hesabın var mı? giriş yap

  • orta okuldaki din kültürü hocası sözlü notu olarak dua okutmaktaydı... sınıftan bi elemanla arasında geçen diyalog
    -ayetel kürsiyi oku
    -bilmiyorum hocam
    -kevser suresi
    -bilmiyorum
    -fatiha
    -yok
    -subhaneke
    -yok
    -besmele çek
    arkadaş onu da çekemeyince hoca en sonunda
    -ulan allah de beş vercem...

  • --- spoiler ---

    5x13 te kate bir ara ben'in babasını teselli etmek için parkta gitti yanına oturdu. başladılar bira içmeye. normalde şehirde çocuk parkında gündüz vakti bira içmeye kalksan vay efendim sapıklar diye linç edilebilirsin ayrı konu tabi ama bir şey dikkatimi çekti. kate kendine sunulan birayı açarken bugünkü kapaklarımız gibi açtı. halbusem 1970'li yıllarda kutu içeceklerin kapaklarını çekip koparıyordun. ben dizide böyle birşeyi buldum ya şimdi. öyle zeki ve öylesine bilge hissediyorum ki kendimi sormayın gitsin. şimdi yavaşça sandalyeden kalkıp aynanın karşısında kendimi okşamaya gideceğim.
    ulan dawnspiper zaman yolculuğundan, yer değiştiren adaya, dharma gibi bir girişimden 4 8 15 16 23 42 ye kadar herşeye inanmış birinin gelip bira kutusunun kapağına takılması hakikaten denyoluktur.

    --- spoiler ---

    vakti zamanında (yüzüklerin efendisi yeni vizyona girmişti) kampüste yürüyorum, önümden de 8-9 kişilik bir kalabalık yürüyor. hafta sonu filme gitmişler belli. çocuğun biri "abi herşey tamam da kafama takılan bir şey var; o yüzük nasıl oluyor da herkesin parmağına oluyor?" demişti.

  • bu gece tanıştığım taksicidir efendim. arka koltuğa oturdum, ağlak bir gitar tınısı geliyor radyodan, kulak kabarttım bb. king eric clapton düetlerinden thrill is gone çalıyor. şaşırdım biraz, fekat şarkı çok piyasa olduğu için pek de dikkat etmedim. ardından muddy waters mississippi delta blues çalınca duramadım, 'hep mi blues dinlersiniz' dedim, 'azer de var usb'de, ludacris de, ama şu an kölelikten kurtulma mücadelesi veren insanların hüzünlü ve yanık tonlarını hissetmek istiyorum' dedi. 40lı yaşlarda bir herif. 4 adet kitap okuyormuş aynı anda. hayatın durağanlığını hazmedemiyormuş, her şey olabildiğince hızlı akmalıymış, sabit kalan her şey canını acıtıyormuş, bu sebepten ötürü sürücülük yapıyormuş. yolda olmak onun ilacı imiş. ben araçtan inerken sonny boy - bye bye bird çalıyordu. düşünsenize. bir daha ne zaman yaşarım böylesini hiç bilmiyorum.

  • iş için bi şehirdeyim. ertesi gün saat 15'te toplantı var. otelde gece kendi kendime "öğlene kadar yatarım, sonra kalkar giderim" dedim. uyandığımda saat sabahın 6 sıydı. dön dön uyuyamadım. çıktım dışarıya. şehir merkezinde yürümeye başladım. yürü yürü vakit geçmez. saat 9'a doğru sinemanın önünden geçiyorum. "bi film izleyeyim bari vakit geçer" dedim. köstebek filmi girmiş o ara gösterime. sinema 10'da açılıyormuş, bekledim açılsın diye. açıldı, gişeye yanaştım "köstebek'e bir tane bilet" dedim. "filmi oynatmamız için en az 3 bilet satılmalı" dediler. lan manyak 3 bilet al otur izle filmi işte.

    ben ne yaptım? sinemanın önünden geçenleri çevirdim "çok güzel film buyrun beraber izleyelim" diye. 2 kişi buldum oturduk izledik filmi.

