• http://www.ayrinti.net/…t&task=view&id=912&itemid=1

    yazın alanında kadın olmak yazısını şöyle bitirmiş ayten mutlu:

    "..ama asıl öğrenilmesi gereken, kadının erkeğe/erkeğin kadına iktidar olanın dayattığı biçimdeki yönelişten kurtulup, ortak bir dil ve davranışla iktidar olana yönelmesi gerekliliğidir. asıl soru şu: yazar, düşlerinin peşinde koşan ve kotardıklarıyla yeni bir dünya kurgulayan insan mı, yoksa aklının sınırlarını gerçekliğin sonuna değin gererek devşirdikleriyle salt kendi dünyasını kurmaya çalışan insan mı?

    yanıt belli sanırım. önce kendi dünyanı kuracaksın ki düşlerinle, bu düşleri insanın evrensel güzelliği ile buluşturabilmenin yoluna adım atabilesin.

    bunun için de ailenin, çevrenin, toplumun, iktidarın sana öğretmiş, hâttâ dayatmış olduğu “sen”i yeniden yaratman gerekiyor öncelikle.

    bugüne kadar erkek alanı olarak belirlenmiş alanlarda, erkeksi olduğu varsayılan konulara, toplum sorunlarına cinsiyetsiz bir bakış açısıyla yaklaşım, kadın konularına da elbette kadın gözüyle yaklaşım, bu alandaki kadının üstesinden gelmesi gereken bir mesele olarak duruyor hâlâ. apaçık ortada. iktidarı peşin kabullenmeden yaratılabilecek ortak insan diline yönelebilmek gerek artık

    hayatın şarkısı salt kadın dili ile elbette yaratılabilir ama bu şarkının kadın ve erkeğin ortak diliyle yaratılması bütün insanlığın problemidir."
  • bir isyan türküsü

    ben kadınım
    hani şu bildiğiniz
    ve de bilmediğiniz
    kimi şeytan, kimi melek
    kimi çiçek, kimi koyun
    etinden, sütünden derisinden
    al nakışlı gömlek edip giyindiğiniz

    aklı kısa saçı uzun
    sokakta mutfakta yatakta
    elinizin altında
    gönlünüzce ektiğiniz biçtiğiniz
    tarla
    tepesinde tepe tepe tepindiğiniz
    eksik etek
    kiminizin anası
    karısı kiminizin
    ya da orospunun teki

    çağlar boyu diri diri mezara gömdüğünüz
    uğruna öldüğünüz
    mülkünüz cariyeniz
    taşa tuttuğunuz
    aldığınız sattığınız
    kanatmayı erkeklik saydığınız
    kadın

    söylenmemiş ilahi
    okunmamış bir kitap
    sayfaları lime lime, yaprakları sararmış
    kapağında karanfil suretleri
    kenar süsü boynunu eğmiş sümbül
    hüznün rengini almış
    cinselliği günahın öbür adı
    sevinci ayıp
    yasaklarla tabularla
    peçelerin karasına boyanmış

    ben kadınım
    ıslah olmaz günahkârı bütün dinlerin
    tanrım, babam, kocam
    efendilerim
    menekşeyim dikenli tarlalarda
    saksılarda fesleğen
    dalları kafesli camlara tutsak
    dikenli tellerin ardına sürgün
    bin yıllardır işgal edilmiş toprak

    anayım ben ak sütüyle eşkiyalar emziren
    gecenin kovuğunda söylenmemiş türküyüm
    bir ağıt çiçeğiyim hoyratça örselenmiş
    sevdalarda yediveren gülüyüm

    ak yazmada kara yazı
    buyurmuşlar ele varmış
    doğuramamış yarımsanmış
    kız doğurmuş ele salmış
    oğul demiş yele salmış
    ağıtların tüneğinde
    iki eli böğründe kalakalmış
    deprem sessizliğinde yüreğimin
    nakış nakış ilmek ilmek ördüğüm
    o dilsiz isyan
    bin yıllarda kördüğüm

