelediğimiz proteinlerden tamamen farklıydı'' bu yeni virüs, grip türlerinden tamamen farklılık gösteriyordu.

    hilleman, popülasyonun bu yeni virüs türüne karşı bağışıklığı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamadı. bunun üzerine, bulduklarını onaylamaları için virüsü, diğer sağlık örgütlerine gönderdi. bu organizasyonlardan çok önemli bir bilgi gelecekti. uzmanlar, bu virüse karşı antikora sahip olan insanların, yalnızca 1889-1890 yılları arasında gerçekleşen 'rus gribi' pandemisinde hayatta kalan 70-80 yaşlarındaki hastalar olduğunu tespit ettiler.

    bu bilgi üzerine hilleman, basına yaptığı bir takım açıklamalar ile yeni grip virüsü salgınının yayıldığını ve 1957 eylül ayında bireşik devletler'e ulaşacağını söyledi. bir takım direnişle karşılaşsa da hilleman, 1957 eylül ayına kadar aşının hazır olması için, şirketleri aşı üzerinde çalışmaya ikna etti. döllenmiş tavuk yumurtaları bu üretim için gerekli olacaktı, bu sebeple şirketlerden, çiftçilerin kuluçka döneminin sonunda horozlarını öldürmemelerini hatırlatmalarını istedi.

    yeni bir grip türü için aşı üretmek, covid-19 gibi tamamen yeni bir şey için aşı üretmekten çok farklıdır. doktorlar ve bilim insanları geçerli grip aşısını ilk olarak 1940'lı yıllarda geliştirmişti. yani 1957 grip aşısı çalışmaları bir başlangıç çizgisinden değil, bu temelden devam etmişti. yine de hilleman, aşı çalışmalarını ilerletmek için düzenleyici kurumları atladı. bu kurumların aşı sürecini yavaşlatacağından endişe ediyordu.

    grip amerika'yı vurduğunda, aşı hazırdı:

    yeni virüs türü, hilleman'ın tam da tahmin ettiği gibi eylül ayında birleşik devletleri vurduğu zaman, ülke aşı ile salgına hazırdı. virüse, 'asya gribi' adı takıldı ve yaklaşık 70.000 amerikan vatandaşını, dünya genelinde ise 1-4 milyon kişiyi öldürdü. uzmanlar, eğer aşı olmasaydı bu sayının çok daha fazla olacağını söylemişlerdir. hilleman'ın doğduğu zamanlarda, ispanyol gribi(detaylı bir entry) 1918-1919 yılları arasında yaklaşık 675.000 amerikalının ve dünya genelinde yaklaşık 50 milyon insanın canına mal olmuştu.

    washington, d.c. smithsonian ulusal amerikan tarihi müzesi tıp ve bilim bölümü başkanı alexandra lord, hilleman için; ''işler iyi, çok iyi gittiği zaman, 'bir çok hayat kurtarıldı' demek çok zordur.'' çünkü onsuz neler olacağını bilmiyorduk. kaç tane insanın kesin olarak kurtarıldığıyla alakalı kesin bir şey söylemek imkansız olsa da hilleman, salgını dramatik bir şekilde tersine çevirdi'' demiştir.

    2005'deki ölümünden önce, hilleman, 40'dan fazla aşının geliştirilmesine yardım etti. bu aşıların çoğu çocuk hastalıklarıyla alakalı aşılardı. bu çalışmalarından dolayı uzmanlar, onun milyonlarca hayatı kurtardığını söylediler ve kendisine 1988 yılında halk sağlığına katkısından dolayı 'ulusal bilim madalyası' verildi.

    kaynak : how the 1957 flu pandemic was stopped early in its path.

