hesabın var mı? giriş yap

  • açılın hesaplayan adam geldi. marmaray'da 43 adet durak var. toplam mesafe 76,6 kilometre. mevcut şartlarda süre gebze halkalı arası teorik olarak 111 dakika. bu 111 dakikada trenler 43 kere duruyor. bununla beraber trenin max hızı teoride 100km/h ama ekonomik olması açısından 60km/h hızla hareket ediyor.

    referans olarak bu video'yu aldım. 3 tane durağı** * örnek veri aldım ve hesabımı yaptım.
    tren video'nun 03:37 anında osmangazi isimli durakta duruyor. 04:18'de tekrar hareketine başlıyor.
    fatih isimli bir sonraki durağa 05:41'de yanaşmaya başlıyor. tamamen durması 06:08'inci saniyede gerçekleşiyor. trenin tekrar harekete geçtiği an ise 07:02'de.
    çayırova durağına 08:15'de giriş yapıyor ve yavaşlayarak 08:43'te tam olarak duruyor. tekrar harekete geçmesi ise 09:10'da gerçekleşiyor.

    şimdi elimizde olan veriler şunlar:
    3 durak için tamamen durma süresi ortalama 41 saniye
    bir marmaray durağı yaklaşık 250 metre görsel
    bu 250 metrelik mesafe yavaşlarken yaklaşık 30 saniyede kat ediliyor.
    buna karşılık durak arası peronları katmadan ölçtüğümüz mesafe osmangazi fatih(gebze teknik) arası 1450 metre ve fatih çayırova arası için 1200 metre görsel

    yanaşırken kaybedilen süreyi de bu bilgiler ışığında hesaplayabiliyoruz.
    2650 metreyi marmaray normal hızında 156 saniyede alırken. (saatte ~60km/h) bunun yaklaşık onda biri olan 250 metrelik durak uzunluğunu 30 saniyede alıyor. düz bir oran orantı yapacak olsaydık tren normal hızında 250 metreyi (250*156)/2650= 14,72 yani yaklaşık 15 saniyede alacaktı yani yavaşlarken de 15 sanyiye kaybediyoruz..

    şimdi durakta bekleme süresi 41 saniye. hızlanma ve yavaşlamadan kaybımız da 15 saniye. trenler nispeten seri şekilde hızlanıyor ama hızlanırken de hadi düz hesap olsun, 4 saniyelik bir kayıp olsun ekstradan her durak 1 dakikalık bir zaman kaybı demek. toplamda 43 durak olan bir marmaray 42 kere değil de 21 kere durduğunda kazancımız toplamda 21 dakika. yani her iki durak başına 1 dakika .

    sefer sıklığının da hadi 8 dakika olduğunu varsayalım. standart normal dağılıma göre perona gelen yolcunun treni bekleme süresi ortalama 4 dakikadır. gelecek olan trenin bizim gitmek istediğimiz durağa denk gelmeme ihtimali de yarı yarıya olacağı düşünülürse %50 ihtimalle 8 dakika daha beklememiz gerekecek ve dolayısıyla ortalama bekleme süresi 4 dakika artarak 8 dakika olacak.

    her iki durakta bir dakika kazandığımıza göre 4 dakkalık ekstra tren bekleme/aktarma süremizi telafi edip bu sistemden karlı çıkabilmeniz için marmaray ile en az 10 durak gitmeniz gerekiyor. hadi ortalama bir marmaray kullanıcısı ataköy pendik hattının yarısı kadar (12 durak) seyahat ettiğini düşünürsek bu sisteme göre sadece 2 dakika kar ediyor.

    peki 2 dakika için bunca kargaşaya, kaosa değer mi? bence değmez?
    hatta çoğu insana sorsalar 10 dakika daha sürsün aktarma yapmayalım der. ayrıca marmaray'da ayrılıkçeşmesi, yenikapı gibi diğer ulaşım araçlarına aktarma yapılan ve bana göre her trenin mutlaka durmasını gerektiren duraklar var. araçların bu durakları atlaması da mantıklı olmaz. daha bunun arızası var osu var busu var. kısaca özetlemek gerekirse uygulamaya değmez bir fikir.

