hesabın var mı? giriş yap

  • kalkıp aynaya koşmama vesile olmuş ay amk yaşlanmışız lan diye düşündüren klib

    itiraf et sen de ilk başta sakallıyı fırat tanış zannettin

  • insanı hem çok geriyor, hem de çok rahatlatıyor. aylardır günde altı saate sabitlemiştim, sınavlar yaklaştığı için sekize çıkardım. her kahve-sigara molasında da sözlüğe bakınıyorum. tek eğlencem bu. özellikle iki haftadır, hafta sonları keyifli bile gelmeye başladı. sabah kalkıyorsun, balkona masayı atıyorsun, bir demlik de çay getiriyorsun yanına. kuş sesleri eşliğinde, yüzüne hafif rüzgar vururken pek sıkılmıyorsun da. bu saatlerce ders çalışma olayı ilk başta çok zor ama sonra mutlu ediyor insanı notlar açıklandıkça. tabii kafanı duvarlara vurasın geliyor, niye yıllardır yapmadım ben bunu diye o ayrı.

  • bu zamanda yolda ananıza sövseler bile kavga etmeyin gençler.
    kimsenin şeyi o kadar uzun değil, ananı s*kyim deseler bile s*ki uzanmaz o kadar, hemen namus meselesi hâline getirmeyin olayı. duymazlıktan gelip yolunuza devam edin.

    sokakta size bulaşık olan hiç bir piç kurusu sizin canınızdan daha kıymetli değil. doğal olarak söyledikleri şeylere deli saçması gözüyle bakın.

    üzüldüğüm gençtir.

  • mafia ii'de, arabayı denize karşı çekip, o manzaraya karşı, radiodaki 1940'lı yılların parçalarıyla ve martı sesleriyle beraber alkol almışlığım vardı evde.

  • harika, muhteşem açıklamalar.

    sokaktan birini çevirsen muhtemelen aynı şeyleri söyleyecektir. siz neden zamanında önlemlerinizi almadınız? çin’e giden heyet neden sistemi överek geri döndü? kaç para alıyorsunuz? onları söyleyin.

  • vallahi helal olsun
    sportif rezaletler bir tarafa, uzun zaman sonra yonetim hakkinda helal olsun deyip gururlanmami saglayan bir aciklamadir.

    diger kuluplerden de benzer aciklamalar gelmesini umuyorum

  • kovulma değildir ama çok çirkin bir andır. adama teşekkür eder gönderirsin, reklam veya tanıtım girer sonra da o yokken haberini okursun. adab-ı muaşeretten bîhaber, doğru iletişim kurmayı beceremeyen iki kadın gördüm ben orada...

  • yemin ediyorum gözlerim doldu. hayatımın en güzel günleri perşembe günlerini iple çekip penguen, uykusuz alıp aynı gün sabaha kadar okumaktı. yıllarca her sayısını biriktirdim. bazı yazılarda güldüm, bazılarında ağladım. karikatürist olmak umuduyla üniversite tercihimi istanbul'a yaptım. nafile. karikatürist olamadım ama bana çok şey kattı dergiler.

    turhan selçuk'tan umut sarıkaya'ya hepsine hürmet ederim.

  • beşiktaşımın 5-1 kazanarak ,
    10 maç yapsalar 10 galibiyet alacaklarını düşünen kasımpaşalı yöneticiye ,
    spora ya da rakibe saygısı olmayan donk isimli ahlaksıza ,
    tayyip diye inleyip duran kudurmuş kasımpaşa taraftarcıklarına ve bu siyasi söylemi kısmayan lig tv ye ,
    emenike daha çok üzülmesin diye kart göstermeyen hakeme ve bunu destekleyen mhk ile federasyona ,
    sözlükte öten galatasaraylı efendilikten nasibini almamış ergen trollere
    koyup geçtiği bir maç olmuştur.

    şampiyon oluruz olamayız bilemem ama bu maçın anlamı budur.

  • dünya 10 sene öncesindeki gibi değil; 20 sene öncesindeki gibi hiç değil. para basmak=enflasyon 20 sene öncesinde kalmadıysa kesinlikle 12. sene öncesinde kaldı.

    küresel salgınla beraber fed'in trilyonlarca dolar bilanço genişletmesi (para basması) doların değer kaybetmesi beklentisini beraberinde getiriyor. daha önce bu konuda daha kapsamlı yazılar yazmıştım ama özetle tekrarlayayım. bundan 20-25 yıl önce para basmak=yerel para biriminin değer kaybetmesi denklemi genel kabuldü, 2008'de para basarak ekonominin desteklenmesi imkanlarının aşırı zorlanması ve 2020'nin 2008'e bile rahmet okutması sebebiyle basılan paralar 2008 veya 2000 öncesi gibi sonuçlar doğurmamaktadır.

