hesabın var mı? giriş yap

  • ispanyolca, ingilizce, danca ve almanca bilen, profesyonel yüzücü olan, unıcef'in iyi niyet elçisi olarak görev yapan ve bugün doğum günü olan sanatçı...

    josé pedro balmaceda pascal, 2 nisan 1975'te şili'nin santiago şehrinde doğdu. annesi bir psikolog, babası ise bir tiyatro yönetmeniydi. pascal, 10 yaşındayken ailesi danimarka'ya taşındı ve 1993'te amerika birleşik devletleri'ne göç etmeden önce orada birkaç yıl yaşadılar.

    pascal, oyunculuk kariyerine 1990'ların sonlarında başladı. ilk yıllarında birçok tiyatro oyununda rol aldı ve 2000'li yılların başında televizyon dizilerinde ve filmlerde küçük roller oynamaya başladı.

    2011 yılında hbo dizisi game of thrones'ta oberyn martell karakterini canlandırmaya başladı. bu rol, pascal'a dünya çapında tanınma kazandırdı ve oyunculuk yeteneğiyle birçok övgü topladı.

    game of thrones'tan sonra pascal, netflix dizisi narcos'ta javier peña karakterini canlandırdı. bu rolüyle de büyük beğeni topladı ve 2017 yılında en iyi erkek oyuncu dalında altın küre ödülü'ne aday gösterildi.

    pascal, 2019 yılında vizyona giren star wars evreninde geçen the mandalorian dizisinde din djarin karakterini canlandırmaya başladı. bu dizi, büyük bir başarı elde etti ve pascal'ın popülerliğini daha da artırdı.

    pascal, son yıllarda birçok film ve dizide rol aldı. 2022 yılında vizyona giren the unbearable weight of massive talent filminde nicolas cage' ile beraber rol aldı.

    pascal, oyunculuk kariyeri boyunca birçok ödül kazandı. 2017 yılında narcos dizisindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında altın küre ödülü'ne aday gösterildi. 2020 yılında the mandalorian dizisindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında primetime emmy ödülü'ne aday gösterildi.

    pascal, özel hayatını korumaya özen gösteren bir aktördür. 2019 yılında marie leoni ile evlendi ve bir kızları var.

    pedro pascal'ın önerebileceğim bazı işleri;

    law & order: special victims unit (2005)
    (bkz: the good wife) (2010)
    (bkz: game of thrones) (2011-2014)
    (bkz: narcos) (2015-2017)
    (bkz: kingsman the golden circle) (2017)
    (bkz: the equalizer 2) (2018)
    (bkz: triple frontier) (2019)
    (bkz: the mandalorian) (2019-)
    (bkz: wonder woman 1984) (2020) (gerçi film berbat ama pascal iyi)
    (bkz: the unbearable weight of massive talent) (2022)

  • istanbul'da otel odasında hakkın rahmetine kavuşmuş kişi. gerçek ismi nihat özpolat'dır.

    hayır, istanbul'da evin var, "evlerin" var, mekanın var şeklin var acaba neden otel odasındaydın? yapmayacaktın sefa, o son cigarayı içmeyecektin, o son kokoyu çekmeyecektin. kuruyu suluyu karıştırınca olmadı sefa.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin aşık sana sefa reis." o arkadan bağıran kardeşler, ibrahim'in, sahibi cezaevinden çıkınca kaçıp bıraktığı otoparkında bedava bilet alanlar değil mi? geçmiş zamanın parası, ceplerine 20 milyon koyup yanlarına da birer tane roj* verip ellerinde döner bıçakları ile doğubank'a yolladıkların değil mi?

    maç çıkışlarında, altıyoldaki lokalin arkasına çektirdiğin adamları dövenler değil mi kardeşlerin? tribünde davul tokmağı ile karısının, kızının, manitasının yanında dövdüğün çocuklar sana ne yapıyorsun dediğinde ağzını yüzünü dağıtanlar değil mi kardeşlerin?

    iş bilmez gün görmez çoluk çombalağın kalkıp da, karşı tribünden bile severlerdi, herkes saygı duyardı, adamdı reisti fenerbahçenin başı sağolsun dediği kişidir.

    sefa, beşiktaş inönü stadında, açık tribünde amigo yancılığı yapardı. bizim tribünlerdeki amigo adnan'ın yanındaki erkan gibi. daha sonra adı nam-ı diğer arap erkan olur. sonra arap erkan'ın yanındaki yücel gibi. sonra yücel geçti tribünün başına. işte sefa da yol yordam bilmeden beşiktaş tribününde daha yancıyken başa geçmeye çalıştı. bunu tribünden döve döve döve atıp kovdular.

