hesabın var mı? giriş yap

  • beyazid meydanındaki ıvır zıvırcıların orada bir saat tamircisinde şahit olmuştum :

    müşteri: -abi bu olmamış ki?
    tamirci : -nasıl olmamış o' lum şahane çalışıyor saat.
    müşteri: -e akrep yok?
    tamirci : -akrep ne lan?
    m: - abi yelkovan var akrep yok, dakika belli de saati nasıl anlıycaz?
    t: - e sen güneş tepedeyken saat acaba altı mı yoksa dokuz mu diye merak edecek kadar salaksan ben ne yapayım?" kaç geçiyo"lar önemli o' lum, saat 2 mi 4 mü bi şekilde anlıyor zaten insan.

  • genelde padişahlar o dönemde pazar gezmelerine falan hünkar sıfatıyla çıkmazlardı, halk gibi giyinip kamufle olurlardı güvenlik gerekçeleriyle. yani bugünkü padişahla o zamankiler aynı değildi.

    evet amk muhteşem yüzyılda gördüm. kanuni kapkara bir kapşonlu giyip öyle çıkıyordu çarşıya pazara.

  • sürekli farklı şekillerde karşınıza çıkan yalnızlık. hemen hemen her detayda gizlidir. işten eve geldiğinizde, çay içtiğinizde, bulutlara baktığınızda, tıraş olduğunuzda yada çok farklı herhangi bir eylemde, her yerde...

  • -"şeni çiri me" * ne demek biliyor musun kızım?
    -biliyorum baba... "senin derdin benim olsun" demek...
    -senin derdin olmasın kızım, senin derdin hiç olmasın...
    baba ağlamaya başlar.

    ben gözlerimi kaçırırım.
    babaya 20 gün ömür biçilmiştir.
    20 gün ve sonraki günler ve 20 yıldır ne zaman aklıma gelse babamın gözyaşları benim içimden akar.

  • böyle bir saçmalık olabilir mi ya. yemin ediyorum artık tiksindim şu ülkeden.

    ulan benim zamanında 100 100 para biriktirerek, sana da vergisini vererek alın terimle aldığım telefonumu sen şimdi ne hakla iletişime kapatıyorsun. sen kimsin ya. senin varlık sebebin bana hizmet mi etmek bana eziyet mi etmek.
    gece gece bütün sinirlerimi zıplattılar yemin ediyorum

  • - abi sen kız mısın? niye küpe takıyorsun?
    + çok ayıp, ben kızım... şimdi o kadar çirkin miyim yani?
    - ee... şey... ama sakalın da var
    + hastalığım var o tüyler ondan. çok kırdın beni ufaklık
    - abla çok özür dilerim ya böhüüeee

  • -istanbul’un romantik simgesi kız kulesi. pek çok efsaneye ilham olan kule, osmanlılar gelene kadar leander kulesi adıyla biliniyordu. sevgilisi hero’ya ulaşmak için, boğazı yüzerek geçen leander’in hikayesinden esinlenerek bu isim verilmiştir.

    -kulenin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemekle beraber on ikinci yüzyılda bizans imparatoru ı.manuel tarafından yaptırıldığı sanılıyor. daha doğrusu oraya bir savunma kulesi yaptırdığı biliniyor. amaç: istanbul’a yönelik saldırıları önlemek, ticaret gemilerini kontrol edip vergi kaçırmalarını önlemek. hem kule hem de bir gümrük binasıymış anlaşılan.

    -istanbul’un fethi’yle birlikte leander kulesi yenilenmiş, belki de yeniden yapılmıştır. fatih sultan mehmet tarafından boğazın güvenliğini artırmak için toplar yerleştirildiği tarihçi tursun bey tarafından yazılmıştır.