    ben kadınım
    sabır taşı, öfkelerin çatlatamadığı
    bütün günahlar benden sorulur
    ben öderim diyetini bütün dinlerin
    kına rengi kan içinde ellerim

    erkeğim yılkı atı uzun kış çağlarında
    bense bulgur aşı yoksul evlerde
    sade suya tarhana
    gül reçeli konaklarda
    saraylarda gül kokulu cariye
    yaşanacak yazgısıyım tarihin
    zaman zindanlarına açılan tek pencere
    kanayan serüveninde insanlığın
    benim dışlanmışlığım
    yoksulluğu hayatın

    uzun uykularda yorulduk
    uzun acıktık insan olmaya
    sustuk, sustuk
    sizin tanrılığınız yüzünden
    insanlığımızı unuttuk
    yorgunum
    horlanmışım
    cahilim
    ağlamak biraz da savrulmaktır bilirim
    gücüm kendime yeter
    döner namlu döner bıçak
    beni vurur yüreğimden
    gece iner
    devriyeler kol gezer sokaklarımda
    yaralarım dil vermez
    erkeğim el vermez, kaygıları diz boyu
    yalnızlık
    paslı bir demir kapıdır duvarlarımda
    ah, bu karanlık, saçlarıma dolanan
    bu ceylan, dizleri kan içinde, kimsesiz
    uzun uykularım, sanrılar, karabasanlar
    aldatılmışlığım
    vurun kahpeye vurun vurun
    vurun zeytin dallarına
    kurutun

    selam olsun size yedi erenler
    erenleri çağımın, okumuşları
    insana gül yaraşır diye gülün yoluna
    kalem kuşanmışları, baş koymuşları
    duyun beni
    yürünecek yollarım var, yollarınıza varan
    hallerim var hallerinizden yaman
    gümbür gümbür yüreğim, ayaklarım acemi
    önümü kapatmayın
    yollarıma durmayın
    uçmaya varıyorum, kanadım ürkek
    kanadımı kırmayın
    yeter
    yeter artık,ödedim diyetini her gülüşümün
    ertelenmiş aşklarım var yaşanacak
    şarkılarım, söylenmeye beni bekleyen
    sesim gür bir kaynak gibi çağıldayacak
    ve ellerim
    bir olup ellerinle
    hayatı
    yeni baştan kuracak

    ayten mutlu
  • "...pişmanlığın günle bitiştiği yerdeyiz
    yeniden yeniden bakışıyor gökle yer
    silinen iki yüzün unutkan suretinde
    ne senin hevesin var ne benim gücüm
    yeni bir şarkıya, yeni bir aldanışın
    provasına
    yol çağırıyor, gidemiyoruz
    sözcükler kayalardan kopan çakıllar gibi
    ufalanıyor
    sözcük kırıklarıyla hayatı süslüyoruz..." ayten mutlu, aynı evde iki yalnız
  • "sen gülersin, gözlerine pazar yeri kurulur
    bir çocuk annesini kaybeder,
    senin yüzünde bulur."

    (bkz: aşk)
  • aynı evde iki yalnız şiirini çok beğendiğim şair. önceki entrylerde şiir parça parça paylaşılmış ancak ilk bendi eksik kalmış:

    sen ve ben
    sesimizde uçurum şarkıları
    ellerimiz iki kuğu boynu yere eğilmiş
    iki yana düşüyoruz sessizce
    yolda kalmış arabanın
    kırılmış tekerleği dönüyor beynimizde
  • ayten mutlu bandırma'da doğdu (1952). istanbul üniversitesi işletme fakültesini bitirdi (1975); yıldız teknik üniversitesi insaat mühendisliği fakültesinin üçüncü sınıfından ayrıldı. ilk deneme, öykü ve şiirleri, ortaokul yıllarından başlayarak yerel gazetelerde yayımlanmaya başladı. daha sonra imece, yazko edebiyat, edebiyat 81, varlık, hürriyet gösteri, yaşasın edebiyat, şiirlik, yeni biçem, düşlem, sombahar, ludingirra dergilerinde ve değişik gazetelerde deneme ve inceleme yazıları ile şiirleri yayımlandı.

