hesabın var mı? giriş yap

  • hayvanlıkta sınır tanımadığımı gösteren paket.

    sabah işe diye evden çıktım gittim. işe gelince sabah haberleri niyetine sözlüğü açmamla birlikte bugün satışa çıkacağını unuttuğumu fark ettim.

    eşimi aradım. dedim durum bu. çocuğu komşunun birine bırak bim'e git. 2 aylık çocuğu sağa sola bıraktırıp eşimi bim'e gönderip star wars action figure paketi arattırdım sizin yüzünüzden. sizinde payınız var yani bunda. darth vader ve stormtrooper gelmiş sadece. onları da aldırdım. star wars'u sadece hafta sonlarında cnbce'de yayınlanan çizgi filmden bilen eşime bu ikiliyi anlatmam ise ayrı bir dizi film konusu.

    son olarak eve gidince whatsapp'tan resmini gönder, seni seviyorum diyip telefonu kapattım.

    kızımın resmini göndermiş. diyemedim ki darth vader'ı gönder. o kadar da hayvan değilim galiba.

  • artık bir esprisi kalmamış mevzudur. 5 yaşımdan beri yılda en az 2-3 kez esenler otogarına uğrarım. günün her saatinde orada bulunmuşluğum vardır. bir kere bile ne işedim ne sıçtım. ''tuvalet ne tarafta dayı?'' diye esnafa sorduğunuzda takındıkları yüz ifadeleri ve ''hayır yapma'' tadındaki ''şu tarafta yeyenim'' diyerek gönülsüzce göstermeleri bile yeterdi. hiç gitmedim. yaklaşık bir ay öncesine kadar. otogara indim, çişim vardı, ''ekrem imamson tuvaletlerin reklamını yapıyordu internette bakak hele'' dedim ve saat sabah 6 gibi esenler otogarı tuvaletine girdim. mis gibi tuvalet. istanbul kart destekleyen turnikeler, full aydınlatma, geniş iç mekan, tertemiz pisuvarlar, helalar, lavabolar. peçetesi, suyu sabunu her yeri tertemiz. ne koku var ne bir pislik ne bir şey. aha şu vaziyette tuvaletler.

    bu mevzu da bazılarının hiç anlayamayacağı bir mizah unsuru olarak tarihteki yerini aldı artık. yeni tuvaletleri yapanların, düşünenlerin ve bu halde tutanların eline sağlık.
    konu kilit.

    öyle işte.

  • askerde sık sık parti yapardık. parti dediysem askeriyenin yanındaki lojmanın marketine belli saatlerde girme iznimiz vardı. oradan cipsler kolalar alıp gazinoda toplanıp yer içer eğlenirdik. o markette kiloluk çiğ köfte, lavaş falan da olurdu. haliyle partimizin starı da çiğ köfteydi. genelde de lavaş yetmezdi. tabi o zamanlar böyle doritoslu dürümler ortada yok. arkadaşlardan birisi lavaş bitince doritosun üzerine koyup yemeye kalktı. tadının harika olduğunu söylese de hepimiz iğrenir gözle izledik onu. sonra birisi daha cesaret etti. o da çok beğendi. birisi daha birisi daha derken hepimiz bu eşsiz tadı denemiştik. artık partilerimizin starı doritoslu çiğ köfte olmuştu.

    zaman böyle akıp gitti biz terhis olduk. terhisten bir kaç ay sonra gördüm ki komagene bu doritoslu dürümleri listesine eklemiş. o yüzden hiçbir zaman kim olduğunu bulamadım ama bu fikri komagene'ye veren kişinin benim devrelerden birisi olduğuna eminim.

  • savunanlar oldukça sırtı yere gelmeyecek restoran zinciri.

    tavuğun kilosu 50 60 tl. toptan alıyordur, ama hadi 50 diyelim. 100 gram tavuk, 5 tl. üzerine nasıl bir krema, baharat ekliyor ki 104 tl'ye satıyor? şakasınız abi.

    şurada zengin savunmayın be abicim.

  • sosyal medya öncesi yoktu böyle avamlar. camlara süs ve resim asmalar falan noluyoruz ya ben anlamadım. hadi resim asarsın masumane bir eylem fakat o yemeği yaparken kokunun yayılacağını, erittiğin tereyağından ve yemeğinden sıçrayan yağların türlü türlü yerlere sıçrayacağı ve eğer iyi temizlenmezse senden sonra o vagonu kullanacak kişiyi rahatsız edeceğini düşünmüyor musun? düşünmüyorsun çünkü beyinsizsin.

    empati yeteneği olmayan yaratıklardan nefret ediyorum. kesin yanında jbl go tarzı bir ses bombası da getirmiştir akşam da ledleri takıp parti yaparlar. ulan çok mu zor başkalarını rahatsız etmeden yaşamak gerçekten anlayamıyorum.

  • her gece 12.30'dan sonra başlayan bartu küçükçağlayan'ın melikşah altuntaş'ı konuk ettiği, absürt magazinel olayların tartışıldığı instagram canlı yayını.

    muhtemelen bir arkadaşınızın canlı yayını forward'lamasıyla tanışmışsınız, ya ne bu yea salak salak şeyler deyip kapatmış ve kaybedenlerden olmuşsunuzdur ya da biraz sabredip bağımlısı olmuşsunuzdur. öyle ki mizahı yakalamak için jargona hakim olmak gerekiyor çünkü yorumlar mavi tikli kaynıyor ve onlar da yayına doğrudan giri sağlıyor. yayının demirbaşlarında ezgi mola, gülse birsel, edis görgülü, irem sak, irem derici, hasibe eren başı çekiyor. ertesi yayınlarda önceki espriler kümülatif şekilde değerlendirildiğinden yeni başlayanlar için el kitabı hazırlamaları gerekebilir.

    bir amme hizmeti olarak bazı merak edilen iceriklerin açıklamalarını yazalım: (programın sıkı takipçileri de destek atabilir)

    ap: aktif pasif.
    görüntülüyorum/duyumsuluyorum: melikşah'ın bolca kullandığı ve çok sempatik bulununca herkes tarafından hoyratça kullanılan kelime.
    uçur beni: murat övüç'ün, saba tümer canlı yayınında melikşah için kullandığı söz öbeği.
    j: bunu henüz ben de bilmiyorum. şöyle düşünen j yazsın, böyle olan 5 yazsın gibi anlamsız bir ergen jargonu parodisi olabilir. joinden geldiğini söyleyen oldu.

    umarım karantina sonrası bu ikiliyi görebileceğimiz projeler olur. ikisi de çok doğal ve tatlılar.

    (bkz: melikşah'a mavi tik verilsin)

  • süper sakin bir şekilde thy internet sitesine girilir. 1 hafta sonrasına business class 2 tane new york bileti bakılır. akabinde bilgisayar başından kalkılır. yavaş adımlarla kapıya doğru gidilir. apartman merdivenlerinden sakin bir şekilde inilir. 4 kat aşağıda sizi bekleyen çıkış kapısına ulaşılır. kartal'ın sokaklarına son bir bakış atıldıktan sonra "alllllaaaaahhhhhhhhhhhhhhhh" diye bağırılarak sahile kadar koşulur.

    önemli not: "allllaaahhhhhhhhhhh" nidası için pi'yi şener şen alınız.