  • twitter kullanmayanlar için haberin içeriği;

    36 yaşındaki sevinç çelik, 2014 yılında sağlık bakanı fahrettin koca'nın sahibi olduğu medipolitan sağlık ve eğitim hizmetleri aş’ye bağlı medipol koşuyolu hastanesi’nde burun estetiği ameliyatı oldu.

    ameliyat sonrası şiddetli ağrı ve yüksek ateş başlayınca sevinç tekrar hastaneye gitti. doktorlar ameliyat nedeniyle bunun normal olduğunu, sadece "canının çok tatlı olduğunu" söyleyerek geri gönderdi.

    ne var ki çelik'in ağrıları giderek daha da arttı. durumu kötüleşen çelik devlet hastanesi acil servisine kaldırıldı.

    devlet hastanesinde yapılan incelemede çelik'in kanına mikrop karıştığı ve mikrobun tüm vücuduna yayıldığı tespit edildi. yoğun bakıma kaldırılan kadının ailesine doktorlar iki seçenek sundu: "ya hayatı ya ayakları..."

    aile çaresizlik içinde onay vermek zorunda kaldı, çelik'in bacakları diz altından kesildi.

    çelik, burun ameliyatının yapıldığı hastaneye 300 bin tl maddi, 700 bin tl manevi tazminat talebi ile dava açtı.

    açılan dava 10 yıl sonra sonuçlandı. mahkeme, sağlık bakanı fahrettin koca'nın sahibi olduğu hastanenin bir kusuru olmadığına hükmedip sevinç’in açtığı davanın reddine karar verdi. kararla birlikte avukatların vekâlet ücretinin de iki ayağını kaybeden çelik’in ödemesine karar verildi.

    hastane, kararda belirtilen tutarın ödenmesi için çelik hakkında icra takibi başlattı.

    haber linki kaynak

    olayla ilgili en can alıcı detay,hastanenin sahibi sağlık bakanımız fahrettin koca….filistinli,gazzeli yaralıların uçağını karşılayan,öpüp koklayan fahrettin bey,ben miyim öz yurdumda garip?yavuz hırsızlık yapmayın,kadın cehennemi yaşamış daha fazla çektirmeyin.

  • 3 aylık köpek besleme sürecimde;
    - öncesinde her hafta sonu ağrıyan başım bir kez bile ağrımadı.
    - 16 kilo verdim (98den 82ye), bel-sırt ağrıları bitti, efor harcarken terleme azaldı.
    - çevremdeki insanlar daha mutlu ve pozitif bir insan olduğumu söyledi.
    - baktığım köpek sokakta ölmek üzereyken bulduğum bir golden olduğundan vicdanen çok huzurlu oldum.
    - onu gezdirirken veya onun için internette araştırma yaparken bir çok güzel insanla tanıştım.

    bunlar fayda değilse, fayda ne lan it? (it şeklinde bitirerek köpekli başlıkta şaka yaptım ehe mehe)

  • hiç anlam veremezdim bu olaya. iş gezisi sonucu yolum düştü bir haftalık eğitim için. bir kısmı işe bisikletle geldi, söz verdikleri saatte başlayıp insanca çalışma saatleri ile tam 17:30'da bir dakika bile geçirmeden eğitimi noktalıyorlardı. yani öyle ayarlı ki adamın son lafı tam 17:30'da bitiyor tüm soruları da cevaplamış olarak.

    öğle arası yemeklerinde alkol serbestliği vardı. hani biz kendimize misafirperveriz deriz ama adamlar iş sonrası için en ince detayına kadar aktiviteleri bile sunuyordu.

    özetle disiplin, insanca çalışma koşulları, özel hayat, insana verdiği değeri filan görünce ne yalan söyleyeyim bende de oluştu artık.

  • insanları gözünde fazla büyütmek.
    onlar zaten kendilerini o kadar büyük görüyorlar ki, bir de sen büyütünce, karşında tanrı pozisyonunda seni yargılayan biri oluveriyor.
    "hele bi' otur soluklan yeğenim" jokerinizi elinizden hiç bırakmayın.