hesabın var mı? giriş yap

  • mars’la olan sorununu merak edenlere istinaden:

    sorun sadece cem yılmaz’ı değil, ana akım dağıtım ağlarını kullanan tüm yapımcıları ilgilendiriyor.

    bilet fiyatları (mısır kampanyası, meşrubat kampanyası gibi promosyonlarla) sürekli yükseliyor. yapımcıların payıysa yıllardır aynı. yapım şirketleri bu duruma istinaden boykot kararı alınca, malum haberdeki kadın da:

    “biz yeni cem yılmazlar yetiştiririz, halkı filmsiz bırakmayız” demiş. bunun meali de şu:

    “biz bu işe emek veren insanlara hakkını teslim etmek yerine, yolunacak yeni kazlar buluruz.”

    özet: cem yılmaz şahane bir cevap vermiş.

  • 2014 yılının yaz dönemi. çanakkale'de bir barda garsonluk yapıyorum. biraların, votkaların havada uçuştuğu hareketli bir cumartesi gecesi. mekan tıklım tıklım dolu.

    bir eleman geldi, tek başına. kendi halinde zararsız bir tip. hepiniz bilirsiniz; tek başına gelen erkekler pek hoş karşılanmazlar böyle mekanlarda. bu yüzden mekanın arka taraflarında bir masaya oturmasını rica ettik. adam hiç ikiletmedi, 'masa masadır' dedi, gitti oturdu. tamamen kendi halinde. söyledi birasını, içmeye başladı. ne yan masasında kimin oturduğu umrunda, ne de mekanda çalan müzikler. kulaklığını takmış, kendi kendine müzik dinliyor.

    3. biranın ortalarındayken; elemana bir şeyler oldu. oturur vaziyette dans etmeye başladı. hepimiz işi gücü bıraktık, lavuğu izliyoruz. gerdan kırmalar, omuz silkmeler, neler neler. sonra oturduğu sandalyeden ayağa kalktı, başladı moonwalk yapmaya. güzel de oynuyor piç.
    ama hiç kimseye bir zararı yok. tamamen kendi halinde.

    bizim patron rahatsız oldu.
    ''kaç kere söylemem gerekiyor evladım. şöyle kekoları mekana almayın bir daha'' diye söylenmeye başladı. ama adamın gerçekten hiç kimseye bir zararı yoktu. kendi halinde eğleniyordu, canı dans etmek istemişti ve kimseyi rahatsız etmeden canının istediği şeyi yapıyordu. ben asla yapamazdım örneğin onun yaptığını. yanlış olduğunu düşündüğümden falan da değil üstelik. utandığımdan, sadece utandığımdan. yan masadaki kız güler mi diye çekindiğimden veya elalem ne der diye düşündüğümden. ama hayatta yapamazdım. eleman dans etmeye devam ediyordu ve müthiş eğleniyordu.

    atın şu kekoyu mekandan dedi bizim yavşak patron. ''burası düğün salonu mu?''

    güvenlikler masaya gittiler ve adamı dışarı davet ettiler. adam hiç istifini bozmadı amk. yerine oturdu, kulaklığını toplayıp cebine koydu ve ''rahatsız etmek istememiştim, kusura bakmayın. hesabı alabilir miyim'' dedi.
    sakince çıkıp gitti mekandan.

    ''yavşaklar ölmez, sadece şekil değiştirir'' der ünlü bir yazar. ve o akşam kendi halinde dans eden o adama 'keko' diyen zihniyetle, dün akşam bu güzel abimize 'sığır' diyen zihniyet aynı yavşak zihniyet.

  • dalgın müsterinin duragı kacırdıgını anladıgında,heyecanlanarak telaslı bir bir sekilde minibüs söförüne;
    -pardon söför bey müsait bir yerde iner misiniz?
    diyerek sorması ve akabinde söförün ayar veren cevabı;
    -niye abla sen mi sürecen
    demesiyle ablanın yasadıgı dumur,iste budur.

  • yazdığı kitaptaki tüm erkeklerin başına sardırdığı bir yüzük belası ile alttan alta;

    -- evlenmeyin olm. yüzük bu başa bela. kaç erkek telef oldu.

    mesajı vermektedir.

    mutsuz bir evliliği olabilir.

  • mazot şu an 3.73. 2500 lira ile 670 litre yakıt alınabiliyor. 670 lire yakıt ile 13000km yol gidiliyor şehir içinde. şehir içinde ortalama 50km kız ile araç kullanılsa 268 saatte bu mesafe kat edilebilir. yani ayın 30 günü araba kullanılsa, günde 9 saat direksiyon sallamak gerekir.

    sonuç: abla taksi şoförü.

  • - selamün aleyküm siz de mi mevlidden sıkıldınız?
    + sıkılmak demeyelim de, yanii.. ımhh. fazla kalabalık. :/
    - şerbet ister misiniz?
    + çok naziksiniz. allah razı olsun.
    - :)
    + peki siz? nasıl farkettiniz buraya geldiğimi? çok dikkatli olduğunuzu söylemem gerekiyor sanırım :)
    - aslında öyle değil. erkekler tarafı burası. açıkçası fazla zor olmuyor bir kadının varlığını farketmek.
    + hass.. :/

    ...

