• "1 dakikalik sessizlik uzun sürebilir. ancak sessizligin gercek dakikasi sonsuza dek sürendir."

    kafka'nin (pardon franz! utanmasam sirf tipleri benziyor diye kalicak öyle) bu lafiyla bile gönlümde nice tahtlar kurmus olan bu godard saheserinde buna benzer 1 yigin zekice söz/diyalog bulunur ki bu tarantinonun godarddan ne derece esinlendiginin sanirim acik göstergesidir (pulp fictiondaki uncomfortable silence diyalogunu örnek verelim). bununla birlikte ayni filmdeki 2li dans sahnesi bu filmdeki 3lü dans sahnesinin adeta 90lar versiyonudur. 60lar parisinin o siyah beyaz görüntülerine ait 1cok kare 1 henri cartier bresson fotorafi güzelligindedir kanimca, hatta ve hatta anton corbijn ve onun gibi yeni dönemin diger basarili yönetmenleri-görsel sanatcilari sanat hayatlarinda en cok bu isimlerden esinlenmis gibi gözükmektedirler.

    filmin anlasilan 1kac ufak hatasi -ki hakikaten hata mi yoksa kasitli mi bilemedim- var ki, bu hatalar filmin sahip oldugu "hafif ciddiyetsiz" havaya kanimca oldukca güzel gitmistir, sanki ustamdan 1 nevi "imzam olsun"dur (38. dakikada güzeller güzeli anna karinanin kameraya anlik bakisi, oynadigi karakter olan odile'in arthur efendiye uyguladigi ask testi esnasinda arthur'un tuttugu kürenin icindeki sivinin, baglandigi borudan diger taraftaki küreye dogru yavasca gecmesine ragmen olayi dikkatli gözlerle izleyen franz'in "hicbir sey olmuyor" demesi ve akabinde odile'in hayal kirikligi icinde bu cift-ask-küresini (o ne lan?) geri cekmesi - hey neler sacmaliyorum ben- uyanik franz!) ha küre demisken: 1 kizin ceketinin cebinde 1 cift ask küresi (bkz: anladin sen onu) tasiyarak dolastigi günleri hayal edebilmemi sagladi ayriyetten bu film. ve bununla birlikte kizin icinde tutamadigi -nasil tutacagini belki de hic bilmedigi- o safligi, safligin gecmis zamanini.
  • godard'ın her zaman yaptigi gibi edebi gondermelerle donattigi mutis filmi.. kahramanlarin isimlerinin 'arthur rimbaud' ve raymond queneau'nin aynı adlı romanindan esinlenerek 'odile' olmasi da bu sebeptendir. meshur diyalog ise soyledir:
    -konusacak birseyimiz yoksa bir dakika sessiz kalalim.
    +bazen cok salak oluyorsun.
    -bir dakika sessizlik uzun olabilir ama gercek bir sessizlik dakikasi sonsuza dek surer.
  • jean luc godard izleyicinin -en azından benim- arthur'dan nefret etmesi için her şeyi yapmış. hanım kızımıza kötü davranması, ona hediye aldığında hediyenin ambalajını umursamazca sokağa fırlatması, elini yıkamak için açtığı musluğu dakikalarca boşa akıtması...
  • filmdeki anlatici jean luc godard in kendisidir.
  • arthur *, odile * ve franz*'ın bütün louvre muzesini 9 kusur dakikada koştuğu filmdir. daha sonra the dreamers adli filmde bu rekor bir şekilde kırılmıştır. 1964 yapımı bu film jean luc godard ismini sinema tarihine yaldızlı harflerle yazar. bir dolu yönetmeni etkilemeyi başarmayı bilir. 1964 paris'i hakkinda nostaljik bir sunudur da ayrica. bohemliğin bir çeşit görsel karşılığıdır.
  • sinema tarihinin jules et jimden sonraki en ünlü 2 erkek 1 kadın triosunu bulunduran bir film. 3ü arasındaki paslaşmaların doğallığı dikkat çekicidir. ayrıca fransız yeni dalga klasiklerinden.
  • ayrıca gereksiz bir trivia olarak belirteyim; quentin tarantino'nun yapım şirketi a band apart adını burdan alır.
  • film kendini soluk aldırmadan, göz kırptırmadan izlettiriveriyor.* ve bittiği an itibari ile de bugüne dek seyrettiğiniz tüm tarantino filmleri bir anda çözülüp, değersizleşiveriyorlar. sanki uzayda serbest kalıp gidiyorlar. eminim o reservuar köpekleri'nin japon orjinalini seyretsemdi de bu hissim güçlenecekti ve diğer tüm tarantino filmlerinin köklerini.* ama işte tarantino denen abuk adam bunun için var anlıyoruz. biz az ilgililerin, bir şeyi önüne sunulmadan bulamayanların uzaklardaki güzel tatları az da olsa alabilmemiz için. her hafta italya'ya gidip pizza yiyemiyeceğimiz için dolapta sürekli dondurulmuş pizza bulundurmamız gibi yani. hatta tarantino bir ürün olsa şöyle bir sloganı olabilir; "tarantino, mesafeleri ve masrafları kısaltır".
  • yeni nouvelle vague albümünün adı. resmi siteden dinleyebildiğimiz kadarıyla heart of glass, bela lugosi's dead, the killing moon ve fade to grey var albümde. önden yollanan şarkılarda camille'i göremedik biraz üzülür gibi olduk, ama phoebe eklenmiş (ki kendisi su katılmamış deli), melanie ve marina ise hala mevcut. yine eski, bildik şarkılar, ama bu sefer bossa nova değiller. daha minimal, işin içine elektronik sesler girmeye başlamış. hala çok dinlenesi müzik yapıyorlar. devamını beklemekteyiz.
  • gerçek bir sessizliğin sonsuza tek sürebileceğini söyler franz. ne de doğrudur.
hesabın var mı? giriş yap