hesabın var mı? giriş yap

  • yemeksepeti'nin bünyesinde sipariş alan restaurantlardan birinin menüsünde "sos istemiyorum" adlı bir ürünün 1 tl fiyat ile satılıyor olması hadisesi.

    görsel

    merakımı gidermek için az sonra vereceğim siparişe 2 tane "sos istemiyorum" ekleyeceğim. 2 tane sos gelirse üşenmem "gelin bu sosları alın, ben sos istemedim" diye canlı desteğe bağlanırım.

    edit: sipariş görseli eklendi.
    görsel

    edit2: pizzacı aradı şimdi. aha dedim "beyefendi siz geri zekalı misiniz?" diyecek.. :)) sodexo çalışmıyormuş, yarın çeksek olur muymuş.. sos konusunu açmadı hiç. fırsatını buldun yapıştır tabii pizzacı, sen de yapıştır amk

    edit3: sipariş geldi, sos yok. değerlendirmem 10-10-10 olacak. teşekkürler yemeksepeti ve pizzacı.*

    edit4: tavuk topları için olan 2 tane ücretsiz sos hakkımı neden kullanmadığıma yönelik mesaj atanlar olmuş. abi ben kendimi ifade mi edemiyorum.. sos istemiyorum.

  • bu milletin evlilik merakından gına geldi artık. evlenenlerin evlenmemiş olanlara takmasından, erkeklerin evlenmek isteyen kızlara takmasından, kızların evlenmek istemeyen erkeklere takmasından, orta yaşlıların evlenmemis insanlara genel olarak takmasından, evlenmek için kırk takla atanlardan, evlenmiş erkeklerin pişmanlıklarından. yeter ya, tek derdimiz buymus gibi, baydı artık evlilik muhabbetiniz.

  • başlık: beyler fitness da hocaya
    entry: steroid hapları erkeklik hormonunu bozar mı dedim.. adam ''yok aşkım öyle şeylere inanma'' dedi nasıl rahatladım nasıl sevindim bilemezsiniz.

  • yapmış olduğum taşıma şekli.

    annesi de böyle tutuyor diyenlere kızanlara cevabım.

    benim yavruların annesi trafik kazasında ölünce bende bunlar kendilerini öksüz yetim terkedilmiş hissetmesin diye çocuk aklımla enselerinden tutup gezdirdim dedem görene kadar.

    dedem kızdı çünkü yavruları anneleri gibi enselerinden ağzımla tutuyordum. acısa ağlarlardı.

  • başlığı açan kişinin genç, heyecanlı, fıkır fıkır fikir ve merak insanı olduğunu beyinsel aktivitesinin çabaları sonucunda oluşturduğu bu sayfadan anlıyoruz. böyle kişileri severim ve bu kişiyi de kutlarım ki böyle bir başlık açmış. altına da kahveye bu toprak insanlarının 500 yıl önce kavuştuğunu belirterek, kahvenin bilinmediği dönemlerdeki kahve ile ilişkili anılan rengin nasıl ifade edildiğini söylemiş. pek de güzel etmiş. sonrasında bazı kişiler de şöyle veya böyle akıl oyunları sayılabilecek yanıtlar ile mevzuyu süslemişler. eh onlar da pek iyi yapmışlar. ancak gel gelelim konunun maksada eren kısmına değinen çıkmamış. niye? çünkü araştırma kısmı sınıfta kalmış diye düşünüp konuya ilişkin mevzuya ait bilgiyi kısaca sunalım:

    kahvenin osmanlı'ya gelişi en yaygın ve kabul gören kısmıyla; kanuni sultan süleyman (1520–1566) döneminde yemen valisi özdemir paşa vasıtasıyla imparatorluk başkentine geldiğidir. bir başka görüşe göre ise 1555 yılında halepli iki tüccarın taht-ül kale (tahtakale) semtinde açtıkları kahvehane sayesinde osmanlılar kahveyle tanışmıştır. yani kahve ile osmanlının tanışması 16. yüzyıldadır.

    (bkz: http://www.turkkahvesidernegi.org/…-kahve/195/674/0)

    16. yüzyıldan önceki tarihi vesikalar incelendiğinde sözkonusu renge "fındıki" denildiğini görüyoruz. bu kelime köken itibarıyla farsça olup fındık kabuğu rengi demektir.

    (bkz: https://tr.wiktionary.org/wiki/fındıki)

    fındık kabuğu rengi neden kahvenin bilinmesinden sonra sonra değişti? en evvel işte onu bence konuşmak gerekir.

