hesabın var mı? giriş yap

  • haksız protestodur.

    fakiriz arkadaşlar, şunu artık kafanıza sokun.

    “oturup bir kahve de mi içemeyeceğiz?” diye soracaklara peşinen cevap vereyim: içecekseniz böyle şikayet etmeyeceksiniz. paranızı biriktirip gidip öyle içeceğiz ya da başka yerden kısıp denkleştireceğiz.

    zira 48 lira denen paranın bugünkü kurla karşılığı yaklaşık 2.5 dolar.

    girin bakın amerika’daki starbucks fiyatlarına. bir sürü ürün hala daha amerika fiyatlarından daha ucuz.

    fakirlik, gelişmemiş bir ülke vatandaşı olmak böyle bi şey.

    sahte zenginlik bitti arkadaşlar. dilerim bunlar iyi günler değildir.

    alışsanız iyi olur, yoksa çok ağlar durursunuz.

    editbucks: arkadaşlar bana neden çemkiriyorsunuz? sanki zamları ben yaptım, sanki ben çok memnunum.

    ok, keşke bölgeye göre fiyatlandırsa, keşke burda da 2.5 lira olsa. hepsine ok diyorum. hepiniz haklısınız.

    merciler kontrol etsin diyen arkadaşlar: kontrolünü umduğunuz mercilerde en baştan sağlıklı işleyen bi kontrol sistemi olsa, zaten böyle fakir olmazdınız diye tahmin ediyorum. ama siz daha iyi bilirsiniz tabii.

    lütfen kabul edemediğiniz fakirliğinizden alevlenen ateşli hırslarınızı fakirliğinizin sorumlusu olanlardan çıkarın; ben de siz gibi fakirim.

    editté macchiato: sevgili arkadaşlar, iyi niyetlisiniz anlıyorum. buyrun, edin protestonuzu; ben kimse protesto etmesin demedim. hepinizi destekliyorum gönülden.

    alçak kahve sektörünü yola getirince eliniz değmişken elektronik eşya, et süt gibi temel gıda ve araba/taşıt satıcılarını da protesto etmekten geri durmayın.

    onlar kim köpek de bu millete 40-50bine telefon satmaya kalkıyor?

    kahve sevdasına kapılıp, etin fiyatından daha pahalıya peynir satan alçaklara da bi protesto ayırmadan geçmezsiniz umarım.

    fındık da çok pahallandı bence; hatta duyduğum kadarıyla almanya’ya burdan giden fındık orda daha ucuz(muş). fisko birlik mi kimse sorumlusu o da bi zılgıtı hak ediyor diye düşünüyorum; onu da sakın boş vermeyin.

    ayrıca şahsi ricam, selpak’a da el atmanız. 10 tane selpak mendili 38 liraya aldım dün. tuvalet kağıdını da söyleyecektim de bir an fakir olduğumu hatırlayıp selpak tuvalet kağıdı benim neyime diyerek vaz geçtim.

    böyle böyle teeek tek hepsini yola getirip, o pis iç ve dış güçlerin oyununu da bozmuş olursunuz.

    hadi bakalım; aslansınız, kaplansınız.

    şimdi müsaade ederseniz zar zor aldığım ristretto biancomu içmem gerek daha fazla soğuyup tadı kaçıp param boşa gitmeden.

    siz bir ristretto bianco kaç lira biliyor musunuz?

  • başrollerinde müjde ar, macit koper, yılmaz zafer'in oynadığı 1986 yapımı fantezi/komedi türünde bir atıf yılmaz filmi olan ah belinda, konusu ile klasik yeşilçam filmlerinden oldukça farklı, oldukça sürrealist bir yapımdır. 86 yılında nasıl çekilmiş lan bu film dedim izleyince. adeta david lynch filmi!

    ilk bakışta filmin konusu şu şekildedir. serap bir tiyatro oyuncusudur. başarılarıyla kariyer basamaklarını beşer beşer çıkan serap, önce asiye nasıl kurtulur? oyunundaki asiye rolünü kapar. ardından kariyerinde bir ilk olacak teklifi alır: belinda şampuanlarının reklam filminde naciye rolünde oynamak. bu her ne kadar tiyatrocu ruhuna ters düşecek basit bir proje olsa da ünlü olma sevdası ve ödeyecekleri paranın güzel olması ağır basar, teklifi kabul eder.

