• deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
    güneş onu yakıp kavurur.
    o da tanrı'ya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
    "ol" der tanrı. güneş oluverir.
    fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
    bulut olmak ister. "ol" der tanrı. bulut olur.
    rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur.
    rüzgâr olmak ister bu kez. ona da "ol" der tanrı.
    rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
    her şey karşısında eğilir.
    tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
    ordan eser burdan eser, kaya bana mısın demez!
    bildiniz, tanrı kaya olmasına da izin verir.
    dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...

    bir sabah sırtında bir acı ile uyanır....
    bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..

    "amor fati - nietzsche"
    ( kaderini sev-belki seninki en iyisidir )
  • muazzam bir savaş sırasında, bir japon generali, ordusu sayıca çok fazla olmasına rağmen düşmanına saldırmaya karar verdi. kazanacaklarından emindi ama adamları şüpheyle doluydu. savaşa giderken dini bir türbede durdular. adamlarla dua ettikten sonra general bir madeni para çıkardı ve:
    - "şimdi bu parayı atacağım. tura olursa biz kazanırız. yazı olursa kaybederiz. kader şimdi kendini gösterecek" dedi.

    madeni parayı havaya fırlattı ve inişini herkes dikkatle izledi. turaydı. askerler o kadar sevinçli ve güvenle doluydular ki, düşmana şiddetle saldırdılar ve galip geldiler. savaştan sonra bir teğmen generale:
    - "kimse kaderi değiştiremez" dedi.
    - "çok doğru" diye yanıtladı general, teğmene iki tarafında da tura olan parayı gösterirken...

    biri kaderini sever ve kendini kaderine teslim ederse, perde arkasında kaderinin gerçekleşmesini sağlamak için görev alan başka bir güç ortaya çıkar. daha yüksek bir gücün senin tarafında olduğuna inanıyorsan, her şeyi başarabilirsin. kaderini bile değiştirebilirsin.

    olumlu düşünmenin gücü gibisi yoktur.
    kendine inancını koru, kendinden sen sorumlu değilsen kim olacak?
  • kadercilikle karıştırılmaması gereken kavram. "yaşamında karşına çıkan acı ve tatlı şeylerle olduğu gibi yüzleşmek, davranışlarını bu gerçeklere göre düzenlemek," olarak algılarsak, sanırım daha doğru olur.
  • benim anladığım anlamda amor fati, olumsuz tecrübeleri olgunlukla karşılamanın zorluğundan süzülmüş bir erdem değil. iki sebepten değil. 1. posbıyık amor fati'yi 'olumsuz, zorlayıcı' tecrübeler ile sınırlamıyor. 2. posbıyık'ın zor olan şeyleri erdemleştirmek gibi olimpik bir yönelimi, düzenleme yatkınlığı yok.

    benim görebildiğim amor fati'nin daha varoluşsal bir temellendirmesi var. o da, götüm gibi özetlersem:

    1. varoluşu var'lığından ziyade mutlak devingenlik, etkileşim denebilecek oluş'uyla temel alması, ki buna sevgi diyebiliriz
    2. oluş'un da kendi kendini ebedi olarak tekrarlama eğilimi, ki buna da kader diyebiliriz.

    önkabullerine dayanıyor. bu da ''kaderi sev :)'' gibi bir pratik yaşam klavuzluğu, sağlıklı yaşam yönetemi, ya da, kader sevgisi gibi bir tek yönlü niteleme, bütünleme'den ziyade, yazgı sevgidir/sevgi yazgıdır gibi (var)oluşsal bir karşıtlık ile ifade edilebilir. o da şimdiveburada olan şeyin, geçmiş ve gelecekteki uzamından başka bir şey olmuyor. bununla da kimsenin bir sorunu yok sanırım.

    yok eğer posbıyık öyle demiyorsa, ben yanlış anladıysam, posbıyık götümü yesin; ben böyle diyorum.
  • nietzsche agladiginda da amor fati "kaderini sev" olarak dr.breuer' e onerilen yasam felsefesidir..cogu kisinin dusundugu gibi bu felsefenin cikis noktasi her boka umutla bakmak deildir...sadece gereken yerde gereken dersleri almayi, hayatin sana gosterdigi olgulari anlamayi (nietzsche belki de depresif yapisindan dolayi genellikle kotulukler uzerinde durmustur..) ogutler..
  • kader (alın yazısı) sevgisi anlamına gelir. friedrich nietzsche'nin yazılarında temel çıkış noktası olarak kullandığı anlayıştır.
  • "bir insanın büyüklüğünü belli eden bence amor fati'dir; insanın hiçbir şeyi geçmişte, gelecekte, sonsuza dek başka türlü istememesidir. zorunluluğa yalnızca katlanmak, hele onu gizlemek yetmez - her türlü ülkücülük zorunluluğa karşı bir aldatmacadır-, iş onu sevmekte..."

    ecce homo - friedrich nietzsche
  • insanın geçmişini ve gelecekte başına gelecek olanları kabullenip, bunlardan başka bir şey dilememesi, yani yazgısını sevmesi.
  • kendimce yorumlayıp bayaa benimsemiş olduğumu farkettiğim felsefe.

    insanın yazgısını sevmesi için, seçebildiklerini kendini dinleyerek, olacakları göze alarak ve cesaretle seçmesi gerekir. yani yazgısına müdahale etmesi.. fakat bir diğer insanın kararı da benim yazgımı direkt olarak etkileyebilir; beni sakat bırakabilir, hayatıma girip sonra terkedebilir, hırsızlık yapıp benden çalabilir. eğer bunu değiştiremiyosam, hayatımda değiştirebildiklerimi, bu gerçeği -başıma gelen, değiştiremeyeceğim o gerçek her neyse- sevecek şekilde değiştirebilirim. gelecekte bir gün öleceğim kesinse, bundan en fazla hoşlanacağım şekilde yaşamayı seçebilirim.

    "ben pişman olmayan bir insanım" sözünün küstahlık olmadığını gösteriyo bu "amor fati". pişman diilim, çünkü dış etkenlerin, başkalarının bana yaptıklarından dolayı pişman olamam. kendi seçimlerim ise, beni hayatımdakilerden ders çıkarıp, hayatımdan memnun hale getirecek seçimler. hayata baştan başlasam tabii ki birsürü şeyi farklı yapabilirdim ama eğer şu anımdan memnunsam; amor fati. diilsem, henüz under construction. en kısa zamanda tekrar amor fati. :)
  • dövmesini yaptırdığım, benimsediğim mantalite.
hesabın var mı? giriş yap