  • ingilizler için tutmaması söz konusu değildir. bilakis ingilizler için toblerone öyle bir şeydir ki, yıllar önce trump başkan seçildiğinde dünyanın her yerinde twitter tt listesinde donald trump 1 numara iken, yalnızca ingilterede 2. sıradaydı.

    çünkü aynı gün ingiltere halkı toblerone dilimlerinin küçültülmesine tepki gösteriyordu ve toblerone 1. sıradaydı.

  • her şey dalgınlıkla adamın birine fazladan iki ekmek satmamla başladı. *
    -bakkal osman efendi

  • kesinliği hakkında bir şey söyleyemeyeceğimiz iddia.

    önce, güneş'e ne olacağını ve neden öyle olacağını anlamak gerek. biraz başa saracağım ve güneş'in yaşam evrelerini anlatacağım çünkü yıldızlar da insanlar gibi doğar, gelişir ve ölür.

    bu ön bilgi kısmını okumak istemeyenler doğrudan güneş'in ölümü ve sonuç kısımlarına geçebilirler.

    --- doğum aşaması ---

    uzayda yer yer, adına moleküler bulut dediğimiz gaz ve toz bulutları var. bunun gibi:
    görsel

    bu bulutlar yeterince yoğun oldukları ve belirli bir alt kütle sınırına ulaştıkları zaman burada fizik kanunları, yıldız oluşturmak üzere devreye girer. kendi yoğunluğu altında merkez bölgesi çökmeye başlayan bir bulutta, merkezî bölge sıkıştıkça buradaki madde yoğunluğu (yani kütle) artmaya başlar. buna bağlı olarak kütle çekim kuvveti gitgide güçlenir ve yakın çevredeki gaz moleküllerini de yavaş yavaş etrafına toplamaya başlar.

    kütle çekim enerjisi, merkeze doğru toplanan gazı ısıtmaya başladığında bu gazlar ışıma yapmaya (yani radyasyon yaymaya) başlar. olayın henüz başlarında, bu ışıma uzaya dağılabilir ama maddenin merkeze yığılması devam ettikçe ortaya çıkan sıkışık, yoğun yapı ışımayı içeriye hapseder. bu durumda sıcaklık gittikçe artar; ta ki merkezde nükleer füzyonu başlatacak sıcaklığa erişene dek.

    cismin bu hâline ön yıldız (protostar) adı verilir.

    --- bahtsız olanlar ---

    merkezdeki sıcaklık füzyonu başlatacak seviyeye ulaşamazsa, cisim bir kahverengi cüce olarak kalır.

    --- hayatının baharı ---

    merkezde sıcaklık 10 milyon kelvini bulduğu zaman artık 4 hidrojen çekirdeği kaynaşarak 1 helyum oluşturmaya başlar. meşhur denklemimiz e = mc^2 burada olan biteni anlamamıza yardımcı olur. 4 hidrojenin kütlesi, 1 helyumun kütlesinden daha fazladır. aradaki farka karşılık gelen kütle, enerji olarak açığa çıkmaya başlar. işte bir yıldızın enerji üretim mekanizması budur. ön yıldız artık gerçek bir yıldız olmuştur. teknik olarak buna anakol yıldızı adı verilir.

    anakol yıldızları, dengede olan yıldızlardır. içeride üretilen enerjiden kaynaklanan ve dışarıya doğru olan ışınım basıncı ile yıldızı merkeze doğru çeken kütle çekim kuvveti dengededir. yıldızın ömrü denge bozulana, yani merkezdeki hidrojen bitene dek sağlıklı bir şekilde devam eder.

    merkezde hidrojen ya da genel ifadeyle yakıt bitince ne olur? ne olacağını belirleyen şey, yıldızın doğum aşamasındaki kütlesinin büyüklüğüdür.

    --- ölüm ---

    yukarıda da belirttiğim gibi, yıldızın nasıl öleceği, onun başlangıçtaki kütlesinin belirlediği bir durumdur.

    küçük kütleli yıldızların kütlesi, güneş kütlesinin 0,6 katı ile 2 katı arasında değişir. "güneş kütlesi ne kadar ki?" diyenler için:
    1.990.000.000.000.000.000.000.000.000.000 kilogram

    bu yıldızların sonu beyaz cüce olmaktır.

    orta kütleli yıldızlar, güneş'in kütlesinin 2 katı ile 8 katı arasında kütleye sahip olan yıldızlardır.

    bunların sonu da beyaz cücedir.

    büyük kütleli yıldızlar, 8 güneş kütlesinden daha fazla kütleye sahip olanlardır.

    bunların sonu nötron yıldızı ya da kara deliktir.

    küçük kütleli yıldızlar, büyük kütleli yıldızlara göre çok daha uzun yaşarlar. mesela küçük bir yıldız milyarlarca yıl yaşayabilirken dev bir yıldızın ömrü birkaç milyon yıl içerisinde biter.

