• tıbbıye yıllarımın teneffüsüdür..ne vakit farmakoloji anatomi okumaktan fenalık gelse afakanlarımı alıp gittiğim yerdi..fakat benim için asıl mühim yanı hüseyin amcadır..bu bey amca göz kapakları düşük beyaz saçlı göbekli bi adamdı güzel kitapları olan..seçtiğim kitapları beğenmez evladım rus edebiyatı oku, kötü kitap insanı zehirler diye tavsiyelerde bulunurdu..pek severdik kendisini sayardık da..sonra dersler ağırlaştı, finaller sözlüler vs derken uzak kaldım anabala dan..hüseyin amca aklımızın bir köşesine asılı kaldı.arada tarihçi arkadaşımla bir araya geldiğimzde hüseyin amca dan bahseder, öldü heralde iyi adam derdik..yıllar ilerledikçe efsaneleşti gözümüzde..büyük adamdı artık..kitap raflarına karışmış, karakterlerden biri olmuştu..ne vakit adı geçse biraz daha dik otururduk, sesimizin tonu ciddileşirdi..mezun olduktan sonra boş vakitler geri geldi..aslıhan pasajı na düşürdü yolumu kaydadeğmeyen vakitler..girişte hemen sağda bir kaç kitaba bakarken bir ses duydum " mezun oldun mu sen"...evet o ydu..ta kendisi..gözkapaklarını kaybetmiş şövalye...yaşıyordu..hiç değişmemiş..bi mezarı olduğuna inandığım adam aynı şekilde bir mumya gibi hem de..konuştuk biraz ordan burdan lafladık işte...seçtiğim kitapları gösterdim.."bunları alıyorum"..kasaya yöneldi fiyat x ama senin için y olur dedi..o y ile ben orjinal bir o kadar daha kitap alırım hüseyin amca demek istedim..demedim tabii..yani ne bileyim hüseyin amca da bizi seviyor sanıyordum..öğrencilikten memurluğa geçişte artan bakiyemi hesaplayacağını akıl edemedim..büyük ağabey in benim ilk gençlik kahramanıma ve aslıhan pasajına benden önce uğramış olduğunu da..
  • beyoğlu nda bir yarım ülke..
    anabala..hem onu orda unuttum..sakıncalı yayınlar arasında.bir kitabı aldım o nu bıraktım.kalabalığım da yanında..
  • eski günlerini bilenlerin hüzünlendiği, anıların, hikayelerin hatıralarımızda tebessüm bıraktığı han/pasaj.
    gerçi beyoğlu değişti, istiklal değişti, biz değiştik, anabala buna nasıl dirensin ki.
    anabala, istiklal’in arkalarındaki, en ara renklerin olduğu renk kartelası gibiydi.
    caddeden anadolu pasajından içeri girer, arkadan çıkınca sağda atlas pasajının çıkışının hemen yanından girilirdi.
    atlas’ın içinde geçersen de üst kata çıkıp öyle ulaşırdın.
    sahafları,kırkambar’ı, nurtap hanım’ı, mücevherci kirkor bey’i, porselen tamircisi, temizlik malzemecisi, askeri giyimcisi, ikinci el giyimcisi derken her kesimden insanın ortak yeriydi.
    hızla gelip geçecek olanın bile geçerken hızını hafif kesip dükkanlara bakarak geçtiği güzel günleri vardı.
    hatırlarım “pasajda dükkan boşalırsa haber verir misiniz?” diye çaycı salim abi’ye telefon bırakanları vardı.
    zoğrafyon’a* giden öğrencilerin geçiş yeriydi. okul zili çaldığında akın akın öğrenci geçer, saatin 4’e yaklaştığını anlardık.
    arada müzisyenler gelir, eski plak, kaset bakardı. kimi zaman ilgilerini bir şey çekerse eşsiz sohbetler dönerdi.
    yeşilçam sokağı tarafındaki çıkışın orası hep bir başkadır, otopark dolar, gelenler gidenler, bir ara melek sineması “yeni melek” olarak sahneye dönüştürüldüğünde de
    pasajın trafiği daha da artmıştı.
    hava durumu pasajın trafiğine en çok etki eden unsurlardandı. yağmur varsa sığınanı, dolananı çok olur, kar varsa kimse uğramazdı.
