hesabın var mı? giriş yap

  • adam o kadar cahil ki, neyin tarihi eser olabileceğini bile bilmiyor. dışını süsleyerek yapılan inşaatların tarihi olabileceğini düşünüyor.

    geçmiş uygarlıklardan günümüze ulaşmış kalıntı ve eserlere verilen bir ad tarihi eser. yaptığın binanın dışına işlediğin motifler değil yani. ayrıca bir eserin tarihi olabilmesi için, döneminin kültürünü, yaşantısını, inanışını ve dokusunu yansıtması gerekiyor.

    neyi yansıtacak, çocuk tecavüzlerini mi işçi ölümlerini mi? kültür ve sanat demiyorum bile. inanış desen akp müslümanlığı.

    (bkz: bir kap su)

  • bir yazar karışmamasını sağlayan tek font budur demiş fakat tam doğru değil.

    times new romanı okunabilir kılan nitelik seriftir. nedir bu serif? harflerin uçlarındaki küçük çıkıntılardır. googlea serif yazarsanız daha iyi görürsünüz, zira sözlük fontu sans-serif yani serif olmayan bir font. iddia odur ki, serif sayesinde görsel işlemcilerimiz harflerin bitişlerini daha kolay ayırt edebilir, bu sayede beyin ve gözler de okumaktan daha geç yorulur. haliyle yazılı basında serif fontlar kullanılır. kitaplar gazeteler alayı seriflidir.

    sans serifin avantajı öncelikle görselliktir. minimalisttir bir kere, sade gözükürler. ama işte uzun uzun sans serif fontla yazılmış bir yazıyı okursanız harfler karışmaya başlar. bu yüzden başlıklarda, tabela ve posterlerde ya da reklamlarda sans serif fontlar kullanılır.

    e peki sözlük niye sans serif? wikipediyi kurarken ciddiye almamışlar mı bunu? işin aslı, baskı değil ekran üzerinde olan harfler için yukardaki kurallar biraz kayıyor. okuma kolaylığı konusu ve estetik konusu zaten tartışılabilir geliyor bana, işin uzmanları düzeltsin. ama ekranlar için şöyle bir sorun var; serif fontların bazı karakterlerinin serifleri bazen piksellerden daha küçük olabiliyor. böyle bir durumda ekran orada olması gerekenden daha büyük bir siyah nokta gösteriyor ve harflerin ince olması gereken bölgeleri gerektiği kadar ince gözükmediği için karakterler çirkinleşiyor. yani düşük çözünürlüklü ekranlı fakirler yüzünden hepimiz sans-serif fontlarla karşı karşıyayız. hatta bakarsanız sözlüğe ya da çoğu siteye, kullanılan fontlarda harflerin kalınlıkları çok değişmez. sebep benzerdir. times new romanda örneğin o harfinin üstü ve altı ya da a'nın üstü incedir.

    baskı metotları geliştikçe font tasarımında daha cesur olmuş insanlar. en eski baskılarda, teee 16. yy civarında falan bu ince kalın bölgelerden kaçınılırken, 18. yy sonlarında ortaya aşırı ince-kalın bölge farkları olan fontlar moda olmuş. times new roman bu iki dönemin arasında bir yerlerde ortaya çıkmış, o yüzden didone dedikleri incelik bakımından yüksek kontrastlı karakterleri olan akımla eski stil nerdeyse sabit incelikte karakterlerin olduğu akımın arasında, geçiş sınıfındaymış. kaynak vikipedi tabi ki. daha yazardm da ablamgil geldi. sevgiler.

  • ilgili videoda görüldüğü gibi ellerini havaya kaldırmış halde dağılan vatandaşlara copla vuran polis. unutulmasın, kayda geçsin.

    not: hedef gösteriyormuşuz. lan oğlum olsa olsa içişleri bakanlığı'na hedef gösteriyoruz, açığa alsın diye. adamın sicil numarası belli, başka bir şeyi değil. evet, hakikaten savcılar göreve!

  • a) ders çalışmaktan kafasını kaldıramamış insandır.
    b) millettin saçma sapan kur yapma şekline bakıp, boşver lan ne uğraşıcam bunlarla, demiş insandır.
    c) hele bir üniversiteye gideyim de, sevgili falan da yaparız yea, şimdi bulsam birini nasılda üniversite zamanı bitecek, ne gerek var, diye düşünmüş insandır.

  • bir gün korku filmi izleyip salonda uyuyakaldım. sabaha karşı beyaz bir şey üstüme atlayıp beni uyandırdı. resmen altıma sıçtım. bir baktım bembeyaz bir kedi. acıktı herhalde benimki dedim kalktım. ayılınca hatırladım benim kedim yok ki! sokak kedisi olamayacak kadar temizdi. ben de kapıcıyı arayıp evimde kedi var dedim. o da sabahın beşi aq banane dedi. doğru dedim. sonra yan komşunun kapısındaki paspasda kedi resmi olduğunu hatırladım. bir iki saat sonra gittim kedilerini geri verdim. balkondan benim eve zıplamış manyak.

    bir kaç gün sonra duştan çıktım, bir baktım kedi gene benim evde. kapı çaldı verdim direkt.

    1 günlüğüne şehir dışına çıktım. geldiğimde kedi gene bendeydi. kapı çaldı, kediyi verirken kadın sizin evi çok seviyor, sürekli size geldi dün biz de balkondan geçip aldık dedi. ben de ehüehü diye gülüp kapattım kapıyı. sonra bir dakika lan dedim bunlar benim eve girmişler! bunu bana söyledi ben de mal gibi gülüp uğurladım kadını.

    aynı gün kapıcıya anlattım durumu abi dedim ailecek bana musallat oldular, önce kedi alıştı sonra komple yan daire bana geliyorlar dedim. o da çok yanlış, özel hayat diye bir şey var belki ben birini öldürdüm kuvvette saklıyorum demesin mi!

    o günden beri balkon kapısını kitlerim. kedi neyse hadi yan komşu da neyse ama kapıcı girerse büyük sıkıntı.