hesabın var mı? giriş yap

  • hesap ettim, tam iki aydır kendimi rezil etmemişim, eh hadi madem, zamanı gelmiş. gerçi olay vuku bulduğunda ben 17 yoktum ama başlıklarda çok gezinecek zamanım yok, aramaya da inanmıyorum, leş gibi olmuş sözlük ben mi düşüneyim?

    şimdi efendim, ben 14 yaşlarındayken falan haluk levent konserine gitmiştim. o zamanlar haluk levent, mahalledeki teyzelerin kendi aralarında gün yapma sıklığından fazla konser veriyordu antalya'da. biz okuldan arkadaşlarla konsere gittik ama tabii konser alanına babam bıraktı ve sonra da babam aldı. cep telefonsuz yıllardı ve güzeldi, kimse konseri telefon ekranından kayıt yaparak takip etmiyordu. -açmayın nineler alarm- hasılı, babam geldi beni konserden aldı, arabaya bindim ve yere düşen tokamı alamadım çünkü kafa sallamaktan boynum tutulmuştu. hahahhaha ya serçe parmağı havaya kaldırmalı şekil de yapmışımdır kesin, allah affetsin. babam tabii dalga üstüne dalga geçiyor benimle.

    şimdi siz sanıyorsunuz ki ben kendime kafa sallama falan diye öğüt vereceğim. yok anam yok, değil.

    efendime söyliyim, konser esnasında haluk levent su içti, şişeyi de seyirciye doğru fırlattı. bizim arkadaş kaptı şişeyi, sonra da ben ondan aldım. aldıııım ve eve getirip duvara bantla yapıştırdım. hahahahahahahahahhaha ya bildiğiniz böyle evin ortasında duvarda bantlı plastik şişe var. neymiş, anısı varmış!!! ya öğüdü falan bırak da gel iki laflayalım, modern sanat mı yapıyosun, cer modern mi burası, bienal mi, salak mısın sen pis ergen? anneciğim zavallı, iki sene gözleri dolu dolu, "kızım nolur artık atalım, bak duvarları boyatcaz annesinin canı, hı?" diye yalvardı bana. "yo ono olorok sokloyorom onlomoyorsonoz" diyordum ben de cevap olarak. ay yok anlatırken tiksindim, öğüt falan vermeyeceğim 17 yaşıma, ancak zopayla dürterim uzaktan, fazla muhatap olmam allahın malıyla.

  • survivor sayesinde hiçbir şeyi öğrenemediysek şunu çok iyi öğrendiğimizi düşünüyorum:

    türk atletler gerçekten iğrenç insanlar.

  • şu ülkede tarikatlere,cemaatlere, derneklere,vakıflara yurt açtırmayacaksın amk!
    edit: yazdığım entry de dinle ilgili hiç bir çıkarım yoktur.okuduğunu anlamayan cahiller lütfen mesaj atmasın.
    he çıkarım yapanlar da tabi ki yapsın ama bu beni bağlamaz.

  • siyasal islamcılığın neden mide bulandırıcı olduğunu gösteren önemli bir sözdür. sümeyyesi de selçuk'u da durmadan saçma sapan açıklamalarla malum kişiye baston olmaya devam etsinler bakalım.

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)

  • deli bir star wars hayranı olarak (ki neredeyse bütün herşeyim star wars ögeleri içerir) eski filmlerin tadını asla alamayacağımı düşündüren bir fragmana sahiptir. luke skywalker gibi güçlü bir jedi kimden neyden niye korkar? kylo ren ve rey arasında saçma bir aşk doğurmazlar umarım. prenses masallarına dönmeyeceğini umuyorum sonuçta disney yani belli olmaz. son jedi bambaşka birisi olacak gibi geliyor. umarım luke skywalker’ı öldürmek gibi bir hataya düşmezler. bir de leia’yı görünce bir tuhaf oldum olmamış gibi geldi. tabi benimki yılların alışkanlığından da kaynaklanıyor olabilir bilmiyorum. yine de gidip izleyeceğim bir filmdir.
    p.s. kalbimizdesin carrie fisher (bir sürü kalp)