• çok bilgili, aktarma yeteneği yüksek*, dolu, ve kötü niyetli bir insandır.

    kötüdür, çünkü eline geçen kağıdın büyük çoğunluğunu zaten okumaz, notlar isme göre gelir.

    kötüdür, çünkü geçen öğrenciler ya sessiz, sakin ve göze çarpmayan şanslılardır* ya da kendisiyle fotoğraf çektirenler, övenler, çay-kahve alanlar. birikim sahibi, gerçekten çalışan ve araştıranlar ise sadece şansları veya yüzlerinde ona hayran bir gülümseme varsa başarılı olurlar. bilgi, yorum gücü yetmez.

    kötüdür, çünkü gerekirse öğrenciyi yakalayıp daha senenin başında, hiçbir sınav olmadan, kaldığını yüzüne söylemekte sakınca görmez.

    kötüdür, çünkü öğrencilerine "sen zaten bu okula zengin koca bulmaya geliyorsun" demekten gocunmaz.

    kötüdür, çünkü utanmadan komadaki öğrencisinin* sözlü notunu, her gelmediği ders için 5 puan düşürür ve duvara asar. ayrıca saldırıya uğramadan önce girdiği son sınavını da sınıfta "yirmi almış yazık" diye ilan eder.

    kötüdür, çünkü aşağılar. hele bir de taktı mı, siyaha "kara" dedi diye bile aşağılar öğrenciyi. bütün sınıfın önünde.

    kötüdür çünkü yasal hakkı olarak finale girmeden vize notunu öğrenmek isteyen öğrenciye " yok not mot! yürü hadi yürü!!" üslubuyla konuşmayı marifet bilir.

    kötüdür, çünkü fransız ve türk öğrenciler arasında ayrımcılığın daniskasını yapmaktadır.

    kötüdür işte. kötü bir insan. aklımda bir tek bu kalacak onunla ilgili. ne bilgisi, ne bakış açısı...
  • fantastik öykü yazarı herhalde.

    balkan devletleri 1. balkan savaşıyla 850 bin müslümanı anadoluya sürmüş, 640 binini katletmiş, 700 bin kişi kalmış savaş sonunda oralarda, onlar da peyderpey türkiye'ye yollanmış.

    1919'da ege'yi işgal eden yunan ordusu içerde sırf ege'de milyona yaklaşan rum nüfus varken bölgedeki 2-2,5 milyon türk'e aynı muameleyi yapmayacak ya da yapamayacaktı öyle mi? hele de savaş kaybedip teslim olunmuş, orduları dağıtılmış, başkenti itilaf devletlerinin karma askeri güçlerince işgal edilmiş, ekonomisi darmadağın türkiye'de bunu yapamayacaklardı öyle mi?

    kurtuluş savaşı olmasaydı sınır ege denizi'nin 400 km doğusundan çizilir, akşehir'den polatlı'dan öteye pasaportla geçerdi millet.
  • kişiyi okuduğu okullar veya kazandığı ünvanların nitelikli yapmadığını bize göstermiş kişi.

    hayatımda bu kadar manipülasyon yapan, bilgiyi bağlamından çıkarıp kişiselleştiren bir tarihçi görmedim.
  • rejim ile hesaplaşacağız diye abartılı türk tarih anlatımını kendisine dayanak yapıp yadsınamayacak bir başarıyı küçümseme ve değersizleştirme çabalarını 50 yıldır tarafsız tarihçilik diye ittiriyorlar.

    ortaokul tarih kitabıyla restleşmeleri bitmedi bir türlü.

    bunu karakter edinenler ya yurt dışındaki akademik çevrelerden ilgi görmek için ya da zaten içindeyse dışlanmamak için yapıyor.

    bu iki değilse politik bir güdü ile yapıyor. bkz. fesli.

    kurtuluş savaşını bir avuç yunanla yapmışız diyor kendisi. e birinci dünya savaşını büyük devletlerle yapmadık mı? kurtuluş savaşında ingilizlerle savaşmama sebebimizi zaten onların da savaşma kapasitesini bitirmiş olması değil mi? kendisi tarafından çizilen intiba kimse zaten o kadar da umursamıyordu şeklinde. peki sıra neden türkiye'de savaşmak için kanada'dan asker istemeye geldi? çanak krizi neden çıktı?

    benim için değersiz bir akademisyen modelidir bu. kime bu kadar eğitim fırsatı versen en kötü bu seviyede bir akademisyen olur zaten.
  • bir dersinde bir fransız kız öğrenciye "vous pourriez fermer la porte s'il-vous-plait?"* dedikten beş dakika sonra arka sıralarda hakikaten ders dinleyen bir öğrenciye "yeter ulan kes sesini" diyerek yurdum insanına duyduğu sempatiyi dile getirmiştir adeta.
  • vallahi kusura bakmasın, elbette fikir özgürlüğüdür ama söyledikleri baştan aşağıla saçmalık.