    --- güneş'in ölümü ---

    genel konuşmayı bırakıp güneş için konuşalım.

    güneş küçük bir yıldız. bu nedenle de ömrü oldukça uzun. şu ana dek yaklaşık 4,5 milyar yıldır enerji ürettiğini biliyoruz. bir bu kadar daha ömrü olduğunu söyleyebiliriz. tabii her şey şu anki şekilde, yani olması gerektiği gibi ilerler ve bambaşka bir durum ortaya çıkmazsa...

    güneş bir anakol yıldızı. yani merkezinde hâlâ nükleer füzyon devam ediyor. aslında merkez dediğim çekirdek bölgesi, güneş hacminin sadece %1'ine yakın bir kısmını oluşturur ama kütlece hemen hemen güneş'in 1/3'ü bu bölgeye toplanmış durumda.

    çekirdek dışında kalan üst katmanlarda çok fazla hidrojen bulunur ancak bunların hepsi füzyon sürecine katılmaz. burada şöyle bir sistem var: çekirdek, üst katmanlardan çok daha sıcaktır. sıcak madde genleşerek üst katmanlara doğru çıkar. üst katmanlardaki daha soğuk madde de alta, yani çekirdeğe doğru çöker. tıpkı sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesi gibi. yani burada konveksiyon hareketleri vardır.

    konveksiyonla çekirdeğe taşınan hidrojen, füzyon sürecine katılabilir ama çekirdeğe ulaşmayan hidrojenlerin enerji üretimine bir katkısı yoktur.

    çekirdekteki hidrojen helyuma çevrilip tüketilirken, elde edilen helyum, bir nükleer atık gibi çekirdekte birikmeye başlar. normalde güneş'in çekirdeğinde helyumu da füzyona sokacak kadar basınç ve yoğunluk mevcut değildir ve enerji üretimi bir an durur ama tek seferliğine, yıldızımızın hayatına devam etmesi için bir şans doğar: çekirdekte biriken bu helyum kabuk enerji üretimi durduğu için büzülmeye başlar ve ön yıldızın ışımayı hapsettiği aşamadakine benzer bir şekilde içerideki enerjiyi kısa bir süreliğine hapseder. sonuç olarak sıcaklık bir anlığına öyle yükselir ki, çekirdeği ve helyum kabuğu saran hidrojen zarfta yeniden füzyon başlar. anlık enerji üretiminden kaynaklanan ışınım basıncı da bir anda yükselir.

    bu aşamada, bir anda artan ve yıldızı merkezden dışarıya doğru iten ışınım basıncı, yıldızı merkeze doğru çeken kütle çekimini bir süreliğine yener. bunun sonucunda tüm katmanlar uzaya doğru itilir ve güneş hacimce genişler.

    hidrojen zarfta füzyon -bir önceki sefer olduğu gibi- bitince yine benzer durum yaşanır. çekirdek büzülür ve büzülme sonucunda çekirdek sıkıştıkça, kütle çekim enerjisi yine merkez bölgeyi fazlasıyla ısıtır. tekrar bir hidrojen füzyonu başlatacak duruma gelir. enerji üretimi yeniden başlar. ışınım basıncı kütle çekimini yine yener ve güneş yine genişler.

    değişen yıldız dediğimiz yıldızlardaki olay budur. bu yıldızlar parlaklıklarının artıp azalması ile karakterizedir. bu parlaklık değişiminin nedeni, yıldızın genişlerken ve büzülürken bir ısınıp bir soğumasıdır. güneş bu aşamada artık anakol yıldızı olmaktan çıkmış ve bir değişen yıldız olmuştur.

    tüm bu aynı aşamalar birkaç yıl boyunca genişleme ve büzülme biçiminde arka arkaya tekrar eder. ne zamana dek? merkezde füzyona sokacak hidrojen tükeninceye dek.

    hidrojen tükendiğinde artık bölgede bol miktarda helyum atık birikmiştir. benzer bir süreçle ve son bir çabayla güneş, helyumu da füzyona sokarak karbon ve oksijen atık oluşturduğu kısa bir dönem yaşar. bu aşamada güneş'in genişlemesi de önceki aşamalardan çok daha fazla olur. güneş, daha önceki boyutunun yüzlerce katı kadar genişler. meşhur kırmızı dev aşaması budur. dev oluşu, genişlemesinden kaynaklıdır. kırmızı oluşu ise enerji üretiminin durması nedeniyle sıcaklığının düşmesiyle alakalıdır. (astronomide soğuk yıldızlar kırmızı, sıcak yıldızlar mavidir. evet, evlerde kullandığımız muslukların aksine...)