    --- spoiler ---

    reklam filminin konusu ise şöyledir. naciye, iki çocuk annesi, bankacı bir kadındır ve hulusi bey ile evlidir. mutlu bir evlilikleri vardır. evinin geçimine katkıda bulunur, kocasını tatmin eder, çocuklarına iyi bakar, kısacası küçük bir orta gelirli ailenin olması gereken bütün özelliklere sahiptir. fakat bu mutluluğun sırrı naciye'nin aşırı uyumlu bir anne/eş olmasında değil, ne hikmetse belinda şampuanlarındadır. çünkü belinda şampuanını kullanana naciye'nin saçları adeta ipeksi bir görünüme kavuşur ve bütün aileyi etkiler, mutlu eder.

    böylelikle reklam filmi çekilmeye başlar. serap mayosunu giymiş, tam küvette belinda şampuanıyla yıkanırken (tabi bu arada ahh belinda ooaahh belinda gibi fantezilerinizi süsleyecek sesler çıkarır ekiptekiler) bir de ne görsün?! kast ekibinin yerinde yeller eser. kahramanımız serap varoş ötesi bir banyodadır. böylece hikaye başlar.

    serap ve naciye karakterleri aslında taban tabana zıt karakterlerdir. serap evli değildir, suat karakteriyle tutku dolu bir aşk yaşamaktadır. etilerde hoş bir çatı katında dairesi vardır. sabahları portakal suyuyla kahvaltı eder, ekmek kızartır falan. naciye ise eli işte, gözü de işte klasik bir ailenin klasik bir kadınıdır. serap spora gider, yediklerine dikkat eder, formda kalır. naciye ise tam bir kadın anamdır. e haliyle serap role bürünmekte acayip zorlanır. üstüne üstük suat gibi yakışıklı, karizmatik, kendinden bile kıskandığı bir adamla birlikteyken rol icabı eşi olduğu hulusi'den ölesiye tiksinir.

    role ısınamayan serap'ı acı bir sürpriz beklemektedir. bir gece aniden kendini varotik bir evde, reklam filmindeki rolünün gerçeğe dönüşmüş halinde bulur. adeta paralel evrene geçmiştir şampuanla yıkanırken. önce bir şok yaşar, durumu anlamaya çalışır, kendini anlatmaya çalışır, ben serap'ım der ama nafile. bir de çoklu kişilik bozukluğu sendromu teşhisi konur. kimseyi bir türlü ikna edemeyince naciyeymiş gibi davranmaya başlar ama bunu da beceremez. tasarruf konusunda hassas olan hulusi bey'i sürekli ışıkları açık bırakmasıyla irrite eder. sürekli makarna, çorba gibi karbonhidratla doyan eve 2 kilo bonfile alır. orta sınıf aile dedik, ne anlasın bonfileden! zaten hulusi bey bonfileyi de çocuklara ekmekle yedirmeye çalışır çabuk doysunlar diye. kocasını türlü bahanelerle salonda yatırır. sonra gider paralel evrende de tiyatrocu olmaya kalkar ama senin evin var ayol, ne provası gece gece?

    en sonunda naciye olmayı kabul eder. yemek tarifini verirken adeta yılların ev kadınıymış gibi verir. çocukları babaanne tarzında dungangaa şarkısıyla uyutur. kocasını artık salona göndermez, yanına yatırır. tam bu sırada da gerçeğe dönerler, cast ekibiyle olan reklam filmi çekimine. yani artık role büründüğü anda her şey gerçeğe döner. serap aslında paralel evrene gitmemiştir, sadece role bürünmüştür.
    --- spoiler ---

  • ev sahibi arap. üç hafta önce mesaj attı “her şey iki katına çıktı, ekonomi kötü, kirayı da artırıyorum. ya verin ya da çıkın” dedi. elimizde kontrat var. haklarımızı biliyoruz. isterseniz mahkemeye gidin çıkmıyoruz dedik. adam üç haftadır taciz ediyor. evde huzur kalmadı. gece gündüz arıyor mesaj atıyor, tehdit imalarında bulunuyor. yine de bir zorbaya boyun eğmeyeceğim. çıkmayacağım. yasal hakkım neyse kullanacağım. her şeye rağmen bu ülkede hak var hukuk var. kimse kirayı iki katına çıkaramaz. ama öyle zor ki bu süreç. keşke herkeste vicdan denen şey olsa, dini sadece namaz ve oruca indirgemese. her mesajı allah kuranla başlayıp sonunu tehditle bitirmese.