    şiir kitapları
    dayan ey sevdam (1984)
    vaktolur (1986)
    seni özledim (1990)
    kül izi (1993)
    denize dogru (1994)
    çocuk ve akşam (1999)
  • ıslak bir gemi
    boşaltıyor birden bire yükünü;
    gidilmedik bir adanın, çığlıklı sahiline.

    karıncalar dolaşıyor bedenimi;
    kışlık erzaklarını taşıyor gibi,
    hiç bitmeyecek bir mevsimin,
    ışık yüzü görmemiş kilerlerine.

    yavaş yavaş çekiliyor sular.
    kumlara karışıyor tüm hücrelerim;
    titreşiyor gökkuşağı tüm renkleriyle
    gövdemin en ıssız ülkelerinde.
    ölümü bir kez daha yeniyor beynim..
  • kadın olmanın onuru taşıyan yazıncı.
  • harlanmış güllere iniyor akşam
    sen sularımda sisten bir kuğu oluyorsun
    yağmurun atlıları gözlerimde dörtnala
    billurdan acıların konuğu oluyorsun

    aysız bir göl seriyorum ayaklarına
    yüreğimde gizden bir kuğu oluyorsun
    uzun bir çöl gecesi dansediyor ruhumda
    yitik zamanlar içinde gülümsüyorsun

    yaslı yıldızlar gibi ölüyor akşam
    is kokan bir gemiden el sallıyorsun
    hep o gamlı gülüş dudaklarında
    kum denizinde çiyden bahçeler arıyorsun

    gözlerimde dörtnala yağmurun atlıları
    ansızın ateşten bir kuğu oluyorsun
    yanıyor su değdikçe kanatlarına
    seslerin küllerine karışıp gidiyorsun
  • çok iyi şairdir. daha iyi yayınevleri ile çalışsaydı keşke diye hayıflandığım olur bazen. kül izi isimli (e yayınları, 1993) kitabından yaptığım birkaç alıntıyı aşağıya bırakıyorum. iyi okumalar.

    *

    kalırsan
    akşam ve bulut ve gökyüzü ve çimen
    ve gözyaşı ve kahkaha ve hüzün
    ve yalnızlık
    -o gizi ömrümüzün-
    bu eski hikâyede ne varsa yaşanmayan
    başlayacak birazdan

    gitme

    *

    ah, sen
    delikanlı açkısı
    ortaçağ kilidinin
    çığlığımda kül izi
    o, atlarla gidilen
    yangın denizlerinde

    *

    sorma
    her sevişmek biraz da
    aramak değil midir
    aşkın ayak izini?

    *

    herkes kendine gitti, çürüdü hüzün bile
    aşk belki de hiç yoktu, bir düştü anımsanan
    yarım kaldı şiirlerim evrak masalarında
    yoruldu sesim dönüp kendini aramaktan

    *

    şu "seni seviyorum"lar çatlatacak beynimi
    nasıl kekemelik bu, yüreğimin sesinde
    eskimemiş sözlerle nasıl söylenir sevgi
    nasıl yaşanır bir aşk med-cezir ülkesinde

    *

    hep ulu ağaçlara tırmanır sevda
    en kopacak dalda bile bekleyen biri vardır
    başla diyor, bilge acı
    bir yerden daha başla
    her düş, kırık bir düşün gölgesinde saklanır

    *

    otur, aydınlığı konuşalım şimdi seninle
    yeryüzünü, uzayı ve uzamı
    çağın üstümüzdeki o ağır yorganını
hesabın var mı? giriş yap