hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • fanatizmden uzak çerçevede değerlendirilmesi gereken sorun. zaten sadece fenerbahçe değil ülkemizin çoğu basketbol takımı neredeyse türk oynatmıyor. fenerbahçeli arkadaşların bu kadar saldırmasına gerek yok. hatta takımın başardığı şey genç dimağları basketbola kazandıracak, oyunu sevdirecek hatta belki yeni jenerasyonların çıkmasına yol açacak kadar büyük. şimdi sadece fenerbahçe değil tek tek bütün tepeye oynayan takımlarımıza bakalım. biraz uzun olabilir ama akıcı olacağıma söz veriyorum sayın okurlar.

    fenerbahçe : en önde gelen türk oyuncusu euroleague'de çok fazla zaman bulamayan, final four'da dakika bile almamış olan melih mahmutoğlu. ardından
    barış hersek, berk uğurlu ve egehan arna gelmekte. bu 3 oyuncu fiilen bitmiş maçların son dakikaları ve kolay lig maçları dışında pek süre almıyorlar.

    anadolu efes : cedi osman rotasyonun ana parçalarından. bir go-to-guy olmasa da euroleague'de çoğu maça ilk 5 başlayıp 20-25 dk süre alıyor. ek olarak doğuş balbay da pek fazla olmasa da euroleague'de sezon sonuna doğru çift haneli dakikalar gördü.

    galatasaray odeabank : sinan güler takımın en önemli oyuncusu. onun dışında da maç başı 8-12 dk süre alan göksenin köksal rotasyonda yer buluyor. genç oyuncu ege arar euroleague'de takımın işi fiilen bittikten sonra süre buldu ancak düzenli forma giyen bir oyuncu değil. emir preldzic de sezon ortası sakatlık geçirdi ve pek düzenli forma giyemedi.

    darüşşafaka doğuş : neredeyse bütün veteranların toplandığı takım. oğuz savaş'tan tut ender arslan'a kadar uzanan bir türk listesi var. ancak düzenli süre alan oyuncu sayısı sadece iki. ikisi de maç başı 10-20 dk arası tamamlayıcı rolde süre alıyorlar. biri birkan batuk diğeri de furkan aldemir. genç oyuncu okben ulubay ligde ve avrupa'da pek süre alamadı.

    banvit : iki ümit veren genç oyuncumuz furkan korkmaz ve tolga geçim dışında rotasyonda türk yok. bu oyuncular da ikinci 5'ten gelip 15-20 dk arası buluyorlar. özellikle furkan'dan büyük bir patlama bekleniyor.

    beşiktaş sompo japan : yine yabancı ağırlıklı bir takım. en çok süre alan türk oyuncular yaklaşık 10-15 dk ile erkan veyseloğlu ve sertaç şanlı. bunun dışında bazı maçlarda birkaç dakikalığına veteran muratcan güler ve bir türlü üst seviyeye çıkamayan kenan sipahi kullanılıyor.

    pınar karşıyaka : maç başı 20 dk'ları gören tek isim muhammed baygül. bazen benchten soner şentürk de katkı vermekte.

    şimdi gördüğümüz üzere durum bu. bu kadar uzun uzun yazdım çünkü bu yazının sığ bir şekilde fenerbahçe düşmanlığı olarak algılanmasını istemiyorum. benim takımımda da (beşiktaş) doğru düzgün türk oynamıyor. hatta buraya yazmadığım ted ankara, istanbul belediye, uşak sportif gibi daha ligin alt seviyesinde bulunan takımlar bile ana rotasyonlarını kimsenin tanımadığı amerikalılarla doldurmuş durumdalar. bu yukarıda yazılan türk oyuncuların da sinan ve cedi dışında neredeyse hepsi üst seviye için yetersiz adamlar. yani sen göksenin ile birkan ile avrupa şampiyonasında iyi bir derece zaten yapamazsın. işte bir para verip aldığımız bobby dixon var. o belki 1-2 maç alırsa alır.