    edit: arkadaşlar hala zaman zaman mesaj atıp son durumu soranlar oluyor, bu sebeple buraya güncelleme yazacağım. biz kendi evimize taşındık! zaten kiradayken kendi evimizin teslimatını bekliyorduk, tüm bu olayların bu şekilde sonlanması tek güzel şey oldu. eski ev sahibi buraya ilk entry girdiğim dönem birkaç mesaj daha atmıştı. fakat biz çok kararlı durduk ve hatta ters bir mesaj attık sınırlarını aşma içerikli. o mesajdan sonra sustu ama yine de arada bir “evi satacağım, iki ay sonra satacağım, yarın satacağım vs” diye mesajlar yollamaya devam etti. o mesajlara cevap vermedik ve tabii ki de evi satmadı, sadece aklına düştükçe eski sevgili gibi yazdı iş olsun diye. biz taşınacağımızı haber verince de sevinçten havalara uçtu. böyle işte. sonuç olarak biz ev sahibi olayından kurtulduk.

    bundan iki üç yıl öncesine dek ev kredisi altında hayatımı sınırladığımı düşünür ve üzülürdüm. pişman olurdum böyle bir borca girdiğime çünkü arkadaşlarım arabalarını değiştirir, güzel güzel plansız tatillere çıkarken ben hesap yapardım. ama özellikle de bu yaşadığımız şeylerden sonra iyi ki diyorum. iyi ki zamanında cesaret edip bir ev almışız. herkesin önceliği tabii ki farklıdır ama demek ki benim için güzel bir araba veya hesapsız bir tatildense yaşadığım evde kafamın rahat olması daha önemliymiş.

    çok uzattım. bu süreçte abartısız yüz küsür mesaj almışımdır. belki daha fazla. herkes ya yardım etmeye çalıştı bilgisiyle ya da destek mesajı attı. hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. umarım hak eden ve iyi niyetli herkesin hikayesi mutlu biter.

  • 26 yıl önce, 28 eylül 1994 yılında talinn- stockholm seferini yaparken baltık denizinde batan gemi. bu büyük deniz faciasında ortaya çıkan yeni bir video yeni soruşturmalara neden olacak gibi. discovery network'ün 1994 estonya felaketiyle ilgili bir belgeseli, enkazın sancak tarafındaki hasarı gösteren yeni video görüntülerini gösteriyor.

    28 eylül 1994 yılı gecesi talinn- stockholm arası sefer yapan gemi baltık denizinde batmış, 852 yolcu ölmüştü. kaza nedeni olarak motorlu araçların bulunduğu kattaki giriş kapağının baş vizör kilidinin kırılması sonucu kapağın denize düştüğü ve açılan aralıktan suyun girmesiyle geminin battığı söylenmişti.
    enalt kattaki kamaralarda kalan yolculardan bazıları ağır birşeyin çarpma ve patlama sesine benzer gürültü duyduklarını söylemelerine rağmen dosya kapanmış, batan gemiyi yüzeye çıkarmanın maliyeti bahane edilerek geminin üzeri betonla kapatılıp denizin dibine terkedilmişti.
    bu konuyu araştıran belgesel film yapımcısı alman jutta rabel bu nedenle eli boş dönmek zorunda kalmıştı.
    ama sonradan gerçekler ortaya çıkmaya başladı. medyadan alıntılarsak:
    - - - - -
    gemiden bir yolcu ( carl eric reintamm ) gördüklerini aftonbladet’e anlattı. duyduğu ses ile boxer şortuyla dışarı fırladığında geminin dibinde denizin altında beyaz yüzen birşey gördüğünü ve o parlak şeyin sonradan dipte kaybolduğunu aralıktan sular girmeye başlayınca geminin yan yatmaya başladığını” anlattı. carl eric, 7.kattaki terasa kadar koşarak herkese geminin su aldığını haber vermiş ve 2 mürettebata geminin batmaya başladığını söylemişti.
    batmadan iki gün sonra, polis sorgusunda gördüklerini de anlattı. ancak o zamana kadar kamuoyu kazanın kapıdan kaynaklandığı konusunda bilgilendirilmişti