    diğer meseleler:
    soru: trenler sadece iki duraktan birinde durursa diğerini nasıl geçecek? orada vakit kaybı olmayacak mı?
    cevap: hayır teoride bir sorun olmaz. çünkü a treni 1.3.5.7 b treni 2.4.6.8 şeklinde ilerlediği vakit iki tren de durakları atlayarak daha hızlı hareket ettiğinden birbirlerine yetişmeyecekler.

    soru: peki sadece bazı trenler express olsa onlar durmasa olur mu?
    bu sistem ancak her tren iki durakta bir durarsa işleyebilir, diğer türlü hızlı olan trenin diğerini geçmesi sinyalizasyon açısından bir kabusa dönüşür. yht kazalarında ölenleri unutmadık.
    (bkz: 13 aralık 2018 ankara-konya yht kazası)
    (bkz: 8 eylül 2021 yht kazası)

  • tomris tamer (henüz tomris uyar değilken yani) ülkü tamer'le evliyken aşık oluyor cemal süreya'ya. ikisi de evli aslında. sonra ikisi de ayrılıyor eşlerinden ve birlikte oluyorlar. yaklaşık üç yıl sürüyor bu aşk. o dönemin edebiyat çevrelerine göre de, aşk ki ne aşk hani.
    tomris uyar çok sağlam bir kadın. sizin aklınıza kadın gibi kadın dendiğinde kim gelir bilmem ama benim aklıma gelen üç isimden biridir kendisi. özgür, zeki, cesur, sosyal, komik, dilinin kemiği olmayan, okuyan, yazan, eleştiren bir kadın. hakkında en sevmediğim tanım ikinci yeni'nin gelinidir. (zaten türkçe'deki en çirkin kelimelerden biri de "gelin" bence. ne saçma sapan bir kelime)
    aşık olunacak kadınmış ki, ülkemizin sayılı edebiyatçı ve yazarları (ülkü tamer, cemal süreya, turgut uyar, edip cansever) kendisine aşık olmuş. ve muhakkak hepinizin hayatına dokunmuş en az bir tane şiirin/şarkının öznesi olmuş.

    cemal bey pek seviyor tomris hanımı. her akşam koşa koşa eve geliyor. tomris uyar o günleri şöyle anlatıyor;
    "evine bağlı, evinde olmayı seven bir adam -akşamları eve biraz geç gel yahu, bir erkek hiç dolaşmaz mı- dedim. ertesi gün altıyı çeyrek geçe geldi, sonraki gün altı buçuk. normalde altıda gelirdi. bir gün toz aldım, bezi silkelemek için pencereden eğildim ki kapının önünde oturmuş saatin dolmasını bekliyor" (şu tatlışlığa bakar mısınız?)
    tabi bu hikayeden tomris hanımın biraz otoriter olduğu anlamını da çıkarabiliriz. haliyle biraz fırtınalı bir ilişki yaşanıyor. bir ayrılıklarından sonra cemal süreya şu satırları yazıyor "daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!" (bana biri bunu yazsa, allahhhh allahhh nidalarıyla zafer turuna çıkardım.)

    ama gelin görün ki bu ilişkiyi bitiren de cemal süreya oluyor. bu konuyla ilgili tomris uyar şöyle diyor:
    "beni bıraktı ama rahat edemedi. ona göre bana sahip olunamazdı. senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak, dedi ve doğrusu hiç yazmadı."