    dışarıya doğru olan bu genişleme, sonsuza dek sürmez. burada ideal gaz davranışlarındakinden biraz farklı durumlar ortaya çıkar çünkü olağanüstü koşullar söz konusudur. çekirdek öyle sıkışır ki, çekirdekteki atomların elektronları atomlarından koparlar. yani artık ortamda tamamen iyonize olmuş atomlar ve bağımsız elektronlar bulunur. bu elektronlar o kadar sıkışık ve yoğun bir yapıdadır ki daha fazla sıkıştırılamazlar. bu madde için "dejenere olmuş" deriz. ortamda dejenere elektron basıncı adı verilen bir basınç ortaya çıkar. bu basınç, ideal gaz denklemindeki basınç gibi sıcaklıkla ilişkili değildir.

    dejenere elektron basıncı, çekirdeğin de genişleyerek soğumasına engel olur. helyumun füzyonu sürerken çekirdeğin tekrar genişleyememesi, sıcaklığın süratle ve aşırı derecede artmasıyla sonuçlanır. bunun sonucunda helyum, adına "helyum parlaması" denen bir süreçle ani bir şekilde, patlamaya benzer bir enerji artışına neden olur ve güneş'in dış katmanları uzaya doğru büyük bir hızla savrulur ve bir gezegenimsi bulutsu oluşturur. şöyle bir şeyden söz ediyoruz:
    görsel

    geriye ise sadece karbon ve oksijen atıktan oluşan, çok sıcak bir çekirdek kalır. bu da bir beyaz cücedir. bundan sonrası, bir siyah cüceye dönüşmek üzere milyarlarca yıl sürecek bir soğuma aşamasıdır.

    hemen hemen aynı zamanda samanyolu galaksisi, andromeda galaksisi ile birleşeceğinden beyaz cüce yerinde ne kadar süre sağlam kalır, onu bilemiyorum.

    --- sonuç ---

    güneş'in dünya'yı yutması olasılığının nedeni, kırmızı dev aşamasındaki genişleme evresidir.

    aşağıdaki görsel temsili olarak, güneş'in şu anki boyutu ile kırmızı bir dev yıldızın boyutunu kıyaslıyor:

    görsel
    (görsel buradan alıntı)

    gördüğünüz gibi güneş'in yerine kırmızı bir dev koyduğunuz zaman bu cismin çapı, dünya'nın yörüngesine dek ulaşabilir ve cisim dünya'yı yutabilir.

    ama...

    burada bunun kesin olduğunu söyleyemiyoruz. yıldızlar ömürleri boyunca uzaya plazma savururlar ve sürekli kütle kaybederler. kırmızı dev aşamasına gelen bir yıldızda ise kütle kaybı artar çünkü genişleyen katmanların üzerindeki kütle çekim kuvveti zayıflar ve yıldız maddesini tutmak biraz daha zorlaşır.

    2008'de yapılan bir çalışmanın sonucunda bulunan şey basitçe şuydu: 5 milyar yıl sonra güneş, kütlesinin önemli bir bölümünü kaybetmiş olacak. bu da dünya ve diğer gezegenler üzerindeki çekim kuvvetinin bir miktar zayıflaması anlamına geliyor. bu nedenle dünya'nın yörüngesi bir miktar daha genişleyebilir ve kırmızı devin sınırları dışında kalabilir.

    bir ama daha...

    3 cisim probleminden biliyoruz ki 2'den fazla cismin borusunun öttüğü güneş sisteminde işler karışabilir. güneş'in etkisinin zayıfladığı bir tarihte hangi cismin diğerini nasıl etkileyeceği hakkında kesin bir yorum yapamıyoruz. her ne kadar dünya üzerindeki kütle çekim etkisi zayıflayacak olsa da dünya'nın etkilendiği tek kuvvet bu değil. gelgit kuvveti sadece ay'dan değil güneş'ten de kaynaklıdır ve bu durum dünya'nın yörünge açısal momentumunun azalmasına neden olabilir. bu da yukarıdakinin tam tersi bir ihtimal doğurur: dünya'nın güneş tarafından yutulması.

    şu an için merkür ve venüs'ün yutulacağını ve mars'ın sağlam kalacağını söyleyebiliyoruz ama dünya için kesin konuşamıyoruz.