hesabın var mı? giriş yap

  • dut pisliğinden şikayet etmek yerine dutları yemeyi deneyin. böylece hem yere düşmemiş olur hem ağzınızdan tatlı bir şeyler geçtiğinden belki ota boka laf atmamaya başlarsınız

  • makarnayı niteleyen durumdan eser bırakmamaktır. yok bütün olarak tencereye sığmıyormuş bayramda kazanla sarma pişirirken var ama büyük tencereniz.

  • eskiden, osmanlı zamanından günümüze ulaşan bir uygulama, bir çeşit gelenek.
    osmanlı'da eve gelen misafire "aç mısın?" diye sormak ayıp sayıldığından hemen bir kahve pişirilir, yannda su ile ikram edilirmiş. misafir açsa suya uzanır, sudan içermiş. o zaman derhal sofra kurulur, yemek çıkarılırmış. toksa zaten mesele yok, keyifle kahvesini içermiş.
    güzel bir gelenek ha!

    ekleme; aldığım "kaynak nedir?" mesajları üzerine yaptığım eklemedir. bu bilgi kulaktan bilgidir. islam eserleri müzesi restoranı'nda katıldığım bir iftar programında, müzenin kahve köşesinde biz misafirlere kahve yapımı ve tarihçesi anlatılmıştı. kaynak budur.

    debe editi: debeye girmiş ilk ve tek entrymi gecikmeli olsa da şöyle bir seveyim ben.

  • oecd istatistiklerine göre gelir adaletsizliğinde meksika'nın ardından ve amerika'dan önce 2. sırada olduğumuz bile ufak bir google araştırmasıyla bulunabiliyorken "utanmadan yalan söyleyebilen şeref yoksunu bir yaratık olduğum için" şeklinde ifadesi daha doğru olacaktır sanırım. ha havalimanı da sana girsin bu arada.

    edit: tam da tahmin ettiğim gibi "gelir adaletsizliği demedim gelir adaletsizliğinin en çok azaldığı dedim" diye kıvıranlar da geldi. aynı raporada gini indeksine göre 1980lerden bugüne 0,43 olan gelir adaletsizliği parametremiz 0,41 olmuş. o kadar muhteşem bir şey ki bu aklınız almaz yani o kadar muhteşem. adeta akepe helikopterle fakirlere çuval çuval dolar saçsa ancak bu kadar etkili olur öyle bir rakam. lakin bu artış bile gelir adaletsizliğinde 2. olduğumuz gerçeğini değiştirmemiş ne hikmetse.

    edit 2: link ve kendi adamın gol diyor linki

  • kendi ağzından dile getirdiği tezidir. yazının ana teması rakı balık uyuşmazlığıdır.
    .......................
    rakı yüzde 40 veya üstü olan yüksek alkollü bir içecek. ayrıca aromatik açıdan çok fukara. örneğin iyi bir şarapta aşağı yukarı 200 civarında aromatik not veya nüans var. rakıda ise iki veya üç. yüksek alkollü ve tekdüze bir içki. damağı uyuşturuyor ve mideyi kazındırıyor. bu durum meyhane ve balıkçıların işine geliyor tabii. müşteriler ne yediklerinin pek farkına varmıyor rakı içince. özellikle de soğuk ve sıcak mezelerden sonra sıra balığa geldiğinde, müşterinin damağı hiçbir nüansı anlayamayacak durumda oluyor. ezine peyniriyle rakıya eyvallah. ama yemekle içki içecekseniz şarap, yoksa mineral açısından zengin doğal kaynak suyu derim...

    edit:
    1– biraz aşağıda verilmiş ama kaynak vedat beyin hürriyetteki köşesidir.
    2– "giydirme" kelimesi sırf başlık ilgi çeksin diye değil özellikle rakıseverlerin algısı ve rakıya bağlılığı düşünülerek tercih edildi. biraz fanatik bence rakıseverler.
    3– rakı senede bir kere içerim sağlam olacak şekilde. şarap ise iki yılda bir belki bir kadeh içerim. iki içkinin de fanatiği değilim. naçizane alman ve belçika biralarını severek tüketirim.
    4– babam şarap yapar. posa halindeki, sıkımı bitmiş üzümü komşumuz alır rakı yapar. bu, bilenler için rakıyı ikinci derece içki konumuna düşürebiliyor nedense.
    5– yazar haklı,katılmamak mümkün değil. ama yazısının hiç bir yerinde rakı ve içenlerini lanetlemiyor. bundan maada türk biraları hatta türk pizzaları için yaptığı sert eleştirilerde de son derece haklı bence.

  • linteki videonun 2:20 saniyesinde çatlak şanzel isimli biri "doktor öldürdüm çünkü babaannemin ameliyatında %99 değil, %100 hatalıydı. babaannemin ölümüne sebep oldu." diyor.

    bazı şeyler vardır ki ya iyidir, ya kötüdür.

    ortası, orası, burası yoktur!

    armağan çağlayan, bu kötü! videoyu yayından kaldır.

    kaldır ki, iyi insanların içi daha fazla acımasın.

    kurgucunuzda mı demedi? "abi burayı keselim ya" diye...