    şimdi gelelim asıl konuya. cemal süreya'nın söylediği gibi, tomris uyar için bir daha hiç yazmaması aşk acısını atlattığından mı, yoksa ölene kadar atlatamadığından mı?*

  • o denizden fırladığın klibinden beri seviyorum seni shakira. yıllardır o pique nin yanlış yapmasını bekliyodum. çoluğu çocuğu kap gel istanbula . çocukları burda devlet okuluna yazdırırız .gerekirse limon satar bakarım size. shakiram maki boylum yazmasızım

    debe editi.
    sayın kanzuk,değerli üyeler, çaylaklar , misafirler .
    bugün herkesin hayallerini süsleyen yerdeyim ,debedeyim. 10 yıl önce bana " bir gün debe'ye gireceksin" deseler. “o nedir” derdim. bu site debe'nin anlamını dahi bilmeyen bir gençten bugün bir debeli yetiştirebiliyorsa bunu çoğulcu eşitlikçi ve özgürlükçü demokrasisine borçludur. bu borca sadık olalım...
    evet bugün burdayım ama bu hiç kolay olmadı. debe hayali kuranlar bilin ki sizin için de kolay olmayacak . ama asla umudunuzu kaybetmeyin. silinmeyen entryden umut kesilmez. benim de vazgeçmeyi düşündüğüm geceler oldu. sonra dedem geldi aklıma . rahmetli dedem hep “debelenmeden debelenemezsin oğul” derdi . haklıymış. biliyorum ki debe kalmak,debe olmaktan daha da zor .umarım yine görüşürüz. debemi tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum. çok teşekkürler, kalın sağlıcakla.

    ..
    hep oscar konuşması hayalim vardı şimdilik oscara en yakın başarım bu idare edin.

  • sıklıkla gerceklestirdigim olaydir. misafirin önceden gelecegi belli ise odaya erzak yigilir tuvalete gidilir ve odaya yerlesilir. bu sayede misafirler size gereksiz ahiret sorulari sorup , cocuklarini basiniza dolayamazlar. ancak aniden bastiran misafir durumunda odaya hazirliksiz kapanirsiniz. aclık ve tuvalet ihtiyaci sizi oldukca zorlar. her iki durumda da odayi terkedip misafirle burun buruna gelebilirsiniz ki büyük rezalettir.

  • eskiden çok vardı bu tiplerden. çünkü her yerde sigara içilebiliyordu. adam memur, sabah akşam gişede çalışıyor mesela. biri bitiyor birini yakıyor oturduğu yerde. otobüse biniyor sigarasını yakıyor. eve geliyor sigara.

    şimdi evin içinde bile sigara içmek garipsenen bir davranış oldu. baya yol gittik aslında bu konuda doğulu komşularımıza göre.

  • insanları daha çok sıfırlı borcun içine sokacaklar.
    3.000.000 tl kredinin 0.79 ile 120 aylık taksit tutarı ayda 38.786 tl
    ayda 40-50 bin t l taksit ödeyen insanın kazancı zaten 80-100 bin tl civarında olur.
    haber doğruysa 10 milyon tl kredileri bile ucuzlatmışlar, hem de kamu bankalarından, kamu kaynaklarıyla.
    yani bu kredi bir avuç zengini kamu kaynakları ile daha çok zengin yapar
    yine üretim yok, üretici yok, halkın ezici çoğunluğu yok, artık olmayan orta kesim bile yok.
    para yine betona ve zengine.

  • fiyat belirlemesinde hesap formülü şu şekilde olan sertifika:

    ref

    endekslerde kullanılan fiyat aşağıdaki formüle göre hesaplanmaktadır:
    takas fiyatıt = (usd/tl)t * (usd/ons)t / 31.1034768 * nominal /100

    takas fiyatıi,t: i borçlanma aracının t günü endekste kullanılan fiyatı
    usd/tlt: alış (trybb=) ve satış (tryba=) fiyatlarının ortalaması
    usd/onst: alış (xau=bıd) ve satış (xau=ask) fiyatlarının ortalaması
    nominal: geçen işlemlerden elde edilen gram altın cinsi nominal fiyat
    31.1034768: ons ağırlık birimini grama dönüştürürken kullanılan katsayı

  • bir yörük ailesi olarak 200 yıldır hiçbir yere yürümediğimizi öğrendiğim uygulama. 1822'den bu yana en fazla yan mahalleye göçmüşüz. buradan başta oğuz kağan olmak üzere tüm atalarımdan özür dilerim.