  • karakteri ile beğeni toplayan ve iyi anılan, an itibariyle fenerbahçe'den ayrılan 3 numara. ama insanlar duygusal yaklaştıkları konularda defoları görmezden gelmeye meyillidir ve datome de bunun istisnası değil ne yazık ki.

    entelektüel kişiliği, ülkemize olan merakı, sanata olan düşkünlüğü ile ciddi bir şekilde sevildi datome. ama geçtiğimiz 3 sezonda sahada gösterdiği performans bu sevginin karşılığını veremedi ne yazık ki. bunda kendi suçu yok, dizlerinden geçirdiği sakatlıklar kendisini de oyununu da bir hayli hırpaladı. özellikle eurobasket 2017'de dizinden sakatlandıktan sonra bir daha bildiğimiz gigi datome'yi izleyemez olduk. real madrid deplasmanında en kritik anda hatasını telafi etmek için jaycee carroll'e chasedown bloğu yapan ve en zor anda skor yükünü üstlenen datome gitti, yerine statik ve sıradan bir oyuncu geldi bu son 3 yılda. 2019'da obradovic'in verdiği kontratların en hatalılarından birisi de datome'ye verilen 3 yıllık kontrattı, 2 senedir performansı düşen, fizik olarak gerileyen, buna bağlı olarak eurobasket 2013'le tanıştığımız gigi datome'nin %20'si kadar performans gösterebilen, üstelik 32 yaşına gelen ve zirve dönemini geride bırakan bir oyuncuya euro kuru 6.4'ken 3 yıllık sözleşme vermek takım için ciddi bir prangaydı. her ne kadar uyumlu bir kişilik olsa da datome overpaid bir oyuncuya dönüşmüştü ve bir takım yapılanmasına en çok zarar veren oyuncu tipi overpaid oyuncu tipidir. (bkz: nicolas batum) (bkz: luol deng) (bkz: timofey mozgov) (bu konu benim için kişisel bir konu, lakers'ı da destekleyen bir birey olarak overpaid oyuncu gördüğüm zaman deliriyorum artık)

    basketbol özellikle 2010'lu yıllardan sonra verinin ve verimliliğin değerlendiği bir spor oldu. datome de maalesef şu son 3 yılda beklediğimiz verimi bir türlü veremeyen iyi niyetli bir oyuncuya dönüştü. sakatlıkları yüzünden son 3 sezonda ancak birkaç maçta alıştığımız datome'yi bize izletebildi. kendisinin takımın yapılanmaya ihtiyacı olduğu bu zor dönemde 2 yıllık garanti sözleşmesini bırakıp gitmesi bence cidden büyük bir jest. performansı eski düzeyde değilken, üstelik taraftar da kendisini çok seviyorken 2 sene daha keyfine bakabilirdi. fenerbahçe'ye oyuncu olarak ilk 2 sezonunda büyük hizmet etti, sözleşmesinden feragat ederek bence gene önemli bir harekette bulundu ve takımın önünün bir nebze olsun açılması konusunda yardımcı oldu. takım için uğraştığı 5 yıl için, gösterdiği performans için teşekkür ederim. şu son 3 yılda yetersiz kaldığı anları da bu jestiyle bence tamamen sildi. kesinlikle herkesin yapabileceği bir jest değil, şapka çıkarıyorum sadece.

    not: olimpia milano'ya gidecek diyorlar, bu kısım tamamen objektif görüşüm. eğer olimpia milano'ya giderse milano linas kleiza ve alessandro gentile'den bir ders almamış demektir. dizleri sıkıntılı oyuncunun sorunlarını kleiza'nın dizlerinden, yerli ve milli yıldız sorununu ise gentile'nin ukalalığından öğrenmeleri gerekiyordu. gene de datome'nin yolu açık olsun. tekrar tekrar belirtmekte fayda var, şu dar dönemde 33 yaşında düşüşteki bir oyuncunun 2 yıllık garanti sözleşmeyi bırakması çok büyük jest. hiç "entelektüel kişilik, italyan ressam" gibi romantikliklere gerek yok, şu bile çok büyük karakter ister. yolun açık olsun datome, her şey için teşekkürler.

  • gun gelip de bu dizinin konusunu komple unutsam bile aklimda

    - ucak ucuran zenciye ne denir?
    - bilmem ne denir?
    - pilot denir seni irkci pislik

    muhabbeti kalacak herhalde. oyle yani.

  • genellikle tarzı sorular ile insanı çileden çıkartan yarışma. şirket telefonlarında genellikle hangi rakam ile çıkış yapılır veya şirketlerde genellikle hangi tarihlerde ödeme yapılır sırasıyla 9 ve cuma günüymüş.

    bizde 0 ve salı günleri doğru cevap, ne olacak şimdi? böyle saçma soru tarzı mı olur lan?