hesabın var mı? giriş yap

  • anadolu köylerinin çoğu pislik yuvasıdır... şaşırtmıyor artık. en çok ahlak bekçiliği yapıp en ahlaksız olmayı başarırlar.

  • allah aşkına bu ne ya :)

    millet öyle bi yazmış ki sanırsın hepsi afganistanda uyandı :)

    askerlikte ilk sabah azıcık kafanı çalıştıracaksın. ortalama zekalı bir erkek gibi davranırsan tuvalette sıra bekler, tıraş olurken lavabo paylaşır, yüzünü yıkayamadan ictimaya çıkarsın.

    gece yatmadan önce uzun dönemlere2 kritik soru soracaksın:
    1. sabah kalkış saati kaç?
    2. tuvalet nerede?

    gerekli cevapları aldıktan sonra kolundaki casio f-91w saatininin alarmını "koğuş kalk" saatinden yarım saat önceye kurar; temiz tuvalete sıçar; boş lavaboda tıraş olursun.

    sonra diğer ortalama zekalılar bunlarla uğraşırken boş koğuşta yayıla yayıla giyinip, temiz hava almak için dışarı çıkarsın.

    olay budur askerlikte ilk sabah.

  • beethoven*, "doğumunda bana en çok sancı çektiren çocuğum." demiştir ilk ve tek operası fidelio için. 1803 yılında "vestas feuer" adında, librettosu emmanuel schikaneder*'e ait bir opera yazmaya koyulan beethoven*, kısa bir süre sonra bu projeden vazgeçmiş; 1804 yılının ocak ayında fransız jean nicolas bouilly'nin "léonore ou l'amor conjugal" adlı librettosu üzerinde çalışmaya başlamıştır ki bu metin daha önce pierre gaveaux'nun müziğiyle bir komik opera olarak bestelenmiş ve 1798 yılında paris'te temsili verilmiştir.

    librettosunun almanca versiyonu joseph von sohnleithner tarafından hazırlanan fidelio'nun prömiyeri, 20 kasım 1805'de theater an der wien'de "fidelio, oder die eheliche liebe" adıyla verilmiştir, bestecinin tiyatro yönetimi tarafından uygun görülen bu isme karşı çıkmasına rağmen. aldığı olumlu olumsuz karışık tepkilerin ardından, opera sadece üç temsilden sonra perdeden geri çekilmiştir. ertesi yıl 29 mart 1806'da operanın revize edilmiş ikinci versiyonu aynı tiyatroda sahnelenmeye başlamıştır. stephan von breuning adında yeni bir edebi danışmanın yardımıyla beethoven*, operayı üç perdeden ikiye indirmiş, eserin dramatik temposunu arttırmak için pek cok müzikal parçayı kısaltmış ve birinci perdedeki bazı parçaları yeniden düzenlemiştir. besteci, ayrıca eserin "leonore uvertürü no.2" olarak bilinen ilk uvertürünü tamamıyla gözden geçirmiş ve "leonore uvertürü no.3"ü bestelemiştir. her ne kadar bu ikinci tasarım daha büyük bir popüler başarı elde etmişse de, operanın diğer sahne ve tiyatrolardaki dolaşımı sınırlı kalmıştır. 1807 yılında beethoven*, opera için bir uvertür daha bestelemiştir. bu uvertür de "leonore uvertürü no.1" olarak bilinmektedir günümüzde.

    1813 yılının sonlarına doğru "wellingtonun zaferi" adlı orkestral eseriyle büyük başarı sağlayan beethoven*, saray tiyatrosunun da talebiyle fidelio'yu baştan aşağı tekrar gözden geçirmiş ve bunun için librettist georg friedrich treitschke ile birlikte çalışmıştır. operanın bu son halinin prömiyeri 23 mayıs 1814 tarihinde viyana'daki kaerntnertortheater'da verilmiştir.

    operanın konusu 18.yüzyılın ispanya'sında geçmektedir. özgürlük savaşçısı florestan, acımasız düşmanı don pizarro tarafından siyasi tutukluların bulunduğu bir hapishanenin karanlık bir hücresine hapsedilmiş, aç ve susuz bırakılmıştır. başbakanın hapishaneyi ziyaret edeceğini öğrenen don pizarro, florestan'ı bu ziyaretten önce öldürmeyi planlamakta ve baş gardiyan rocco'ya bunun için gerekli hazırlıkları yapması ve bir mezar kazması konusunda talimatlar vermektedir.