    -osmanlılar, pek çok şeyde olduğu gibi, leander hikayesini kendi kültürlerine göre efsaneleştirmişlerdir. evliya çelebi’nin aktardığına göre: zamanında abbasi halifesi harun reşit istanbul’u fethetmek için ordusuyla gelir. orduda battal gazi adında bir kahraman, yanında üç bin yiğidiyle savaşmaktadır. onca çabaya rağmen istanbul fethedilemez. harun reşit vazgeçerek orduyla geri döner ancak battal gazi, üsküdar’a yerleşir. savaş sırasında üsküdar tekfurunun kızına aşık olduğu söylenir. yedi sene üsküdar’da bağ ve bahçe işleriyle uğraşır. yedi sene sonra, şam’ın fethi için çağrılır ve yiğitleriyle beraber şam’a savaşmaya gider. müslümanlar savaş için üsküdar’dan ayrılınca bizans kralı, kadıköy’e bir kale yaptırır. üsküdar tekfuru da battal gazi’den kızını korumak için kızını ve hazinelerini kız kulesi’ne taşır. şam’ın fethinden sonra dönen battal gazi, kız kulesi’ne kayık ile geçer ve tekfurun kızını ve hazinelerini kaçırır. sonra üsküdar’dan atına atlayarak uzaklaşır. “atı alan üsküdar’ı geçti” atasözünün hikayesini de öğrenmiş oldunuz böylelikle.

    -bu hikayeden sonra leander kulesi, kız kulesi olur. osmanlılar, kız kulesi’ne kule-i duhter (farsça: kız) de demişler.

    -osmanlı devleti büyüdükçe, devlet güçlendikçe kız kulesi’nin güvenlik için kullanma ihtiyacı ortadan kalkmıştır. kulenin içerisinde yine de ufak bir askeri birlik bulundurulmuştur. duvarlarındaki toplar zamanla bayram ve törenlerde kutlama atışı için kullanılmıştır. yeni bir padişah tahta çıktığında, ordu sefere çıkarken, savaş kazanıldığında halka duyurmak için toplar ateşlenmiş.

    -yine önemli günlerde adet olan nevbet vurulması (mehter çalınması) kız kulesi’nde de yapılmıştır. bir süre sonra kulenin boğazdan geçen gemilere yön göstermesi için kandil kulesi eklenmiştir. kız kulesi bir deniz feneri olmuştur diyebiliriz. bunların yanında hapsetmek, gözaltına almak için de kullanılmıştır. gözden düşenler, sürgün edilen bazı kişiler kuleye hapsedilmiştir.

    -on dokuzuncu yüzyılda yaşanan kolera salgınında kız kulesi, karantina hastanesi olarak kullanılmış. hastaların bir kısmı kulede tecrit altına alınmıştır.
    ilginç bir girişimi 1880 yılına ait bir gazete haberinden öğreniyoruz. fransızca la turquie gazetesi, bir ingiliz’in, kız kulesi’ni kiralamak istediği ve niyetinin “bu bizans anıtını, restoranı ve kahvehanesi olan bir otele çevirmek” olduğunu yazmış. bu girişimle ilgili bir sonuç alınmamış.

    -kız kulesi zaman içerisinde pek çok tadilat geçirmiş. elimizdeki şehir resimlerinden zaman içerisinde nasıl değiştiğini görebiliriz. bizans zamanında gerilen zincir ile yıkılmış, istanbul’un fethinden sonra tekrar yapılmış, 1719 yılında fenerden çıkan yangın ile kule harap olmuş. kule bugün ki görünümünü 1832 yılında yaptırılan tadilattan sonra almıştır.

    -kızkulesi, 1959 yılında silahlı kuvvetlere devredilmiş, deniz ve hava trafiğinin denetlenmesini sağlayan bir radar istasyonu olarak kullanılmıştır. bir süre siyanür deposu olarak da kullanılmış, 2000 yılında yapılan ihale ile restoran olarak hizmet vermeye başlar.

    -türkiye denildiğinde istanbul denildiğinde akla ilk gelen, efsanelere konu olan kız kulesi, 2000 yılından beri bir restoran. böylesi değerli bir kültür varlığının daha simgesel bir eser yapılmasını bekliyor insan.

    -bu konuyu her fırsatta dile getiren, her ortamda savunan kişi kuşkusuz sunay akın’dır. kız kulesi’nin 1995 yılında ihaleye çıkarılması ve 49 yıllığına kiralanmasına tepki göstermiş, kız kulesi’nin müze yapılmasını önermiş. adına da “şiir cumhuriyeti” demiştir.

    entry videosu
    tarih ve genel kültür içerikli videolar hazırlıyorum. amacım güzel vakit geçirirken bir şeyler öğrenmek/öğretmek. youtube kanalıma bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

    kaynaklar
    • deniz mazlum, kız kulesi’nin uzun tarihinden bir kesit: 18. yüzyılda “kule-i duhter”.
    • mehmet sait türkkan, xvııı. yüzyılda kız kulesi.
    http://www.serenti.org/…si-tarihcesi-ve-efsaneleri/
    https://www.uskudar.bel.tr/…ain/pages/kiz-kulesi/35
    https://sites.google.com/…eleri/kiz-kulesi-efsanesi
    http://jfa.arch.metu.edu.tr/…ilt24/sayi_1/35-47.pdf
    https://en.wikipedia.org/wiki/hero_and_leander