  • arkadaşın yanına gidiyordum. yolda karşılaştık. bir baktım elinde bar var.(içki içilen mekanı söküp sırtında taşımıyor tabii ki spor salonlarında bulunan direk gibi bir şey) dedim bu barı nerden buldun. lazım olursa diye çaldım dedi. ulan lazım olduğundan bile çalmamış, lazım olursa diye çalmış. lavuğa bak. neyse bindik metroya. ankara’nın metrosunu bilen bilir, çok ani durur. neyse oturduk, arkadaş barı dikti yanına. şansa bak ki tutulacak direkle bar aynı renk. havalı kızın teki bindi metroya. direk diye arkadaşın barı tutmasın! arkadaş dürttü beni, "bak bak, kıza bak bizim barı tuttu, bak şimdi napacam." dedi, barı bıraktı. kız barı tutuyordu öyle, biz de ona bakıp bakıp gülüyorduk. kendisi de bana asılıyorlar diye bi havalara girdi, artisliklere girdi. içimizden sen birazdan görecen havayı diyorduk.

    yaklaşıyorduk durağa. ve sonunda anons geldi. metro durur durmaz bizim kız bar ile beraber 5 metre öteye uçtu. tabi yaptığımız piçlik sona ermemişti, arkadaş bağırdı "oha direği kopardı!!"

  • fiyat skalası kişiden kişiye göre değişebilir fakat büyük ölçüde makul fiyatlı şaraplar önermeye çalışacağım.
    1- lucien arkas bağları'ndan mon reve marselan: kendisi altın madalyalı olup organik üzüm severlere duyurulur. frenk üzümünü andıran meyvemsi bukleler yoğun ve canlı. orta gövdeli, güçlü tanenli, canlı asiditeli, bitişi uzun. fiyatı ise 60 tl.
    2-yine izmirden gidiyoruz ve kupajda yine altın madalyalı: la mahzen'den smyrna shiraz, petit verdot. karabiber aromalarıyla damakta yoğun, tatlı tanenli bitişe sahip orta gövdeli kırmızı. fiyatı 37 tl.
    3- manisa'dan yanık ülke bağları'ndan miratus oak blend 2015 : 18 ay amerikan ve fransız meşe fıçılarında dinlenmiş. karadut, erik ve baharatlı tonlara sahip yuvarlak içimli, merak ederseniz de belirtelim: kısıtlı filtrasyon uygulanmış lezzeti ve dokuyu korumak için. fiyatı 40 tl.
    4-avşa adası'nın adakarası üzümü ile cabernet sauvignon kupajı: burunda yanıksı, reçelsi kırmızı meyve ve hafif is kokulu. damakta orta gövdeli hafif içimli. fiyatı ise 50 tl.
    5- ergenekon bağları'ndan c. sauvignon (2015): merkür ve syrah üzümlerinden üretilmiş. tatlı baharat ve kırmızı meyve aromalarını taşıyor. canlı asitli, dengeli ve orta gövdeli. fiyatı 30 tl.
    6-lucien arkas bağları'ndan bu kez gümüş madalyalı antreö sauvignon blanc (2017) : ananas başta olmak üzere meyvemsi, asiditesi güçlü, dengeli bir şarap. itinayla deniz ürünleri ile birlikte tüketiniz. fiyatı 47 tl.
    7- bu kez ucuz değil ama şahsi favorim olan bu şarap övgüyü hak ediyor, la consensus chardonnay(2011): 8 ay fransız ve amerikan meşelerinde olgunlaşmış bu da. burunda egzotik meyve ve meşe kokularını ön plana çıkarıyor. damakta dolgun, zengin, güçlü ve kalıcı. bu kompleksliğine nazaran biraz üst segment bir şarap olduğundan fiyatı 100 tl:(
    8- kayra wines'dan terra varietal serisinden, kalecik karası rose(2017): burunda ahududu ve çilek, damakta yine zengin kırmızı meyve aromaları sunan uzun bitişli monosepaj bir roze. denizli güney platosu üzümlerinden elde edilmiş. fiyat 40 tl.
    9- eğer rose olsun çamurdan olsun, bi' de üstüne köpürsün diyorsanız anfora gold 2016, yıne denizliden, fiyatı 40 tl.
    10- köpüklere boğulmak istiyor lakin moët chandon bulamıyor musunuz? baron de rothberg, beyaz meyve aromalarına sahip tertemizzz bir şarap. patatesin 50 tonu ile aşk yaşar. fiyatı ise 40 tl.
    bu mini listeyi hazırlamada yardım eden sevgili arkadaşım gürsel'e teşekkürü bir borç bilirim.