hesabın var mı? giriş yap

  • neden öyle hareketli, neşeli bir müziğin arka planda çalındığını merak ettiren görüntüler.

    hem kafamla ritim tutuyorum hem kazalar eyvah eyvah diyorum.

  • 2002: hesabı hatun kişiye ödetmek

    2006 edit: yapilabilir neden olmasin

    2014 edit: hesabi hatun kisiye odetmek

    uzaydan gelen edit: hesabı sürekli hatun kişinin ödemesi ve bundan memnuniyet duyması

  • sene 92-93 filan. adam eksiğimiz var daha doğrusu bizim kaleci hasta üşütmüşüm filan diyor.. yalvar yakar maça getirdik çocuğu. maç başladı bizim kaleci yerinde duramıyor bir hareket hep. neyse kaleye şut geldi kalecimiz topu tuttu ama tutar tutmaz paçalarından bok akmaya başladı. mideyi üşütmüş ishalmiş eleman. top karnına geliyor kucakladığında basınçla da tabi koyuveriyor... o kaleye kimse geçmedi maç da bitti. halı saha sahibi de boku bize temizletti. ..

  • 'hiç kimse cezayı kazanmaz, ödülü de. aklınızı hak etmek, kazanmak gibi fikirlerden arındırın; ancak o zaman özgür düşünebileceksiniz...'

    şu sözleriyle farklı bir kafa yaşadığını kanıtlayan teyze. onun yaşına geldiğimde ben de aynı kafada olsam negzel olur.

  • çok ilginç bir maç. niye diye soracak olursanız şöyle ki:

    konyaspor geçen hafta gençlerbirliği'nden 5 yedi, ondan önceki hafta da galatasaray'dan 5 yedi.

    gençlerbirliği ile galatasaray bu hafta karşılaştı. 1-1 bitti.
    haftaya beşiktaş-galatasaray ve ondan hemen sonraki hafta da gençlerbirliği-beşiktaş maçları var. kısaca öyle işte. hep bunlar birbiri ile oynuyor gibi.

    entrylerimin sonlarını getiremiyorum :(

  • benim de başıma geldi, sonrasında tüm vücudum bir hafta boyunca ağrıdı çünkü acımasızca ev taşıttılar.

    3 kız okulun ilk günü 3 farklı öğrenci yurdundan 3 gerizekalı toplamış, birbirini tanımayan 3 gerizekalı bir kamyon eşyayı eve yerleştirdi ve yurtlarına dağıldı.

    sonraki günlerde bu 3 kız bu 3 gerizekalı ile muhatap bile olmadı. 3 gerizekalı ise arkadaş olup aynı eve çıktı.

  • fatura işlerinde, resmi evrakta adres verirken de sıkıntı yaratan durumdur. örneğin müstakil evde oturuyorsanız ve apartman adınız yoksa telefon bağlatırken falan karşılaşabilirsiniz bu durumla. yaşanmış örnek de şu şekildedir:

    - ev adresinizi alabilir miyim?
    + x mahallesi y çıkmazı 3/1 ilçe-şehir
    - apartman adınız nedir?
    + apartman adı yok.
    - ama olmak zorunda.
    + müstakil ev ve adı yok. numara yeterli.
    - ama apartman adınız vardır mutlaka.
    + ali apartmanı
    - yok demiştiniz.
    + şimdi verdim apartmanın ismini.
    - ??

  • 'elit' sözlük anlamıyla seçkin, kullanım anlamıyla ayrıcalıklı demektir. kabaca iki temel kaynağı vardır; kişisel çaba veya içine doğulan konum. kişisel olarak, seçkin (elit) insanların çoğunun derdi 'elit' olmak bile değil, ilgi duyduğu alanda veya konuda iyi olmaktır; bu alan sanat olur, spor olur, bilim, sanayi, vs. herhangi bir alanda bir çabası, hırsı, hedefi vardır, koşullar da yardım etmiştir ve kişi kendisini seçkinler arasında bulur. bu tanım moderndir; kişisel çaba ile edinilen bir mevkiden bahseder ve anglosakson bir icattır "elite athlete" falan derler. bir de doğuştan, aileden, sınıftan gelen bir seçkinlik vardır ki bunun kişinin başarıları ile ilgisi yoktur, dünyaya gelir ve kendisini bir sınıfın, bir ailenin içinde buluverir, otomatik olarak 'seçkin' oluverir. burada seçkinlik payesi kişiye değil, sınıfının konumuna verilmiştir. elbette kişi bunun faydasını görür; en iyi okullara gider, en iyi özel dersleri alır, en güzide yerlerde tatil yapar, vs. seçkin mi seçkin. ingiltere'de kraliyet ve soyluluk mertebesinin hala etkin sayıldığı 19. yüzyılda para bulan yeni burjuvanın bu tür rütbeleri satın alarak bu seçkinler arasına katılma derdi vardı; çok para sahibi olarak en iyi ortamlara ve olanaklara sahiptiler, ama elit değillerdi.