    ancak anlayamadığı şey, gördüğü şeyin neden batmadığı idi ve ekliyor.- “ama yavaşça geminin yanından kıç tarafına doğru ilerlemeye devam etti ve sonra çok yavaşça kayboldu.”
    altı yıl sonra, hayatta kalanlar için yapılan bir toplantıda, ilk kez, kendisinden asla imzalaması istenmeyen sorgulamasının polis tutanağını gördü ve söylediği bu önemli ayrıntıların tam olarak yanlış şekilde çoğaltıldığını fark etti.

    "güçlü bir fırtına vardı ve geminin duvarlarından/ kenarından gevşeyerek suya düşen parçaları oluşturan büyük beyaz kare metal parçalar gördü. aynı zamanda gevşemiş kapı parçaları da olabilirdi. "
    diye yazılan tutanak için:
    - tamamen yanlış! suda gördüklerimi anlattım ama gemiden kopup suya fırlayan parçalar olduğunu hiç görmedim!”
    diyor.
    hayatta kalanların düzenlediği yeni bir toplantıda kendisi gibi gören ve düşünenleri gördü.
    “orada suyun içinde dalgaların, birkaç kez birkaç metre genişliğinde beyaz bir duvar parçası olarak algıladığım bir şeyi taşıdığını gördüm. bir anda batmamasına şaşırdım, su üzerinden kayarak uzaklaştı. sonra kayboldu. artık teknedeki deliğin çok büyük olması gerektiğini ve geminin hızla suyla dolacağını anladım. "

    o buluşma ile aynı yıl, carl eric, estonya'yı inşa eden alman meyer tersanesine yardım eden finli bir avukat ile görüştü. görüşmeye tersanenin baş müfettişi deniz kaptanı werner hummel de katıldı. ve sonra reintamm'a göre bir denizaltıyla çarpışma olduğundan şüphelendikleri ortaya çıktı. olay aynı zamanda çok hassas bir jeopolitik dönemde meydana geldi. bundan sadece bir ay önce, ağustos ayının son gününde sovyet birlikleri doğu almanya, estonya, letonya ve litvanya'dan ayrılmıştı.
    felaketten önceki haftalarda isveç savunması estonya'yı askeri, elektronik teçhizat kaçırmak için kullandı. dönemin temyiz mahkemesi başkanı johan hirschfeldt tarafından yürütülen soruşturmada iki durum resmen teyit edildi.

    carl eric, bu konuyu araştırıp filme almak isteyen alman gazeteci jutta rabe’den çok umutluydu onun bir şeyler bulabileceğini umuyordu. isveç hükümetinin geminin üstüne beton dökme girişiminin anlaşılmaz ve gizemli olduğunu düşünüyordu.
    estonya gemisi üzerine atılmış olan büyük miktarda çakıl ve kum nedeniyle, jutta rabe'nin araştırması ne yazık ki beklenen sonucu vermedi.

    hayatta kalanlar ve yakınları tarafından yeni kapsamlı bir soruşturma yapılması talep edildi, ancak yetkililer ve isveç hükümeti buna hayır dedi.
    https://www.aftonbladet.se/…g-nagot-stort-i-vattnet

    bu kazadan 26 yıl sonra bugün yayinlanan discovery network'ün 1994 estonya felaketiyle ilgili bir belgeselinde gemiyle ilgili yeni bilgiler var.film yapımcıları, estonya gemisinin enkazında neredeyse sansasyonel keşifler yaptı. daha önce kısmen deniz dibine doğru gizlenmiş olan gövdede dört metre yüksekliğinde büyük bir delik buldular. şimdi soru şu: nereden geliyor? diyor gazete ilgili link ve video:
    https://www.expressen.se/…nia-hur-kan-de-ha-missat/

    estonya başbakanı jüri ratas, estonya'daki yeni bulgunun ardından başbakan stefan löfven ile görüşmek üzere stockholm'e uçtu.
    estonya basınının haberine göre, estonya başbakanı şimdi gemiyle ilgili yeni soruşturmalar talep ediyor.ayrıca stefan löfven ile şimşek hızında yeni bir toplantı istiyor. estonya'nın batmasının sebebinin baş vizörünün olacağına dair resmi versiyona asla inanmamışlardı.