    kocası florestan'ın nerede olduğunu öğrenen leonore, son bir umutla genç gardiyan yardımcısı fidelio kimliği altında hapishaneye girmeyi başarmış ve kocasını kurtarmanın yollarını aramaktadır. yalnız ufak bir gönül sorunu vardır ortada. baş gardiyan rocco'nun kızı marzelline, gönlünü yeni işe başlamış bu yakışıklı "genç adam" fidelio'ya kaptırmış, marzelline'ye daha önceden aşık olan rocco'nun uşağı jaquino da fidelio'yu bu yüzden kıskanmaya başlamıştır. leonore, marzelline'nin ilgisine sessiz bir tepki vermeyi tercih etmiştir. kızının fidelio'ya karşı hisssettiği duyguların farkında olan rocco da, leonore'nin bu sessiz tepkisini aynen kızı gibi sessiz bir evet olarak algılamıştır.

    olayların işte bu şekilde düğümlendiği noktada, beethoven*, insan sesi için yazdığı en romantik ve en güzel dörtlülerden birisini, "mir ist so wunderbar" adlı quarteti sahneye taşımıştır "doğumu benim için en sancılı geçen çocuğum" dediği fidelio operasında:

    "mir ist so wunderbar"

    marzelline (für sich):
    mir ist so wunderbar,
    es engt das herz mir ein;
    er liebt mich, es ist klar,
    ich werde glücklich sein!

    leonore (für sich):
    wie gross ist die gefahr,
    wie schwach der hoffnung schein!
    sie liebt mich, es ist klar,
    o namenlose pein!

    rocco (für sich):
    sie liebt ihn, es ist klar,
    ja maedchen, er wird dein!
    ein gutes, junges paar,
    sie werden glücklich sein!

    jaquino (für sich):
    mir straeubt sich schon das haar,
    der vater willigt ein,
    mir wird so wunderbar,
    mir faellt kein mittel ein!

    marzelline:
    cok tuhaf hissediyorum kendimi,
    kalbim sıkışıyor;
    o seviyor beni belli ki,
    mutlu olacağım!

    leonore:
    tehlike ne kadar büyük,
    ve umudun ışığı ne kadar zayıf!
    beni seviyor belli ki,
    ah o isimsiz acı!

    rocco:
    kızım onu seviyor belli ki,
    evet canım, o senin olacak!
    iyi ve genç bir cift,
    mutlu olacaklar!

    jaquino:
    saçlarım diken diken,
    baba onay veriyor,
    çok tuhaf hissedeceğim kendimi,
    hiçbir çıkışım yok!

  • başladınız yine izledim , akşam izlerim bilmem ne. bize ne ulan ne zaman izleyeceğinizden. dizinin konusu ne , oyuncular kim vs onlardan bahsetsene.

  • hani bizim gibi salaklar da anlayabilsin diye bir açıklaması var, "elini fırına sok 1 saat gibi gelir, ama güzel bir kızlar 1 saat konuş 1 dakika gibi gelir" diye. yani diyor ki güzel şeyler çabuk geçer, kötü şeyler bir ömür sürer. peki bu durumda kişinin en güzel çağlarını yaşadığı gençliğin bir saniye, yaşlılığın ise bir ömür sürmesi gerekmiyor mu? niye gençler bir türlü büyüyemediklerinden, yaşlılar ise yılların su gibi aktığından şikayetçi? tersi olması gerekmiyor mu? güzel geçen gençlik yılları içinde olana neden bitmez tükenmez geliyor da yaşlılıkta günler 1 saatte bitiyor?

    şu an izafiyet teorisinin açığını buldum resmen. einstein yaşasaydı, tebeşiri tahtaya fırlatır "kahretsin işte bunu ben de açıklayamıyorum" derdi. ama şimdi beni anlayacak kimse yok. zekamla başbaşa, hızlı geçen bir ömrü tüketiyorum anasını satayım.

  • hapiste bol bol izler ve dinlersin dedirtir. ama bu sefer daha önce ağar'ın yattığı hapishaneyi 5 yıldızlı otele çevirmesi gibi olmaz.

    vatan millet aşkı hikayesine saklanarak milyonların hayatını çalmanın hesabı elbet sorulur.

  • - turkiye'ye gelince cennete gelmiş hissediyorum.
    + iznin bitince ne skime cehenneme dönüyorsun o zaman. kal burada.