    sonra, sefa'nın babası fenerbahçe'de kulüp üyesidir. bu sebeple sefa bir şekilde kapağı fenerbahçe tribünlerine atar. babadan sebep yönetimi destekler ve bu sebeple yönetim tarafından da semirilir.

    kendisi efsane, lider, tribünlerin saygı duyduğu, büyük amigo falan değildir. kendisi falandır filandır.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin" bestesi bile çalıntıdır. ama sefa reis diyen yeni yetmeler bilmezler. kayda geçsin yazıyorum orjinalini ki öğrensin gençler de.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin / aşık sana pepe metin"

    efsane tribün liderleri arıyorsan fenerbahçe'de; pepe metin, arap erkan, caymaz, menderes. bunların pislik işleri yokmuydu? vardı. sadece arap erkan hariç. arap en son taksimde kağıt topluyordu. temizdi çünkü. on numara adamdı. zaten tribünden uzaklaştırmışlardı onu.

    velhasılı kelam, çocuk çocuğa göre efsane, gerçek tribüne göre hikaye.

  • dünyanin her bir yanina özgün yüzlerce ejder çesidi varmis gibi bunu ayirmislar. ejder deseler karstiracagiz sanki. "ejder mi, ne ejderi? adana ejderi mi komodo ejderi mi?"

  • taksim polis merkezi'nde calisan bir trafik polisinin sarfettigi bir cumle. hurriyet gazetesindeki yazida soyle bahsediliyor:

    karakola uğrayan, 24 yıllık trafik polisi, sürücülerden yakınıyor. karşısına her gün "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyen birçok kişinin çıktığını anlatıyor: "lüks otomobiller kullanıyorlar. çoğunun mesleği, işi yok. ikinci cümleleri genellikle haritadan kendine yer beğen, olur. olmazsa rüşvet teklif ederler." ardından geçenlerde yaşadığı ilginç bir olayı naklediyor: "gece vakti yolda zikzaklar çizerek gelen bmw'yi durdurdum. adam sarhoş. konuya doğrudan girdi. kim olduğumu biliyor musun, deyiverdi. bu sırada telefonum çaldı. kızım arıyordu. üniversiteye hazırlanıyor. bilgisayarın karşısında ders çalışıyormuş. google'a gir ve ahmet b. kimmiş bir bakıver, dedim. iki dakika sonra aradı. hiçbir bilgi çıkmamış. adama döndüm. google'a baktık beyefendi, siz bir hiçmişsiniz, dedim..."

    yazının aslı:

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…8&tarih=2006-06-11

    canım türkiyemden muhteşem bir hadise...

    edit: hadiseyi sozluge benden once tasiyan varmis: (bkz: #9668819)

  • gazinolar devrinin meşhur assolistlerinden sevim tuna anlatıyor:

    "izmir'den ankara ’ya geldim. çok da gencim. bir gazinoda programa çıkıyorum. bayanlar matinesinde bazı bayanlar beni evlerine çaya davet ettiler. çıktım yola, aaa !.. adresi almayı unutmuşum. sadece 17 no'lu apartman olduğunu biliyorum. bir de dere lafı aklımda kalmış... nasıl olsa şöför bilir diye atladım taksiye...

    - şeye gidicem, dedim, hani dereli falan bir semt var ya... şöför babacan bir adam... şöyle bir baktı aynadan gülümsedi.

    - bentderesine mi?

    - evet oraya 17 numaraya gidicem.

    şöför yine aynadan bakarak konuştu.

    - yeni mi geldin sen ?

    bende gazinoyu kasdediyor diye cevapladım.

    - evet bir ay oldu başlayalı.

    - daha önce neredeydin ?

    - daha önce izmir de çalışıyordum.

    biraz daha gittik, yine sordu.

    - müşteri nasıl, kalabalık oluyor mu ?

    gazinodaki program tuttuğu için bende hevesli hevesli anlattım.

    - oooo, müşteri kum gibi kaynıyor... herkes çok memnun...

    - memnun, iyi haaa ?

    - eee tabii bütün kadro müşteriyi memnun etmek için uğraşıyoruz.

    - ben epeydir gitmedim , fiyatlar nasıl ?...

    - ucuz ucuz... ucuz iyi yani.

    - sen çok kalıyor musun ?

    - ben yirmi dakika kalıp iniyorum.

    - yirmi dakika haaa... epeyce... bari geleyim bu akşam...

    - aaaa, gel bu akşam beklerim...

    söför şaşkın , ben geveze , anlata anlata geldik... aaaa bir de baktım ki acaip bir yerdeyiz.

    - neresi burası, dedim şöföre ?

    - bentderesi, dedi ...

    o zaman anladım ki ben aslında bülbülderesi'ne gidecekmişim ..."