  • az önce egm tarafından tarafıma yollanmış sms. yanlış. newton'ın fizik kurallarını egm'ye hatırlatacak olursak:

    d = v.t

    yani

    mesafe = hız x zaman

    buradan hesaplarsak

    zaman = mesafe / hız

    yani mesafe aynı olduğu zaman hız arttıkça zaman azalıyor bölen olarak değeri arttığından. eğer

    aşırı hız > hız

    denklemine bakarsak aşırı hızın her zaman zaman kazandırdığını söyleyebiliriz. dolayısıyla doğru cevap:

    "aşırı hızla kazanılan zaman, kaybedilen hayatlara değmez"

    olacaktı. bir emniyet genel müdürlüğü eğitiminde daha görüşmek üzere.

  • bu olay yaşandığından beri düşünüp duruyorum, bir yandan da kandil gibi için için yanıyorum, kendimi bildim bileli devamlı surette tacize uğrayan bir kadın olarak, onun yaşadıklarının binde sadece birini hissetmiş olduğumdan, onun hissetmiş olduklarını tahayyül edince, dehşete kapılıyorum.

    bu hikayenin aynısın tıpkısı benim başımdan geçti. ama tecavüze uğramadığım için, şanslı taraftayım bu seferlik.

    neden "bu seferlik" derseniz; evet maalesef alkol kullanıyorum, eğlenmeyi seviyorum, dışarı çıkıyorum ve eve geç dönebiliyorum ve utanmadan kadınım. tüm bunlar için özür dilemem gereken bir cinsiyete sahip olduğumu ve bu boktan ülkenizde yaşamak zorunda olduğumu biliyorum.

    ben 19 değil ama sanırım 21 yaşındaydım. kadıköyde eğlenmiş, zil zurna sarhoş, sarı minibüslere binmiştim. sahilden giden, kadıköy-bostancı minibüslerine. aynı olaydaki gibi.

    saat de, aynı olaydaki gibi, gece 3 civarıydı. kalamış'ta inmem gerekirken, arkada sızdığımdan, bostancıya çok az kala uyanmış ve can havli ile inmiştim.

    feneryolu'nda oturuyordum, yürümek için çok uzun bir mesafe idi. cebimde sadece 5tl param kalmıştı. bağdat caddesine yürümüş ve tam karakolun olduğu köşede taksi beklemeye başlamıştım. inanır mısınız, taksi beklediğim o 3-5 dakika içinde, araçlarının içindeki polislerden işittiğim pis lafların haddi hesabı yok, bir yandan da gözümü kör ettiler selektör yaparak. polis'e, güvenmek şöyle dursun, onlardan kaçmanın yollarını aramam gerektiğini bildiğim bir yaştaydım.

    neyse ki bir taksi durdu. yaşlıca bir amcaydı, sürücüsü. her nasılsa "ne işin var bu saatte sokakta" demedi, gideceğim yeri sordu, "feneryolu" dedim "ama sadece 5tl param var" dedim. "sorun değil" dedi, beni eve bıraktı ve güvenli bir şekilde yatağıma girdim. ve evde de annem vardı. annemi uyandırıp para isteyebileceğimi söyledim, ama amca kabul etmedi, "uyandırma" dedi.

    o günden bugüne kadar, bu az buçuk normal akıl sağlığı ile yaşadığım hayatı meğer o taksici amcaya borçluymuşum.

    o gece, beni zerre merak etmeden, horul horul uyuyan annem de, bugün bu haberi duyduğunda, "ne işi varmış o saatte sokakta" dedi!!!

    son sözlerimi, mide bulantıları içinde yazıyorum. inanın, böyle düşündüğünüz için, hepinizden nefret ediyorum. başınıza bin türlü bela geldiğini görmek isterim.

    19 yaşında bir genç kadın bağdat caddesinde gece saat üçte nereden döner sorusu, yerini; 33 yaşında evli çocuklu bir adam bu saatte bağdat caddesinde neden tecavüz eder sorusuna bırakmadıkça kadına karşı tecavüz de taciz de bitmeyecek.

    eril beyninizi siksinler.