    artık teknede belgelenen bir delik olduğuna göre, kazazede yakınları derneği sea, kazanın nedeni hakkında yeni bir soruşturma yapılması gerektiğine inanıyor.aftonbladet'in sea başkanı lennart berglund, bunun hızlı ve şeffaf bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini söylüyor.

    edit 1 : devam eden yeni gelismeler :

    estonyalı savcı isveç'i delilleri karartmakla suçladı.
    o zamanın basbakanı ingvar carlsson, estonya'nın kurtarılmasına karar verdi ama ardından da enkazı betonla kapatmaya çalıştı.
    - - - - - -

    “bugün, o zamanın sorumlu bakanlarından hiçbiri, geminin gövdesinde büyük bir deliğin açığa çıkması hakkında yorum yapmak istemiyor.

    eski savcı ve estonyalı müfettiş margus kurm şimdi isveç hükümetlerini enkazın durumunu bilmekle ve onu gizlemekle suçluyor.
    başbakan ingvar carlsson ilk olarak hükümetin m / s estonya'yı ne pahasına olursa olsun baltık denizi'nin dibinden yukarı çıkarmak için elinden gelen her şeyi yapacağına söz verdi.ancak 15 aralık 1994'te hükümet tam bir u dönüşü yaptı.- m / s estonya denizde kalacak, dedi. kısa bir süre sonra hükümet, gemi enkazının üzerine beton dökülmesine karar verdi.

    bugün, discovery'deki belgesel film yapımcıları, estonya'dan sonraki enkazın gövdede dört metre uzunluğunda bir delik şeklinde büyük hasar gördüğünü ortaya çıkardı.”
    medya bugün o zamanın siyasilerinin hepsine ulaşarak olay hakkında bilgi almak istemis ama hepsi telefona çıkmayıp veya konuşmayı reddetmişler.
    (başbakan carl bildt ,bir hafta sonra başbakanlığı devralan ingmar carlsson, iletişim bakanı ınes uusman, bayındırlık bakanı mona sahlin ve hükümet baskanı göran persson)

    2004 yılında m / s estonya'ya yapılan silah sevkiyatlarının açığa çıkmasının ardından, estonya hükümeti eski savcı margus kurm liderliğinde bir soruşturma başlattı.

    eesti päevaleht 25 gazetesinde, isveçli bakanların enkazın durumu hakkında - felaketten kısa bir süre sonra - gizli tutmayı seçtiklerini, derinlemesine bilgi sahibi olduklarını iddia ediyor. isveç'in denizaltıları ve sualtı operasyonları için büyük kaynakları olan bir deniz ulusu olduğuna dikkat çekiyor.

    - 850 kişinin hayatını kaybettiği bir kazayı soruşturma fırsatı bulan bir devletin bunu yapmamış olması mantıklı geliyor mu? isveçliler dalgıçlarını 1994 yılında enkaza gönderip enkazı incelemeyi görmezden gelemez miydi? margus kurm, muhtemelen oraya gittiklerini ve incelenebilecek her şeyi incelediklerini söylüyor.

    gazete, isveç hükümetinin estonyalılara yalan söyleyip söylemediğini sorduğunda cevap veriyor:

    - evet evet.

    eski savcı ayrıca isveç hükümetinin önce feribotu kurtarmamaya karar verme ve ardından deniz dibini çimentoyla örtme konusundaki istekliliğine işaret ediyor.

    - oraya 400.000 metreküp kum ve taş nakledildi ve soruşturma komitesinin hala çalıştığı şubat 1995'te çok hızlı bir şekilde mezar yapımına karar verildi. margus kurm, eesti päevaleht'e 25 aralık'tan sonra, aralık 1994'teki dalış videoları kayboldu ve kamuoyuna sunulan kopyalarla ilgili olarak skl, bazılarının manipüle edildiğini belirtti

    eski savcı şimdi, kendisinin estonya ile bir denizaltı arasındaki çarpışmadan kaynaklandığına inandığı kazayla ilgili yeni ve şeffaf bir soruşturma görmek istiyor.

