hesabın var mı? giriş yap

  • level 72 bir kezban olarak bir örneğini verdiğim şey:

    "beni çekemiyorsan, anten tak,
    sen bana değil de, kendi yaptıklarına bak,
    neden böyle davrandığımı merak ediyorsan,
    ufff snne be slk.:ss.s.s:s"

  • annesine sorarsanız şımarık ya da yaramaz değil hiperaktiftir. zaten hiperaktivite bulunalı eşşekler çoğaldı. hanım hanım o çocuk hiperaktif falan değil bildiğin şımarık. ne pis insanlarmışsınız mına koyim.

  • gerçekten de yazılarından yansıttığı gibi bir ruh hali varsa görüldüğü anda sokak değiştirilmesi vaciptir.

    çocukluğuna inelim;

    baba: oğlum git şu bakkaldan bir gaste al da gel.
    g.y.b: bir türkçü asla emir almaz çaşıtlık yapma.
    baba: ne diyorsun ulan sen?
    g.y.b: aptal aptal sorular sorma. ne dediğimi anlayamadıysan burada işin yok, sen git 4 harfliler gelsin.
    baba: hanım katanamı getir
    g.y.b: bir türkçüyü japon kılıcıyla öldüremezsin, hun yayı yok mu?

  • uc kurusluk opera'da okunan siirininin rivayeti soyledir ki, bir gün padisah manyaklasarak "efendi vehbi.. bana oyle bir lagirdi et kü ilk misrasinda kellenik urmak, ikincu misrasinda isse senu ödüllendirmek isteyeyum" demistir.. ve karsilik olarak şu şiir cikmistir ortaya:

    azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
    kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
    * * *
    lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
    parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
    * * *
    eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
    lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
    * * *
    diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
    bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
    * * *
    salınarak giderken arkandan ben sokayım,
    ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
    * * *
    kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
    sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
    * * *
    öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
    düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
    * * *
    eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
    yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
    * * *
    herkese vermektesin, bir de bana versene,
    avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
    * * *
    sen her zaman gelesin, ben vehbi'ye veresin,
    esselamun aleyküm ve aleykümesselam.

    işte televizyon yok, radyo yok, osmanli böyle eglenirmis soguk ve uzun kış gecelerinde.. yoksa geçmez yahu.. sırf sıkıntıdan sefere gider insan..

  • ömrü hayatımda sayısız maç izlemişimdir. milli takım maçlarında protokolün, bakanların hatta yayıncı kuruluşun genel müdürünün falan gösterildiği tek ülke türkiye olabilir. gerçekten kabile devleti ya. banane bakandan, federasyon başkanından, trt genel müdüründen. neden gösteriyorsunuz?

    edit:imla

  • moderasyona antipati beslenmesinin tek sebebi sanırım guru. mesela guru'nun kimseden çekincesi yoktur ama hiç isim vermez, hep bi gizem hep bi ima gönderme falan. "format aşağı format yukarı ne emrediyosa odur" der, sonra aşındırmaktan falan bahseder. işine geldiği zaman "legal" der dahil olur, keyif almadığında da "suistimal" der. sürekli bir polemik içinde forumun kralını yaparken yıpranmaz o sözlük, guru'yu sıkan şeyler aşındırır. o polemiklerde de elindeki moderasyon gücünü iyi kamufle edip güzel baskı kurar insanlar üstünde. gider olan biten'e tuhaf tuhaf şeyler yazar, sonra sıradan bir yazarmış gibi aramıza iner filan. bu kadar senede sinirlerinin yıprandığını düşünüyorum, bıraksın artık hepimiz kurtulalım. kadim dostu ssg görevine son vermeyi arkadaşlığına sığdıramıyor gibi duruyor, gelip gidenleri de izledikçe çoğu kişinin bu fikirde olduğunu söyleyebilirim. zaten bahse girerim bir yansıması mevcut olsa idi kendisinin farkında olmadığı, en çok zıtlaştığı yazar yine kendisi olurdu. moderasyonunu "işte sapı işte kapı" deme, kulak çekme ve toplu yazar uçurma olarak özetleyebileceğimiz emektar guru'nun bence emekli moderatorler arasına katılma zamanı geldi de geçiyor. süper insandır acayip zekidir facebook onun sayesinde vardır türkiye'nin kaybettiği değerli bir beyindir rakı sofrasında mükemmeldir beni hiç ilgilendirmez; guru'nun mantalite olarak sözlüğün gerisinde kaldığını düşünüyorum ve bu vizyon konusunda ssg'den de daha bilirkişiymiş gibi davranır olmasından oldukça rahatsızlık duyuyorum 4 seneyi bitirmiş bir yazar olarak.

  • yazılı gibi başlayıp sonunda sözlüye çevrilmiş cümle.

    - hocam müsadenizle önce kubarı basabilir miyim?
    + evinde niye basıp gelmedin çocuğum!
    - akşam aradım torbacımı ama telefona cevap vermedi ipne, sabah gelirken alabildim anca
    + doğru dürüst bi torbacı bulaydın kendine, otur sıfır!
    - o_0

  • bim'den içeri girildiğinde insanın dört bir yanını saran kocaman bir boşvermişliğin, zihnin en ücra noktalarına sirayet eden o anlamsız hiçliğin tüm bedendeki tezahürüdür. evet, gözyaşartıcı bir gerçek bu anlamsızlık. o gelişigüzel sıralanmış, ilk bakışta reçel mi yoksa otlu peynir mi olduğu anlaşılmayan ürünlerin arasından geçerken, sağa sola atılmış kolilere basa çarpa ilerlerken hissedilir. çalışanların o android görüntüsünü izlerken sorgularsınız hayatı. neden allah'ım, neden!!? diye isyan edersiniz ama artık çok geçtir her şey için. bim'in sarmalları arasında yok olmaya, hiçliğin içine doğru yol almaya başlamışsınızdır çoktan. çok geç. evet. çok. geç.

  • cumhuriyet deyip cumhuriyetimizin kurucusu atatürk’e yer verilmeyen pankartta cumhuriyet ile alakası olmayan osmanlı imparatorluğu padişahlarının pankartını açan bir garip memleket. tamam en tayyipçi sizsiniz.

  • her ne kadar başlık sahibi linç edilmeye çalışılsa da katıldığım önermedir.
    anlatayım: öncelikle çocuk bu ağlar, zırlar genellemesine katılmıyorum. uzun yıllar amerika’da yaşadığım için buranın çocuklarını referans gösterebilirim. geçen markette 5 yaşındaki bir çocuk babasıyla sakince kendisinin istediği şekerlemeyi neden almadığı konusunda 10 dakika tartıştı. haksız olduğunu anlayınca da sustu. buradaki birçok çocuk böyle. yani bir çocuğun ailesinin yanında derdini anlatmak icin seçtiği zırlama yöntemi tamamen anne ve babasının yanlış iletişiminden kaynaklanmaktadır. lütfen şu çocukları düzgün yetiştirin.