    iki dünya savaşı sonrası medeniyetin yeniden tanımlanması ile birlikte bu iki temel elitlik kaynağının yanına bir üçüncüsü eklemlenmiştir; bu yöntem belki de hep varolmuş, ancak son zamanlarda daha bir ön plana çıkmıştır: diyelim hiçbir alanda çok iyi denecek bir başarınız yok, ayrıcalıklı bir aileden de gelmiyorsunuz, gelgelelim işgal ettiğiniz bürokratik makamdan, tanıdık kontenjanından, parayı bulmaktan ya da popüler bir medya karakteri olduğunuz için ortamlarda sıra atladınız, öne geçtiniz, size indirim yapıldı vs. yani bir şekilde size 'ayrıcalıklı' davranıldı. şimdi elit oldunuz mu? sözlük anlamı olarak değil, ama keliminin kullanım anlamı olarak artık siz bir elitsiniz. "ama olmaz, sayılmaz, sözlük..." neden? elitlik doğal ya da ilahi değil, ama sosyal veya kültürel bir rütbe ise, elitliğin ne anlama geldiği de geçmişten değil, o an varolan toplumun tavrı ile belirlenir. eğer bir toplum size olumlu anlamda bir ayrıcalık yapıyorsa pratik olarak seçkinsiniz, yani elitsiniz.

    bugünün toplumunda bir konuda ya da alanda en iyiler arasında olmak ya da aile bağlantılarınız tek başına kesmez; bugün artık bunun havasının atılması, göze sokulması ve farkedilebilir bir getirisi olması önemlidir. diyelim seçkin (elit) bir bilim adamı oldunuz, alanınızda ses getirecek araştırmalar yaptınız, literatüre katkılarınız üst düzeyde, disiplininizi bir noktadan bir noktaya taşıdınız. yeter mi? yetmez. bir açılışta, bir köfteci kuyruğunda vs. sıranın önüne geçebiliyor musunuz, size kıyak yapılıyor mu? evet diyorsanız işte o zaman elitsiniz. eğer bu yoksa, eğer elit (seçkin) sayıldığınız o kendi bilim alanınız dışında bir avanta veya bir ayrıcalık edinemiyorsanız sizin elitliğinizin bir kıymeti yoktur, yani sözlük anlamından bağımsız olarak, siz bir elit sayılmazsınız. "ne olduğun değil nasıl kabul edildiğin" prensibine göre işleyen bir mekanizmada klasik anlamda bir elit sayılabilmek için gerekenleri yapsanız bile eğer ayrıcalıklı konumunuzu gösteremiyorsanız hayal kırıklığı ve tatminsizlik yaşayabilirsiniz.

    hadise dönüp dolaşıp şuna dayanır: bu hayatta gerçekten önemli olan nedir? her ne pahasına elit mertebesine erişmek mi? o zaman milletin gözüne sokup ayrıcalıklı sayılacağınız aksiyonlara girmek gerek, altının nasıl doldurulduğunun bir önemi, daha doğrusu bir 'getirisi' yok. bir zamanlar lordluk satın alan ingiliz burjuvazisinin derdi tasası bu rütbeleri edinip daha çok para ve güç edinmekti; yani elitlik bir araçtı, amaç değil. amaç gerçekten soylu bir aileden gelmek olamaz, çünkü bu kişinin isteğinden bağımsız birşey, bir şans. peki amaç kişinin kendisini bir alanda, ya da genel olarak hayatta, bulunduğundan daha iyi bir mertebeye getirmesi mi? o zaman elit olmaya çalışmak, artık her ne demekse, boş ve gereksiz bir hedeftir; sen bir şekilde hayatını zenginleştirir, renklendirirsin, yepyeni çabalara girişir, kısaca hayatını doldurur ve bir çeşit keyif alırsın, ama derin ve 'seçkin' bir tatmindir bu, ondan sonra eğer ortam uygunsa bu keyfinin toplumsal getirileri de olabilir.

    8 milyar nüfusun olması yanıltmasın; hakkıyla farkına varılır ve değerlendirilirse insan olarak varolmak tek başına çok seçkin bir mertebe, bütün rütbelerden öte bir varoluş hali, gerçek bir ayrıcalık. dünya işte bu ayrıcalığın anlamını kavramaktansa yeni statüler yaratıp bunların etrafında birbirlerine secde etmeye çabalayan insanlarla dolu. bob marley'in dediği gibi:

    "oh, it's a disgrace
    to see the human-race
    in a rat race, rat race!"

  • tam 87 yıl öncesinden gelmiş, tokat gibi bir cevaptır.

    ''bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanında geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. bu tavrın manası neye delalet eder? medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır.'' 1925 inebolu