    hadi ligimizde oynamıyor bari dönüp bakalım dışarıya ihraç ettiğimiz kaç oyuncu var. nba'de ömer aşık,ersan ilyasova ve enes kanter oynuyor. 1.isim hastalık kaptı 20 kilo verdi şu an hayalet gibi, 3.sü istanbul'a gelse taşlanarak linç edilir, 2.si de allahtan var yoksa dört numarada oynatacak adamın yok. avrupa'ya ihracımız var mı ? bir tane var. alba berlin'e giden engin atsür. takımın neredeyse her maçında 15-20 dk arası süre almış. onun dışında yok.

    pekii şimdi diğer ülkelerin takımlarına gelelim. mesela dünkü rakip olympiakos. spanoulis, printezis, papanikolau, papapetrou, agravanis, mantzaris yunan oyuncular ve bunların agravanis-papapetrou dışındaki diğer dört isim takımın en önemli adamları... cska'ya bakalım.. khyrapa, kurbanov, kulagin, antonov, fridzon, vorontsevich var. panathinaikos'a bakıyoruz calathes, bourosis, fotsis, pappas ana rotasyon oyuncuları. hatta koçları xavi pascual bir maç ilk 5'te yunan oynatmadı diye kendi taraftarı tarafından ıslıklandı. real ve barça bu sene geçen senelere nazaran daha az ispanyol barındırdılar. ama şöyle bir nba'e bakacak olursak gasol kardeşler, ricky rubio, sergio rodriguez, nikola mirotic, hernangomez, abrines gibi bir sürü adam var. ayrıca real madrid yine de normal sezon mvp'si sergio llull, rudy fernandez ve felipe reyes barındırmakta. barcelona ise lokalde artık yaşlanmış navarro, claver ve bu sezonun çoğunu sakat geçiren pau ribas'tan ibaret.

    daha sırp takımları var. kızılyıldız mesela... lazic, mitrovic, kuzmic, jovic, bjelica, dangubic, simonovic, guduric... hadi bunları geçtim ihraçlarına bakalım.. nikola kalinic ve bogdan bogdanovic... dün maçı kazandıran iki adam. biri kızılyıldız diğeri partizan'dan çıkmış. bunların dışında beşiktaş'ı normal sezonda ikinci yapan adam vladimir stimac . nba'ye bakıyosun nemanja bjelica ve nikola jokic duruyor karşında. hatta cska'ya baktığında milos teodosic var. var oğlu var adamlarda.

    peki bu durumun sebebi sadece kötü niyetli koçlar mı ? hayır efendim kesinlikle değil. sen koça hem bütçe içinde kal, hem takımı başarıya ulaştır diyorsun. bu hedeflere bir de yerli oyuncu oynatmasını eklersen diğer iki hedefle çelişki oluşturuyorsun. peki yerlilerimiz niye bu hedefleri zora sokacak derecede kötü ? işte burasını profesyonel basketbol camiasının içinde olmadığımdan tam bilemiyorum. oyuncu disiplinsizliği, maaş beğenmemeler, kendini geliştirmeye çalışmamalar vesaire hepsi mümkün ama hiçbiri hakkında bilgim olmadığından kesin konuşamam.
    diyebileceğim şey şu ki en azından alt yaş kategorilerinde bu kadar parlayan gençlerimizin a seviye maçlara da bir şekilde entegre edilebilmesi lazım. artık federasyon bir kota mı koyar, gençlere zamanında 78 jenerasyonuna yapıldığı gibi özel ilgi mi uygulanır orası yönetimin takdiri. ama hazır fenerbahçe böyle büyük bir başarı yakalamışken basketbolun insanımıza ve gençlerimize sevdirilip gelecek nesillere aktarılacak bir yapı içerisinde bulunmasının tam sırası, özellikle de basketbolda ülke olarak yüksek profilli ve rekabetçi bir yapı benimseyeceksek.

  • çölüne dön !

    böyleleri bulundukları yeri ortadoğu bataklığına çevirmek isterler ama sefa sürüp insan gibi yaşamak istediklerinde ilk adresleri batı olur!

