hesabın var mı? giriş yap

  • how ı met your mother 'da ted mosby bir gece dövmeci bir kızla takılmıştı. sabah uyandığında kalçasının üstünde kelebek dövmesi vardı. kadın - erkek dizideki bütün karakterler dövmeyi gördüğünde' sürtük dövmesi' diye tedle dalga geçtiler. kimin eli kimin cebinde belli olmayan amerikan dizisinde bile bunu diyebiliyorken ekşide aynısını söyleyince orta doğulu oluyorsun :)
    not:bu entryde herhangi bir görüş bildirmedim. sadece gözlemlediğim bir ayrıntıyı dile getirdim.
    edit:ortadoğulu kelimesi orta doğulu olarak düzeltilmiştir. mesaj atan türk dil kurumu ekşi sözlük çalışanlarına teşekkür ederim.

  • ölüm oranına göre tarihin en ölümcül savaşı mö 216'daki yapılan cannae muharebesi'ymiş ve en iyi ihtimalle %52'lik bir ölüm oranına sahiptir. savaşa katılanların yarısından fazlası ölür ve kayıpların çoğu romalıdır.

    antik kaynaklara göre cannae muharebesi'nde 136.000 asker vardı. roma, 6.000 süvari dahil 86.000 adamla savaştı ve kartacalı hannibal tarafında 10.000 süvari dahil 50.000 adam vardı.

    savaşın sonunda en az 54.000 asker ölmüş olacaktır.

    roma kuvvetleri: 86.000

    kartaca kuvvetleri: 50.000

    roma ölüleri: 49.000–85.000

    kartacalı ölü: 5.000–5.900

    bazı kaynaklar, cannae savaşı'ndan yalnızca 770 romalı'nın sağ çıktığını da iddia etmiştir. bu bilgiye göre savaşta 85.230 romalı ölmüştür. bu sayıya alıp 5.700 ölü kartacalı eklenirse, duyulmamış bir şekilde %66'lık bir ölüm oranına yaklaşılır.

    cannae savaşı, kaydedilen askeri tarihte ilk kez kıskaç hareketinin kullanımına yer verdiği için ünlüdür. hanibal, kendisininkinden çok daha büyük olan roma kuvvetlerini görünüşte zayıf bir pozisyonda hücum etmeye teşvik etmişti. bugün bu askeri manevra çok iyi bilinmesine rağmen o zamanlar yeniydi.

    görsel

    bizdeki hilal taktiği işte.

    hanibal, roma ordusunu kuşattığında kaçma şansları kalmamıştı. kartaca'nın ölüm oranı sadece %10 iken roma'nın ölüm oranı %60 veya daha fazla olmasının nedeni buydu. kartacalılar, savaş kazanıldığında romalı askerleri 10:1 oranında öldürmeyi başarmışlardı.

    cannae muharebesi yenilgisi roma açısından tam bir yıkım olmuştur. roma'nın savaşta kullanılabilir insan kaynaklarının neredeyse yüzde yirmisi erimiştir.

    ikinci dünya savaşı'nda daha fazla asker öldü diyenler haklıdır, burada tek bir muharebeden bahsediyoruz.

  • - çatalı çok iyi kullanıyorsun, soylu musun?
    - hayır, kaplumbağayım.
    - ay ne bileyim, adım da raphael filan diyince...

  • daha vahimi yaşanmıştır.

    geçen güz 600 yataklı bir askeri hastanede ölümün kıyısında yatmaktaydım. ızdırap içindeki günlerin birinde hemşire kolumdaki serumu değiştirip az sonra doktorun geleceğini söylemişti ve bunu önemsememiştim. bir perişan akşamüstü ailemi, sağlığımı ve hürriyetimi özleyerek hastanedeki odamın penceresinden bahçedeki çam ağaçlarını seyre dalmıştım. birden doktorum yanı başımda beliriverdi. üstelik çok uzun süredir beklediğim bir mucizeyle birlikte..

    bulunduğum odaya giren genç bayan teğmen, çocukluk aşkımdı. evet başkası olamazdı, yıllar önce gata'da okuduğunu duymuştum. o'nu gördüğüm an çok güçlü bir sevinç akımı, tarifsiz bir mutluluk olup dolandı damarlarımda. mahallemden ortaokul yıllarında büyük bir üzünçle ayrıldığında ben o üzüncün belki de kat ve kat fazlasını yıllarca ruhuma çarmıhlamıştım. büyüyüp tabip ve komutan olan, seneler boyu gizli merakıma ve ara sıra bıçak gibi saplanan hasretime konu olmuş bir kızdı. fakat kızın subay üniforması giymiş, yaşlanmış, eğitilmiş hali bir an için gözlerinde bir ışık belirse de ciddiyetini takınırak sordu: "asker! rütben ve birliğin?"

    "tankçı çavuş x antalya. 5. kolordu komutanlığı ulaş garnizonu keşif taburu 1. bölük. emredin komutanım!"

    karşımdaki tabip teğmenin gözleri yıllar önce tanıyıp sevdiğim küçük kızınkiyle kesnlikle aynı elaydı. lakin sanırım gülmeyi epeydir unutmuş bir soğukluktaydı. ismimi, memleketimi söylemişken neyden çekinip de konuşmamış, geçmiş masum ve güzel günlerin hatırına niçin bir şeyler anlatmamıştı, anlayamadım. kesif bir düş kırıklığı duyumsadım. emreden sorgusundan sonra, sayrılı bedenimin yanı sıra bilincim ve duygularım da yıkıktı..

    yakınlığı, ilgiyi ve şevkati zaten belki pek fazla ummamıştım. ama yok sayılmak, kendisini hiç tanımamışımcasına umursanmamak neyin yaptırımıydı?

    elbette hemingway'in silahlara veda'sındaki gibi bir romantizm ve yaşama direnci asla söz konusu olmasındı, buna razıydım. ama böylesi bir red ve inkar bana çok ağırdı, bunu hakedecek ne yapmıştım?... 10 küsur yıl evvel sarılıp ağlaşarak vedalaştığımız kız, beni tanımamıştı. varlığımı zerre umursamamıştı. üstelik sır olmuş ve yaşlanmamla büyümemiş düşlerime karşın...

    zaman geçti. artık fiziken iyileşmiştim. fakat taburcu hattâ terhis olsam da aklım hep o soğuk hastane odasına mıhlıydı. etrafında askerlerin nöbet tuttuğu hastaneyi çevreleyen o dikenli tellere; çocukluğumun sonlarından ilk gençliğime uzanmış ve o güne kadar tümden ölmemiş hayallerim takılı kaldı. kurtaramadım...

  • "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır"
    m. kemal atatürk
    arkadaş golü atmış çabalamış. benim bir türk vatandaşı olarak başka beklentim yoktur. bana göre vatanseverdir.

  • shut up diyen arabın haklı olduğu tartışma.

    o bu ülkede yiyecek, içecek, gezecek, ev sahibi olacak sen susacaksın.

    bunun seçimi yapıldı ve bitti.