  • acilen getirilmesi gereken düzenleme.

    bebek hemen doğar doğmaz bebekten kan alınıyor zaten. bu kanın bir kısmı da dna testi için kullanılmalı. eğer ortada bir sakatlık varsa anında ortaya çıkmalı, 10 sene sonra değil.
    anasını satayım ülke coşmuş. sabah programlarına bir bakıyorsun ülkede kimin eli kimin cebinde belli değil. ki bu sadece ekranlara yansıyan çok çok az bir miktar. eminim ki şuan milyonlarca insan başkasının çocuğunu kendi çocuğu sanarak yaşıyor.
    bir düşünün beyler, on yıllarca babalık yaptığınız, kendinizden sandığınız çocuk yada çocuklar başkalarının çıkıyor. o saate kadar evladım diye sevmişsin. atsan atamazsın, aynen devam etmeye kalksan edemezsin. yıllarca enayi yerine konulmak, aldatılmak da cabası. anlatırken bile insanın içi daralıyor. rabbim bu nasıl bir dramdır.

    gündüz kuşağı programlarının bana verdiği yetkiye dayanarak diyorum ki, bu düzenleme geldiğinde şuan evli olan mevcut çiftlerin de en az 3/1i boşanacaktır.

    edit: bazı yazarlar mesajla uyardı ve bu testin faydalarının sadece aldatmayla sınırlı olmadığını söyledi. zira bi ara tüp bebek yaptıranlara kendi spermlerini koyan şerefsiz doktorlar varmış ya da hastanedeki bebek karışma olayları herkesin malumu. doğumdan hemen sonra yapılacak bir dna testi ile tüm bunların da önüne geçilebilir.

    not: al işte, burada toplum için cidden büyük bir yara olan konuya çözüm önerini sunuyorsun. konuyu tartışmaya açıyorsun. embesilin biri de gelip (bkz: bunu anana sorsana) yazıp kendince espri yaptığını, komik olduğunu sanıyor. allahın ergeni seni.

    not2: bir yazar arkadaş; "ay ne ayıp birşey ya. buna izin veren kadın olabilir mi? siz çocuğunuzun annesine neyi yakıştırıyorsunuz. " demiş.
    zaten kimse yakıştıramadığı için bu olaylarla karşılaşılıyor. evet sen eşinden eminsin belki ama kanuni düzenlemede ne diyeceksin? kişiye özel madde mi getireceksin. ayrıca kusura bakmayın kadınlar. sizi töhmet altında bırakan yine kendi hemcinsleriniz. ayrıca bu herkesi kapsayan yasal bir düzenleme olursa hiç kimse de gocunmaz, gurur yapmaz.

    not3: bazı yazarlar diyor ki; " güvenmediğin insanla evlenip çocuk yapma o zaman ayı. v.s." konu da tam bu zaten çocuğu sen yapmamışsın bilader. ve sırf eşine çok güveniyorsun diye başkasının çocuğuna babalık yap o zaman. çünkü dna sonucu gelene kadar neredeyse herkes karısına çok güveniyor.

    not4: kendisini burada ifşa etmeyeceğim ama, az önce tam da bu başlığa konu bir kadın sözlükte mesaj attı ve şöyle dedi: "zaten bi yaştan sonra başkasının çocuğunu öğrensen bile bir şey değişmez ki senin çocuğundur artık o." kendisine, bunu kocasına yapanın yatacak yeri olmadığını, bunun çok kötü bir şey olduğunu adamın bilmeye hakkı olduğunu söylediğimde ise "yatacak yerimiz mi yok?ortaçağ beyinli üç kuruşluk çomarlardan mı öğreneceğiz lan dünyayı?" diye cevap attı. yani kadının vicdanı tamamen rahat ve gram suçluluk duymuyor. aksine seni çomarlıkla suçluyor.
    özetle, artık katiyetle kanaat getirdim ki böyle bir kanun kesinlikle çıkmalı.

    sosyal sorumluluk: (bkz: lösemi tedavisi için yardım kampanyası)