    - bir kere büyük taarruzu öyle bir avuç yunana karşı falan yapmadık. ulan adamların son kertede bile ordusu yaklaşık 195.000 kişi bunun neresi bir avuç. üstelik bin defa söylendi yazıldı savaşların büyüklüğü etkisiyle ölçülür sayı tek başına kıstas olmaz diye.

    - ayrıca kurtuluş savaşı olmasa ülkenin sınırları nah bu kadar olurdu. hacıenesti denen manyak müttefiki ingilize bile atar yapmış, istanbul'a yürümeye niyetlenmiş, tüm ege elden gitmiş sen ne anlatıyorsun. ingiliz bırakıp gidecek miydi istanbul'u mesela. fransa antep'i bırakır mıydı. musul ve kerkük'ü bize bıraktılar mı?

    - temsili meşrutiyet olurmuş, ingiltere örneği veriyor bi de. ingiliz kralı ikinci dünya savaşında hitler ile iş birliği yapıp londra'nın anahtarını teslim etmeye kalkmış mı. kalksaydı ne olurdu bir düşün. yahu ben işletme mezunu düz adam bunu akıl edebiliyorum, sizler akademisyen adamlarsınız hiç mi düşünmezsiniz. sonlarının romanov ailesi gibi olmadığına dua edin.

    şu resmi tarihi yıkacağız saçmalıklarından oluyor bunlar.
  • (bkz: sabancı üniversitesi)'nde atatürk'ü anma törenine bir daha asla davet edilmemesi gereken kişidir.
    anma töreni için hazırladığı konuşmasında atatürk'ümüze "diktatör", anma törenine de "kutlama töreni" diyip ulkenin kurucusunu kötüleyen bir zihniyet neden üniversiteye davet edilip üstüne üstlük konuşmacı yapılır anlamış değilim.(!)
    gerçekten çok üzücü...
  • kendisinin görüşleri temelsizdir. o yönden tv'ye çıkarana tepki göstermek daha mantıklıdır. adamın saçmaladığı bilinen bir gerçek önceki demeçlerinden dolayı.

    bizim üniversiteler ideolojik gevşeklikte bir numaradır.

    mülkiyede anektodda beni bu devlet okuttu diyerek okuldan ayrılmayacağını söyleyen, akp daha iktidardan bile inmeden türklük geri geliyor diye tutuşan hocası mı dersin, yurt dışından gelip üniversitede çalışan türklere twitter'dan alenen hakaret edeni mi dersin, bu beyefendi gibi lloyd george'un ve bütün batı siyasilerinin ihtiraslarını reddedenler mi dersin.

    gelmiş burada size epeydir anlatılanlar diye biri mesela ilgi açlığını ilan etmiş.

    yahu ben fransız parlamentosunda türkiye'nin zaferi sonrası oylamaya gidildiğinde bu nasıl oldu şeklinde oluşan ruh hâli çöküntüsüne mi inanayım. lloyd george'un helenizmine mi inanayım.

    yunan ordusunun özellikle savaş suçu işlemek için emir veren komutanı hakkındaki ifadelere mi inanayım yoksa öylesine muhabbet eden hocam dediğiniz adama mı?

    herkesin bir karın ağrısı var. herhalde bu da türkiye'nin batıya yolladığı orada belki bir ideoloji üzerinden tarih okuma hastalığına kapılmış herhangi bir okumuş.

    rahatsız ediyor ama yazalım. türkiye o dönem ezilmesi batı'nın nihai üstünlüğü ve yenilmezliğinin son mührü olacak eski düşmandı.

    türkiye de bunun bedelini ruslarla işbirliği olsun, kafkaslardan batıyı kovmak olsun, arapları doğrudan ezemeyip işbirlikçi bulmak zorunda kalmak olsun batıya ödetti.

    okuduğuma göre, halife seçilen adam için meclis halifenin yazılan dönemde halife sembolikmiş diye saçmalamış mesela.

    abdülhamid meclise tahammül etmemiş. 2.mahmud sened ittifak ı tanımamış.

    ingiltere'de meşruti monarşi varmış.

    magna carta 1215te ingiliz kralına yerelde lordlarından destek bulamadan çıktığı fransa seferinde başarısız olmasından dolayı mühürlendiriliyor.

    türkiye ile ingiltere nasıl benzer olsun? ingiltere ondan sonra meclissiz meclisli vs derken cromwell gibi dönemler geçiriyor.

    cromwell kendini "kral" ilan ediyor. adamın ölümü sonrası oğlunu ilan ediyorlar. oğlu yeniliyor. cromwell'i mezardan çıkarıp idam ediyorlar.