    - bu hasar su seviyesinin altında olduğu için, hayatta kalanların hiçbiri su yüzeyinin üzerinde herhangi bir gemiden bahsetmedi, birçok gösterge var.

    aftonbladet yorum için margus kurm ile temasa geçti ancak kendisine ulaşılamadı. isveç hükümeti bu sabah gönderilen basın açıklaması dışında herhangi bir yorum yapmadı.
    - - - -
    burada kaza ile ilgili özet yapılmış:
    - - - - -
    estonya felaketi

    27 eylül 1994'te saat 19.00'dan hemen önce, estonya kruvaziyer feribotu m / s tallinn limanından ayrıldı. kısa bir gece yolculuguyla neredeyse bin yolcuyu bekliyordu - saat 8.30'da stockholm'deki värtahamnen'e varacaklardı.

    ancak gemi hiçbir zaman fin utö'den daha ileriye gitmedi, son varış noktasının ancak yarısına kadar gidebildi. gemi gece yarısından kısa bir süre sonra alabora olduğunda rüzgar kuvvetliydi ve dalgalar birkaç metre yüksekti ve sonunda tamamen battı. olay bir saatten az sürdü.

    güneş baltık denizi üzerinde doğduğunda, hayatta kalan 137 kişi çevredeki gemiler tarafından ele alınmış veya helikopterler tarafından kaldırılmıştı. o gece 852 kişi öldü, ancak cesetlerin sadece bir kısmı kurtarılıp yakınlarına teslim edilebildi.

    1996 yılında estonya, finlandiya ve isveç tarafından atanan kaza araştırma kurulu'na göre, estonya'nın batması şiddetli hava koşulları ve geminin pruva vizöründeki aşınmış menteşeler nedeniyle gerçekleşti. komisyon, nihai raporunda, yüksek dalgaların hem pruva vizörünü hem de rampayı yırttığını ve büyük miktarlarda suyun iceri akmasına neden olduğunu yazdı.

    https://www.aftonbladet.se/…morklaggning-om-estonia

    olayın olduğu gece stockholm’de çok fırtınalıydı. oğlum henüz 1,5 aylıktı ve gökgürültülerinden evde uyuyamıyordu. o havada uçak ve gemilerin zor durumda olduğunu düşündük ama böyle bir kaza olabileceği aklımızdan bile geçmemişti. bu gemiyle kazadan bir yıl önce ailece talinn’e gitmiştik. o zamanlar yanılmıyorsam şirketin iki adet gemisi vardı ve iç dekorasyonu ahşap döşemeli güzel bir gemiydi.

    olay duyulduğunda ülkede büyük üzüntü ve şaşkınlık yaşandı. sağında solunda birçok ülkenin bulunduğu baltık denizinin ortasında bir gemi batıyor ve yüzlerce insan yaşamını kaybediyordu.
    bir kazazede gazetelerden birine gemiden kadın ve çocukların kurtulma şansının az olduğunu söylemişti.
    gemi yan yatarken daha yukarıya çıkmaları gerekiyor. tam tırmanma aşamasına geldiğinde iki çocuklu isveçli bir kadın yukarıya çocuklarıyla beraber tırmanmanın imkansız olduğunu söyleyerek yere oturuyor. elde ip, merdiven yada başka yardımcı bir alet olmadığından adam çaresiz kalıp onlara yardımcı olamıyor.
    kendi en tepeye çıkıp aşağıya baktığında gördüğü: yere oturup iki çocuğuna sarılmış ölümü sessizce bekleyen bir kadın.
    görsel

    fotoğraf imgur’da archedephucking nikli kullanıcı sayfasından alıntıdır.

  • çoğu çakma olduğundan ülkenin fakirlik boyutunu anlamanıza ve ne kadar şekilci olduğunu hatırlamanıza yardımcı olur.

  • bu sene ki şampiyonluk inanın bana hiç bir galatasaray'lının skinde bile değildi, zaten ömrümüzün yarısı gs şampiyonlukları ile geçmiş. ama bu sezon öyle belden aşağı vurdunuz, bizlere öyle öfke birktirttiniz ki o arkasında durduğunuz ağzı bozuk, kenafir gözlü zübbeyi sezon sonu bizzat sizlere gönderteceğiz, sokaklarda yürüyüş yapacaksınız istifa etsin diye.