    öncelikle en başa dönersek bir merkez bankası neden para basar sorusuna cevap vermek gerekiyor; ben basitçe para basmak olarak ifade ediyorum ama merkez bankalarının para basması veya geri çekmesi, faiz hamleleri veya diğer işlemleri ( zorunlu karşılık vs. vs.) hepsinin amacı piyasadaki kullanılabilecek paranın maliyet ve miktarını etkilemektir. piyasadaki para arttıkça paranın bulunurluğu ve maliyeti düşmesi gerekir. (arz-talep)

    basit bir örnekle ifade etmek gerekirse piyasa dediğimiz şey 50 ekmek ve 50 birim para olsun ama üretim kapasitesi 100 ekmek olsun. 50 ekmek ve 50 birim paranın bulunduğu piyasada para miktarı arttıkça ekmek üreticileri öncelikle üretimi artırırlar (üreticiler için zam, öncelikli olarak tercih edilmeyen bir yöntemdir.) ve ekmek üretimi 100 ekmeğe ulaşınca ekmek üretimini artırmak kısa sürede mümkün değildir ve ciddi bir maliyet gerektirir bu sebeple de 100 ekmek 100 birim paranın olduğu piyasa şartlarında paranın artırılması(para basmak, faiz indirmek vs.) insanlara bir refah artışı sağlayamaz çünkü bu noktadan sonra artırılan para bir refaha artışını (üretim vs.) tetiklemeyecektir enflasyona sebebiyet verecektir yani üretim değil malların fiyatı artacaktır. gerçek hayattaki işleyişi ifade etmek gerekirse artan para bazı ürünlerde ilk örnekte ifade ettiğim gibi üretim ve dolaylı olarak refah artışına sebebiyet verirken bazı ürünlerde ise enflasyona sebebiyet vermektedir yani bir noktaya kadar enflasyon ekonomiler için çok gerekli ve olumlu bir dinamiktir.

    bir diğer önem nokta paranın piyasaya nasıl aktarıldığıdır; günümüzde merkez bankalarının doğrudan ikincil piyasadan tahvil alması, (bir nevi şirketlere kredi vermesi) insanların cebine para koyması gibi mekanizmaların ortaya çıkması tuhaflığına şahit oluyor olsak da piyasaya paranın aktarılması (ifade etmiştim tekrarlayayım; alelade ifadesiyle para basma, faiz kararları vs. farklı yollardan aynı sonuçları doğurur.) bankalar aracılığıyla olur yani merkez bankaları bankalardaki paranın miktarı ve maliyeti üzerinden ekonomiyi yönlendirmeye çalışırlar. gerçek hayatta istisnai durumlar dışında para basma dediğimiz işlem aslında borç verilmesidir diyebiliriz.

    krediler bir taraftan tüketimi destekler ama diğer taraftan gelecekteki refahın günümüzde tüketilmesidir. bir birim ürün üretmek için onlarca birim paraya ihtiyaç duyulur (yatırım) ve kredi mekanizması bunu zamana yayarak üretimdeki artışın hızlanmasını (refah artışı) sağlar ama aynı zamanda krediler sayesinde doğal ekonomik döngü içinde yok olma zamanı gelmiş işler varlığını sürdürür. (zombi)

    toparlamak gerekirse krediler ekonomiler için hayati öneme sahipken aynı zamanda bir numaralı problem kaynağıdır. sürdürülebilir bir ekonomi için kredilerin verimli alanlara aktarılması gereklidir ama dünyada olan ise bu değildir.

    krediler verimli alanlara aktarılmazsa bunun doğal sonucu olarak borç yükünün ekonomi üzerindeki ağırlığı artar yani gelecekteki refah bugünden tüketilir ama bu tüketim gelecekte bir refah artışını tetiklemez. sık sık referans verdiğim şu linkte basitçe ifade etmeye çalışmıştım dünya ekonomisinde neredeyse son elli senesinin hikayesi artan borç yükü kar topu gibi büyümesi pahasına ötelemektir.

    2008 krizi paranın ciddiye alınabilir bir maliyeti yok iken ortaya çıkmıştır ve merkez bankaları paranın maliyeti ile ilgili bir şey yapamayınca miktarı ile sorunu çözmeye çalışmıştır ama bunun sonucu evdeki sineği balyozla kovalarsanız ortaya çıkabilecek sonuçla aynı olmuştur.... akıl almaz büyüklükte kredi büyümesinin yanında çok zayıf büyümeler...(varlık alım programları)

    yeterince büyümeyen ekonomilerde ne de olsa bir şey olmuyor (enflasyon) bakış açısıyla para basma her sorunun çözümü gibi muamele görünce verimsiz kredi artışı da son on yılda çok daha güçlü ivme ile artmıştır ve bunun da doğal sonucu borç isteyen herkesin yok denecek maliyetler ile krediye ulaşabilmesidir ama temeldeki sorunlar çözülmeyince 2020 öncesinde yok denecek maliyetle bile ekonomilerdeki borç yükünün küresel ekonomiyi krize sürüklemesi riski ortaya çıkmıştı ve ardından küresel salgınla (ifade ettiğim gibi her şey muhteşemdi de ah şu salgın) beklenen kriz başladı.