    çünkü yazın serin, kışın da nispeten sıcak olurdu.
    kasım 2003’te konsolosluk patlamasıyla tüm pasaj esnafı olarak hepimiz çok kötü günler geçirmiştik.
    patlamadan gs lisesi tarafında kırılan camlar, bıçak gibi kesilen ziyaretçi trafiği, bozulan moraller, patlamada hayatını kaybettiğini öğrendiğimiz “tanıdık” esnaflar, insanlar…
    kasımdan baharın başına kadar kimse uğramadı o sene, zor ödemiştik kirayı, aidatı.
    okullar kapanınca yazın bir miktar azalırdı gelen giden.
    istanbul’a okumaya gelmiş üniversitelinin beyoğlu keşiflerindeki rotalardandı, internetin çok yaygın olmadığı zamanlarda pasaj öğrenciler için adeta google gibi gelirdi.
    “aa bak bu böyleymiş, aa bu filmin afişi ne güzelmiş…” diye muhabbetler bitmez, birbirlerine kitap, kaset gösterirlerdi.
    anadolu pasajında kiralar artınca, anabala’ya taşınan olurdu arada.
    cumartesi günü hüzünle gezdim pasajı, kimseler kalmamış. bomboş bir pasaj.
    aşağıya inmeye cesaret edemedim, daha da üzülürüm diye.
    film sahnesi gibi gözümün önünden geçti anılar, gelenler gidenler…
    ülkenin kalbi olmuş bir ilçenin, en canlı damarları bir bir sönmüş, sahip olduklarını yitirmiş…
    en kötüsü de ruhu gitmiş istiklal’in, beyoğlu’nun.
    porselen mi kaldı ki tamir ettirilsin, mücevher mi kaldı tasarımı olsun, çizgi roman mı var ki merakla aransın.
    yeşilçam sokağında dolaşan tanıdık simalar o mehşur “kötü adamlar” tek tek veda etmişler, nargileci dolmuş sokak.
    sokağa asılan renkli şemsiyeler mi o “gri” havayı değiştirecek ki?
    sanmam.
    yolunuz düşerse uğrayın diyeceğim ama eskisini görmeyen için “amaan bir şey yok burada” dan öteye geçmeyecek çünkü.
  • galatasaray hamamı tarafından ulaşmak için epey çaba göstermeniz gereken, oysa atlas pasajının ikinci katındaki fotoselli kapıdan çıkar çıkmaz sağa dönerseniz 10 m ileride kapısını göreceğiniz pasaj.
  • bu pasajada alakasız bir şekilde bakkallar ve temizlik ürünleri satan dükkanlar da bulunmaktadır... cidden alakasız... valla diyorum bak...
  • istiklal caddesinden galatasaray hamamı'na giden yola saptığınızda da buraya ulaşabilirsiniz... cevdeth gittikten sonra eski tadı kalmamıştır... pazar günleri kapalıdır...
  • eskiden sahaf sayısı çok iken daha bir hoştu elbette orası ayrı
    ortalıkta tavla oynayan magandaların olması aslında önemli değil
    ya da müziğin sesini sonuna kadar açıp giysi satanların olması
    ancak yine güzel bir pasaj çünkü kırkambar var nurtap hanım var
    kirkor bey var sonra çizgi roman sevenler var güzel insanlar var
  • alt katinda kendini underground muzige adamis adamin adi cevdettir
    ve su siralar dukkanini kapamak zorunda kalmistir .. anabalanin en eglenceli dukkanidir halbuki
  • nurtap teyzeyle yapılan çizgiroman muhabbetleriyle, eski longplay arayışlarıyla ve de the doors'un dağılmadan evvel yayınladıkları ve zor bulunan the full circle adlı plağı arşivime kattığım tadına doyumsuz mekan.
hesabın var mı? giriş yap