  • john wick adeta bir battal gazi edasıyla taktik maktik yok bam bam bam!
    gibisinden sürüsüne bereket düşmanlarını da headshot atarak alabilme kabiliyetine sahiptir.
    jason bourne ise işi daha taktiksel,daha zeka dolu ve daha planlı şekilde düşmanlarını avlayarak gerçekleştirir.yani bourne'a john wick'deki gibi bir sürü düşman hücum etmez.onun yerine kendi kapasitesine yakın bosslarla kapışarak filimlerine müthiş bir gerilim ve aksiyon katar.
    john wick 'de ise karakteri çok zorlayacak bir boss yerine yani düşmanların niteliğinden çok niceliğine önem verilerek bourne 'dan daha fazla aksiyon dozajı vererek ama gerilim faktörünü de bourne kadar vermeyerek izleyiciye aksiyona doyuracak bir film şöleni yaşatabildiğini söyleyebilirim.
    hulasa bourne için yerinde aksiyon ve gerilim,john wick için ise;yeteri kadar aksiyon azar azar gerilim.

  • - beyler, bir kez daha üzerinden geçelim.
    - başlayın lütfen.
    - telefon görüşmeleri tapeleri?
    - ispatı yok, değiştirilmiş diyeceğiz.
    - tamam. para sayma makinesi mevzuu?
    - polis getirmiş diyeceğiz.
    - tamam. işin içinde dört bakanın olması?
    - hayır, ikisinin ilgisi olmadığı ortaya çıktı diyeceğiz.
    - tamam. kol saati, takım elbise, bavul?
    - hediye diyeceğiz.
    - tamam. 87 milyarlık soygun iddiası?
    - o meblağ çarpıtılıyor, iran'la toplam doğalgaz ticaretimizin hacmi diyeceğiz.
    - tamam. kutudaki 4.5 milyon dolar?
    - okul için yardım parası diyeceğiz.
    - tamam. geriye şu para kasaları meselesi kalıyor.
    - buldum! oğlum işyerini kapattı kasaları eve taşımış diyeceğiz.
    - süper!
    - peki ya o kasaların içindeki paralar? onlar ne olacak?
    - bahçeşehir'deki ev satışından deriz, yemeyen keriz.
    - o da süpermiş. sanırım bir eksiğimiz kalmadı.
    - kaldıysa da dış mihrak deriz geçeriz, klasik.
    - en geç yarın sabah bu soruşturma kapanır.
    - hepimize geçmiş olsun arkadaşlar.

    .

  • urfa civarlarında bulunan, üzerinde milattan öne on binli yıllardan kalma bazı yapıların ve kabartma sanat eserlerinin bulunduğu tepe.

    - tepe üzerinde devasa boyutta taşlar ve bu taşların üzere işlenmiş bazı sanat eserleri bulunuyor.
    - yakınlardaki taş kaynaklarının uzaklığı ve işlenmesi için gerekli insan gücü düşünüldüğünde bu anıtların yapılması için bin kadar insan çalıştırılması gerektiği tahmin ediliyor.
    - bu sayıdaki insanın böyle bir işte çalışması için bölgeye yakın bir yerde konaklaması gerekir.
    - bu kadar çok insanın bölgeye yakın bir yerde konakladığına göre bu kişilerin bir şekilde beslenmesi gerekir.
    - bir arada bulunan bu kadar çok insanı toplayıcılık ya da avcılıkla doyurmak mümkün değildir.
    - binlerce farklı yabani buğday türü üzerinde yapılan çalışmalar bu bölgede kendiliğinden yetişen buğdayın genetik yapısının bugün tarımda kullandığımız ekilebilir buğdayla neredeyse aynı olduğunu gösteriyor.
    - insanın mağra duvarlarına resim çizmekten vazgeçmesi başka bir deyişle avcılık ve toplayıcılık üzerine kurulan mağra yaşamını terketmesi bu anıtın yapımıyla aynı yıllara rastlıyor.

    özetle: insanın muhtemelen ilk kez tarım yaptığı, yerleşik hayata geçtiği, mağra duvarlarına resim çizmekten ziyade, sistematik bir biçimde sanat yapmaya ve kültürel birikim oluşturmaya başladığı yer, başka bir deyişle ilk "uygarlık"'ın kurulduğu yer ülkemiz toprakları içinde.

    peki biz ne yapıyoruz?