  • aferin aferin, yine her halta yapıştırın kezbanlık yaftasını. sonra düğün gününde böyle tepki veren adamlar üç ay sonra kahvaltıya gelen çay yeterince demli değil diye eşlerinin başından aşağı kaynar çaydanlık devirince de "kezbandı ama yaa" dersiniz.

    verilen tepkiyi normal karşılayan kişilerin acilen bir "öfke kontrolü" sebepli uzmana görünmeleri tüm milletin hayrına olacaktır.

    (verilen demli çay örneği ve daha nicesi bu topraklarda gerçekten yaşanmıştır.)

    http://kadininstatusu.aile.gov.tr/…apor_mizan_1.pdf

    az biraz vakit ayırıp şu raporu okuyun, kadınlar ne boş bahanelerle ve bazen sırf adamın canı öyle istiyor diye şiddet görüyor, gerçeklerle yüzleşin. ondan sonra yine özelden "kezban" diye taciz edersiniz.

  • kişisel görüşüm şöyledir. önem sıralamasına göre yazmıyorum tamamen karışık

    1-) spor yapmak;

    bildiğiniz gibi spor yapmak insan vücudundaki bir çok hormon uyararak vücudu hem daha sağlıklı hemde dinç tutar.

    ayrıca fit bir vücut her zaman insana özgüven verir.

    2-) düzenli uyku;

    özellikle gece 23.00-04.00 arasında uykudayken(bakın uykudayken diyorum) growth hormon salınımı maksimum olur. growth hormon da büyüme hormonu olarak adlandırılsada aslında tüm vücuttaki yenilenme işleminde adı geçer yorucu/stresli bir günün ardından mutlaka yenilenmeye ihtiyacımız vardır ve bu saat diliminde uykuda olmak önemli.

    ayrıca uykununda fazlası her şeyde olduğu gibi zararlı genellikle başarılı insanların hayatlarına baktığınızda sabah gerçekten erken kalktıklarını göreceksiniz zaten dediğim saatler arasında uykuda olsanız uyku verimliliğinizi maksimize etmiş olursunuz

    3-) günde en az bir kere aç kalmak;

    aslında bunu az stres altında yaşamak başlığında da ayrı olarak değinecektim, evet dostlar açlık insan vücudunu strese sokar ve insan vücudu biraz stres altında daha iyi kararlar verir hale geliyor. unutmayın milyonlarca yıldan beri atalarımız her daim stres altında yaşadılar, avcılar her gün av bulmak ve aç kalmama stresi, sonraki insanlar da açlık, büyük salgınlar savaş gibi felaketlerin her an gelebileceği stresiyle yaşadılar ve o genleri bugün bizlere aktardılar.

    yine milyonlarca yıldır süregelen genlerimizin günde 1 ya da bilemedin 2 öğün yiyebildiğini unutmayın insanoğlunun düzenli 3-4 öğün yiyebildiği zaman dilimi 100 yılı geçmez tüm insanlık gen havuzuna bakınca 100 yıl oldukça kısa bir dönemdir genlerin 3-4 öğüne alışması için.

    4-) “biraz” stres ve stres yönetimi

    bu konu da yukarıda belirttiğim gibi yapılmış çalışmalar insan vücudunun “biraz” stres altında daha doğru kararlar aldığını göstermiş. tabi diyebilirsiniz ki türkiye de stresin “biraz” ı nasıl olacak o konuda yorum yapamam :)

    5-) öğrenmek

    çok geniş bir başlık gibi dursada tek kelimeyle nasıl özetleyebileceğim konusunda kararsız kaldım, başlıkta bahsettiğim öğrenmekten kasıt x öğrenmek y öğrenmek değil herhangi bir şeyi öğrenmiş olmanın verdiği mutluluk.

    günümüzde öğrenme işini yapabileceğimiz çokça mecra var en başta kitaplar, ardından bilimsel/hobinize göre youtube kanalları dediğim gibi istediğiniz bir şeyi öğrenin ama yeter ki “öğrenme” işleminden asla vazgeçmeyin her zaman farklı şeyleri öğrenmek için çabalayın ufkunuzun genişlediğini ve bunun sizi nasıl mutlu ettiğini göreceksiniz

    6-) hayal kurmak

    bir sıralama yapmadım fakat sıralama yapsaydım hayal kurmayı en başa koyardım muhtemelen, hatta öyle ki hayal kurarken küçük çocukları örnek alın onların hayal gücünün sınırı yoktur bir buzdolabının üstünde uzaya çıkmayı bile hayal edebilirler çünkü onların beyninde sınırları yoktur, deneyin beyninizdeki sınırları kaldırdıkça daha mutlu bir insan olduğunuzu göreceksiniz, aslında size engel olan şey beyninizdeki sınırlardır.

  • uzun zamandır içinde bulunduğum insanlardır.
    haftasonları starbucks'a giderim. bir kahve alırım. boş masalardan birine oturup dizüstü bilgisayarımı çıkarır otururum. bilgisayar yoksa da elimde telefon olur.
    twitter'da timeline'ı 10'larca kez yenilemekten başka birşey yapılmıyor o telefonla. bazen de sözlüğe bakıyorum okunacak birşeyler var mı diye.
    kulaklığım genellikle takılı oluyor. parça listemde ne varsa onlar çalıyor bir taraftan.
    kahvem bitince de kalkıp gidiyorum.
    evden çıkıp cafede tek başına oturmak biraz mantıksız gelebilir ama "tedbil-i mekanda ferahlık vardır" demişler. ben de öyle yapıyorum. bir parça daha iyi oluyor sanki.