    bu arada meclis denilen kuruluş 20 sene görevde kalıyor. silah zoruyla yeni seçime gidiliyor vs. ingiltere böyle dönemler yaşamış.

    türkiye'ye her yönden gerileme olan dönemde bu modeli örnek gösteriyor.

    tek tek yazalım. halife siyasi bir pozisyondu, dini devlet isteniyordu, milli mücadele komutanları arasında bile cumhuriyet karşıtları vardı, batı'nın amacı balkanların anadolu'da tekrarıydı. batı cephesinde ingiliz subayları ingiltere'nin yunanistan'a açtığı silah kredileri yetmezmiş gibi yunan topçu birliklerini yönetiyordu.

    güneyde italya, ingiltere ve fransa'yla savaşıldı. fransızlar suriye'de türkiye yardımıyla zorlanınca çekildiler. ingilizler durmadan isyancı desteği almak zorunda kaldılar ve türk askerlerini uçak filosuyla bombaladılar. hakkari'de bile çatışma oldu.

    italya ile çatışma oldu. çekildiler, mussolini sonra türkiye'ye karşı toprak iddiasında bulundu.

    toprak sınırları aynı olur diyor. yunanistan acaba doğrudan ilhak edemezsek, istanbul'a mı dalsak, yoksa rum zumreyle bati anadoluda ayrı bir devlet mi kursak diye aranıyordu.

    söyledikleri tamamen gerçeklerle alakasız şeyler. öğrencileri okusun faydalansın.
  • sınavından yüksek almak gerçekten zor, ama geçmek sanıldığı kadar zor değil.

    en basit örneği benim. az buçuk tarih bilgisiyle vizeye 1.5 saat çalıştım 50 aldım, finale yarım saat çalıştım (sorunun çıkacağını tahmin ettiğim konuyu okudum) 40 aldım, dc ile geçtim. derslerinin yarısına girdim, o yarısını da doğru dürüst dinlemedim.

    ne yaptım?

    kuyaş sınavlarında ne talep ediyor, o derse dikkatle kulak verdim. yazdığım yazıyı o talep çerçevesinde şekillendirdim.

    1924'teki bir olaysa soru mesela, olayın nasıl oraya geldiğini kısa bir geçmişiyle anlattım, olayı anlattım ve doğurduğu sonuçları anlattım. (tabii bilgi eksiğim 3 safhada da oldu az çalıştığım için)
    2-2.5 sayfalık düzgün bir makale gibi yazdım ki yazdığım şey, 2300 yılında konuya hakim olmayan kişiler tarafından okunsa, o kişilere bir şeyler ifade edecek nitelikte oldu. okuyucunun konu hakkında bilgi sahibi olmadığı varsayımıyla yola çıktım.

    türkçe'ye dikkat ettim, düzgün sıralı cümleler kurdum ve bağlaçlarla yazının akıcılığını sağladım. afili kelimeler seçtim yer yer...

    sonuç olarak, adam gibi çalışsaydım ben bu sınava, 80-90 alırdım, bunu biliyorum. doğru bilgileri doğru yerde kullanarak ve (atıyorum) nutuk'tan ya da andrew mango'nun atatürk kitabından örnekler vererek ilerleseydim 100'ü zorlardım.

    bu hocaya "çok zor böhühühü" diyenler, hayatlarında adam akıllı yazı kaleme almamış ya da yazdıkları yazılar gittikleri sıradan bir lisede en iyisi olduğu için alkışlanan, ama halbuki iyi olmaktan uzak olan yazılar yazan kişiler...

    üniversite mezunu olmak bi zahmet kolay olmasın o kadar... (mühendislik okuyup bu hocadan ders alanları tenzih ederim) sosyal bilimlerde okuyanlar iki tane adam akıllı yazı kaleme alabilsinler... küçüğüyle birlikte kıl geliyor insanlara belki ama tarihten ziyade bunun için uğraşıyorlar. ilk ve orta öğretimin yanlışlarını telafi ediyorlar.
  • bilgi küpüdür, görgü küpüdür, amenna... bir de muhabbettir, efendim nüktedanlıktır, derttaşlıktır, keza türlü hınzırlıktır, şenliktir, şakraklıktır... ne ararsanız var bir şahıstır sayın kuyaş. zevk ehlidir, keyif ehlidir. konuşursunuz, dimağınız bir açılıverir; bir güzel de dinler dostunu, kardeşini. antenleri, algı kapıları da dünyaya sonuna kadar açıktır. şahane de bir öğrencidir aynı zamanda. merak eder, öğrenmeye doymaz, ki genelde görüp maruz kaldıklarımızdan değil, has hoca olmanın düsturudur bu. ahmet kuyaş da bu düsturu, hakkını tastamam vererek taşır.
hesabın var mı? giriş yap