  • milli piyangodan para ciksa, once bir sakin olurum.
    derim ki; dur bakalim ne kadar cikti? sonra bakarim soyle 500 milyar filansa sakin kalirim. bir ev, bir araba, bir dukkan filan alinir sapitmayayim derim. ama 2-2,5 trilyon cikmissa hemen telefonla cin restoranini arar, eve istakoz soylerim. internetten eski talihlileri tararim, tavsiye alirim. uc tane filan bankayla anlasirim ama sonra yurtdisi bi bankaya yollarim cogunu. sonra derim ki ese dosta; bize slovenya' dan bi is teklifi geldi, biz artik orada yasayacagiz. cikarim esimle beraber, kubaya giderim. orada bi okul yaptiririm ikiyuzbin dolara filan. geze geze malta, prag, barcelona, iki senede 1 trilyonunu yerim. ama bitmesin diye sapitmadan yerim. gene de bir gece yedi yildizli otelde kalirim. sonra donerim memlekete. havuzlu mavuzlu bir ev alirim terasi deniz goren. sonra derim ki ese dosta; biz slovenyada cok calistik kazandik. o kazandigimizla da aha bunu aldik. cunku hesapladim, her ahbapa 1 milyar versem bana kalmiyor ki kimse de begenmez bir milyari, arkamdan laf ederler.
    sonra dukkan acarim bir tane de. cok luks bir dukkan bile olsa onune iki tabure bir sehpa atar aksama kadar tavla oynarim. bir de zirve duzenlerim; suserlerin havyara doydugu an diye. 30 kilo kalamar pisiririm ya da pisirttiririm. kafamizdan asagi deniz borulcesi dokturturum. raki selalesi yaptiririm. havuza absolut doldurttururum. sonra bir bakarim sakin olamamisim. bosver derim, haydan gelmisti huya gitti. oturur yeniden cv hazirlarim.

  • ege (5) ve ilay'ın (3) tuvalette biri klozete, diğeri oturağa tünemiş haldeyken gerçekleştirdikleri öldüren diyalog.

    ege: ilay bak ipe.
    ilay: ipi bana versene ege.
    ege: olmaz!
    ilay: lütfen!
    ege: bak ilay benim ipim var.
    ilay: senin pipin var ege evet.
    ege: hayır pipim var demedim, ipim var dedim.
    ilay: sen kız mısın ki pipin yok?
    ege: ya ben kız değilim, benim pipim var.
    ilay: hayır senin pipin yok, senin ipin var.
    ege: anneeeee, ilay bana pipin yok diyor.
    ilay: annneeeee ama ben ona ipin var dedim.
    romica: birbirinizi şikayet etmeyin!
    ilay: aptal ege!
    ege: ben aptal değilim.
    ilay: aptal ege, aptal ege!
    ege: terbiyesiz ilay!
    ilay: sen de aptalsın!
    ege: sen de terbiyesizsin!
    ilay: ben terbiyesizim, sen aptalsın tamam mı?
    ege: tamam, ne haber terbiyesiz ilay?
    ilay: iyiyim aptal ege.
    ege: ne yapıyorsun terbiyesiz ilay?
    ilay: bana terbiyesiz deme, ben terbiyesiz değilim.
    ege: o zaman ben terbiyesiz olayım sen aptal ol?
    ilay: haıy ben aptal değilim, terbiyesiz değilim.
    ege: anneeeee, ilay aptal olmayı da terbiyesiz olmayı da kabul etmiyor!
    romica: ?!?
    ege: ilay, o zaman ben hem aptal hem de terbiyesiz olayım?
    ilay: tamam, aptal terbiyesiz ege.
    ege: ama sen ne olacaksın?
    ilay: ipi bana ver, afferin.
    ege: eee, ne oldu şimdi?
    ilay: sen hem aptal hem de terbiyesizsin, benim de ipim var!
    ege: annneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!!!!!!!