    2020 krizi öncesi görünüm şuydu; paranın hiçbir maliyeti yok ama buna rağmen insanlar tüketmek istemiyorlar çünkü bir kısmı boğazına kadar borçlu, diğer kısmı ise buna ihtiyaç duymuyor. yok denecek maliyetle borçlanma ortamında bile şirketler iflasın eşiğinde iken yeni şirket kurmak çok cazip değil çünkü piyasadaki rekabet fazlasıyla güçlü. (ayıklanma gerçekleşmediği için.)

    2008'de paranın maliyeti işlevsizleştirildi; 2020 öncesinde paranın miktarı işlevsizleştirildi. en başta verdiğim örnekle ifade etmek gerekirse hep tekrarladığımız örnek şu: 100 ekmek ve 100 birim para olan piyasada 1 ekmek 1 liradır piyasaya 100 birim daha para eklenirse ekmek 2 lira olur ama bahsettiğim bu piyasada insanlar ekmek almak istemiyorsa (kredi talebi yok veya 2019 sonbahar'da gördüğümüz gibi para bolluğu ortamında kredi vermeyen/veremeyen bankalar) piyasaya 3243432423423 birim para girse de bir enflasyon ortaya çıkmaz yani para değer kaybetmez. kısacası basılan paranın yerel para birimine değer kaybettirmesi için talep artışına sebep olması gerekir, bunu da takip edebileceğimiz en önemli verilerden biri paranın hareket hızıdır. esnafın sık sık ifade ettiği piyasada para dönmüyor ifadesi teorikte de çok önemli bir olgudur. sık sık dillendiriyorum, tekrarlayacağım: nasıl ki merkez bankaları 343536343 trilyon para üretip bunu kasalarında tutarlarsa bunun ekonomi için bir anlamı yoktur aynı şekilde bu paranın kişi veya kurumların hesaplarında/kasalarında kalması durumunda da bunun ekonomi için bir anlamı yoktur. basılan paranın talebe doğrudan etki ettiği yani bir nevi para arzı=enflasyon denklemi 2008'den öncesinde kalmıştır. 2008'de büyük yara almıştır, 2020'de para arzının enflasyon üzerindeki etkisinden söz etmek zorlaşmıştır. konunun başına dönersek dolar neden düşmüyor sorusunun en temel cevabı budur.

    abd'de para bastıkça paranın hızı yavaşlamaktadır, bu sebeple de enflasyon ortaya çıkmamaktadır yani doların değeri düşmemektedir. (ayrıntısı için)

    benim geniş çerçeveden açıklamaya çalıştığım durum, kısa vadede ise gerçeği yansıtmıyor. uzun yıllardır abd'de enflasyon ortaya çıkmıyor iken geçtiğimiz ay son zamanlardaki en hızlı enflasyon artışı ile karşılaştık, çekirdek enflasyon bayağı güçlü bir görünüm sergiliyor bunun sebebine gelince ki bu aynı zamanda dolar nasıl düşer sorunun da cevabı olur. anladığım kadarıyla uzunca anlattığım gibi paranın önce maliyetinin düşmesi daha sonra miktarının artması insanları tüketime teşvik edemeyince dünya ekonomisi yeni bir aşamaya geçti: basit ifadesiyle tüketicilerin ceplerine para koyma...(helikopter para nedir) bu yöntem bütün dünyada uygulanıyor ve insanların cebine para koyma harcamaların artışına dolaylı olarak enflasyona sebebiyet vermektedir fakat öte yandan o çok istenen enflasyonun ortaya çıkması da günümüzde sorundur, sebebine gelince enflasyon bir taraftan yılların borç yükü için ilaç gibi gelecek bir faktör iken (enflasyon arttıkça geçmiş borçların yükü azalır) diğer taraftan enflasyon bir noktadan sonra toplumun refahını tehdit eden bir faktöre dönüşecektir/ dönüşür bu da faiz beklentilerini beraberinde getirir ki bu da aynı borcun yükünü artırmaktır. sonuç olarak dünyada sorun öteleme geçmişte olduğu gibi kolay olamamaktadır yapısal sorunları çözmeden sadece merkez bankaları marifetiyle yol almak son derece zorlaşmıştır.