  • tam adı william avery "billy" bishop olan kanadalı 1. dünya savaşı ünlü savaş pilotu. kendisi kanada'da bir savaş kahramanıdır hatta toronto'daki havaalanına ismi verilmiştir.
    bu kadar büyük bir savaş kahramanı olmasının nedeni ise, 1. dünya savaşı batı cephesinde, müttefiklerin en çok uçak düşüren 2. pilotu, savaşın ise en çok uçak düşüren 3. pilotu olmasıdır.
    1. si zaten red baron (manfred von richthofen) 80 uçak, 2. ise fransız rene fonck 75 uçak ve 3. sırada billy bishop 72 uçak.

    bu kadar ünlü bir figür olan billy bishop'un çok ilginç bir olayı vardır. kısaca anlatmak gerekirse kendisi bir yalancıymış.

    bundan önce kısaca 1. dünya savaşındaki hava muharebelerinde kullanılan sistemi anlatmak isterim. genel olarak bir uçağı düşüren diğer pilot, üssüne döndüğünde düşürdüğü uçağı raporunda belirtir, ve bu uçağı düşürdüğü başkaları tarafından görülmüş ve onaylanmışsa hanesine 1 zafer kazandırmış olur. o zamanlar özellikle havacılık ve hava savaşları çok romantik ve yeni olduğu için, hem de ülkelerin bu tür kahramanlara ihtiyaçları olduğu için bu zafer kazanma olayı savaş boyunca çok popüler olmuştur.
    uçağı düşüren pilot eğer yapabilirse düşen uçağın yanına gider, kesin kanıt bulur, veya yanında uçan diğer arkadaşları onaylar, hiç olmadı yerdeki birliklerden teyid alırlarmış. tabii ki zaman zaman düşürdükleri uçağı kimse görmez bu yüzden hanesine zafer yazılmazmış (bazen de yazılabiliyormuş !)
    alman ve fransız birliklerinin aksine, britanyalı birliklerdeki pilotlar bazen düşürdükleri uçaların zaferlerini paylaşırmış. yani düşen uçak sayısı 1 iken, bazen 3 pilot birden zafer kazanmış sayılırmış.

    billy bishop ise gerçekten iyi bir pilotmuş. özellikle ilk uçtuğu zamanlarda kendisini iyi bir pilot olarak kabul ettirmiş. ancak daha sonraları zafer sevdası ve madalya hırsı yüzünden genellikle çok sık ve tek başına seferlere çıkmaya başlamış ve bu seferlerde zaferlerini çok hızlı bir şekilde arttırmaya başlamış. buraya kadar sorun yok, ama victoria cross (en yüksek mertebeli madalya) kazandığı çatışma sonrası çok büyük şüphe çekmeye başlamış. tek başına bir alman havaalanına saldırıp 3-4 uçağı düşürdüğünü söylemiş ve madalyayı kazanmıştır. üssüne döndüğünde uçağı yaralanmış, makineli tüfekleri ise sökülmüş bulunmuş. bunun nedeni olarak çok yara aldğı için söküp atmak zorunda kaldığını söylemiştir. uçağında yapılan incelemede ise mermi deliklerinin çok ilginç olduğu ve sanki çok yakından atıldığı düşünülmüştür.
    yıllar sonraki araştırmalara göre bishop böyle bir saldırı hiç gerçekleştirmemiş, uçağını boş bir araziye indirip, makinalı tüfekleri sökerek uçağına kendisi güvenli bir biçimde ateş edip tekrar üssüne dönmüştür.
    kazandığı zaferlerin yarısından fazlası tek başına çıktığı devriyelerden ve görgü tanıkları olmadan kazandığı zaferlerden oluşmaktadır.

    halen kanada'nın ulusal kahramanlarından birisi olmasına ve kanada bu iddiaları reddetmesine rağmen, birçok tarihçi ve araştırmacıya göre çok iyi pilot olmasına rağmen bir sahtekar olduğu sonucuna varılmıştır.

  • şurada görülebilecek olan bir karadeniz somonuna ait açıklama. adam çamur haline gelmiş lağım suyu gibi bir birikintinin önünde durmuş "eski halinden çok daha güzel oldu. eskiden çok atıl durumdaydı. allah devletimizden razı olsun." diye açıklama yapıyor hahah. karadenizi müsilaj kaplasa demek ki "oh oh çohiyi oldu allah devletümüzden razı olsun" deyip içinde yüzecek. bu halkın başına ne gelse az gerçekten ya. ben asla yeterince belamızı bulduğumuzu düşünmüyorum.

  • manası "hastalığı atlattık" değil malesef.
    manası "hasta olana iyi kötü bakacak kapasitedeyiz, ölen ölür, kalan sağlar bizim" olan karar.

    birazcık kafası çalışan kimse reyiz arka arkaya 3 hafta cemaatle cuma kılmadan önlemlerini gevşetmez.