hesabın var mı? giriş yap

  • sentetik olarak da ürete bilinen mentol aslında nane bitkisinin yağından elde edilen bir kimyasaldır. biz daha çok bu kimyasalı sakızlardan bilmekteyiz fakat bir çok kullanım alanına sahiptir. örneğin öksürük şurupları ,merhemler-kremler, ağrıkesiciler, diş macunları, böcek ilaçları ve sigaralarda(sanırım bu alandaki kullanımı yasaklandı) dahi kullanılmaktır.

    oda sıcaklığında kristal halde bulunabilen bu madde ne yapıyor da bizi ferahlatıyor veya serinletiyor?

    bu durumu yaşamanız için, aslında mentolün sizi kandırdığını ve dolandırdığını söyleyebiliriz. bilim insanları bu kandırıkçı kimyasalı bitkilerin daha fazla tüketilmemek adına bir savunma sistemi olarak ürettiklerini düşünmektedir. örnek verecek olursak ıspanak yediğimizde de dişlerimizde bir kamaşma hissederiz. işte bu hislerin oluşumu bitkiyi aşırı tüketilmekten korur ve neslini devam ettirmesini sağlar.

    bu dolandırıcının nasıl çalıştığına gelirsek; vücudumuzun her yerinde bulunan sinir hücreleri üzerinde olan ve ortam sıcaklığını anlamaya yarayan duyusal trpm8 reseptörlerine bağlanarak sinir hücresi üzerinde bir gözenek açar, kalsiyum iyonlarının hücreye hücum etmesine neden olur ve beyne mesaj gönderen bir aksiyon potansiyeli(bir çeşit akım oluşturur diyebiliriz basitçe) oluşturur sonrasında beyin bölge sıcaklığının düştüğünü sanır fakat gerçekte böyle bir şey yoktur, yapılan deneylerde sıcaklık ölçen kameralarla bakıldığında böyle bir şeyin olmadığı sadece beynin bir illüzyon sayesinde kandırıldığı anlaşılmaktadır.

  • ekşi sözlük'te günün talihlisi. şimdi 3233512361064 yazar arka arkaya sabah kadar onu komik bulmadıklarını yazacaklar. aynı tanımın 1001 haline şahit olacağız ahali. hazır mıyız?

    (bkz: lets go)

  • henüz yurt dışında kahvaltı yapmak zorunda kalmamış veya yurt dışından gelen arkadaşlarına türkiye'de kahvaltı yaptırmamış insanın içi boş düşüncesidir. reçelinden peynirine, sucuğundan kaşarına, yumurta çeşitlerinden zeytin türevlerine kadar uçsuz bucaksız bir mutfağa sahiptir türk kahvaltısı.

    biz almanlar gibi bir dilim ekmeğin üstüne her şeyi boca etmeyiz. ingilizler gibi sabah sabah kuru fasülye yemeyiz. fransızlar gibi günün en güzel öğününü bir kahve bir kruvasanla geçiştirmeyiz. şişko amerikalılar gibi corn flakes'e abanmayız. afrikadan meksikadan bahsetmiyorum bile. dünya üzerinde türkler kadar kaliteli kahvaltı yapan & hazırlayan başka bir millet ben henüz görmedim, duymadım.

    son olarak... van kahvaltısı ulan!

    edit: imla

  • "ne adamlar var! bana soruyorlar; 'sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?' diye. fotoğraf makineyle mi çekilir? şimdi en iyi, en gelişmiş daktilo bende olsa en büyük yazar ben mi olurum? roman daktiloyla mı yazılır? arkadaş (gözleriyle kalbini göstererek), fotoğraf burayla, burayla çekilir. ben singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim! şunlara bak. alıyorlar leica'yı, canon'u, nikon'u ellerine, yola düşüyorlar.. bir köylü mü gördüler. dur! iki şipşak, tamam… koyun sürüsü mü gördüler. dur! iki şipşak, tamam… çadır mı gördüler. dur! iki şipşak, tamam… ben bir çobanın fotoğrafını çekeceksem, onunla oturmalıyım, birlikte yemek yemeliyim, gece çadırında kalmalıyım…onu tanımalıyım. fotoğrafını ancak ondan sonra çekebilirim."

    demiş ara güler

    instagram sadece fotoğraf çekenlerin işini biraz daha kolaylaştıran bir program. ben fotoğrafçı değilim, "vizör, alan derinliği, shutter speed, bulb" ne demektir bilmem lakin instagram ile seviyorum fotoğraf çekmeyi. gerçek bir fotoğraf sanatçısının güzelliğini yakalayabilir miyim? hiç sanmıyorum. zaten bu program şöyle bir şey. ara güler'i bir süper kahraman olarak düşünün. sen bu ve benzeri programlar ile fotoğraf çektiğinde kendini onun kostümünü giymiş bir çocuk gibi hissediyorsun sadece. ama onun üstün yetenekleri var mı yok. onun fotoğraflarının yanından bile geçmez ama eğleniyorsun.

    lakin "vizör, alan derinliği, shutter speed, bulb" bilmekle fotoğrafçı olunmuyor bak onu biliyorum işte.

    bu nedenle instagram'da bir sürü fotoğraf çekenler yüzünden fotoğraf sanatı yara almaz merak etmeyin. popüler olan bir şey kalıcı olana zarar veremez.

    gerçek sanatçı singer dikiş makinesi ile bile çekerim diyor bak.

  • elinde bıçakla kalabalığa doğru yardıran genç içeren görüntüler.

    mermiden hızlı koşamamış ve muhtemelen demirden zannettiği, etten kemikten bedeni delinmiş.

    demek ki neymiş; karşında devlet ve görevlileri varsa, çakallığın alemi yokmuş. artizlik mermiden korumazmış. "nasılsa silah kullanamaz" diye, molotof atıp yaktığınız, bıçakla satırla kestiğiniz kolluk güçleri artık silah kullanıyormuş.

  • kahvaltı. bizim ev.

    ben: baba, günaşırı ne demek?
    babam: bir gün arayla demek.
    ben: bunu bana ne zaman söyleyecektiniz baba?
    babam: neyi?
    ben: günaşırının anlamını. ben günaşırıyı yanlış biliyormuşum.
    babam: ne sanıyordun?
    ben: akşam üstü şöyle 5-6 gibi felan sanıyordum. :/

    annem: haha. nasıl öğrendin?
    ben: herkesin içinde!! arkadaş saçına besleyci bi karışım uyguluyormuş. hangi sıklıkla uyguluyorsun dedim, günaşırı dedi. her gün her gün zor olmuyor mu dedim. her gün değil, günaşırı dedi. ben de tamam işte, her akşam her akşam zor olmuyor mu dedim. her akşam değil, günaşırı dedi....

    annem: hahaha ilahi keyfekeder...
    ben: niye öğretmediniz anne?

    kardeşim: aslında söyleyecektik de, senin biraz daha büyümeni bekliyorduk.
    ben: :/