hesabın var mı? giriş yap

  • derste hocanın "anlamayan var mı?" sorusundan sonra parmak kaldıran öğrencinin ikinci anlatıştan sonra verdiği "anladım" cevabıdır.

  • dünyada ephemera olarak bilinir , koleksiyonu yapılabilir kağıt malzeme olarak ilk açıklaması yapılsa da kitap,pul,para, resim koleksiyonları bunun dışında tutulur ve başka isimlerle anılırlar. son zamanlarda kart-postal ,fotoğraf ve hisse senedi de kendi başlarına bir koleksiyon sınıfı ihtiva edebilecek olgunluğa ve büyüklüğe ulaştıklarından efemera dan ayrı olarak kendi isimleri ile koleksiyon sınıfları içinde yer alabilmektedir.
    efemera ise daha mütevazi daha marjinal kağıt ürünleri toplama hobisidir.bu asla satış değerlerinin düşük olduğu anlamına gelmez.zaten toplanıp koleksiyonu yapılan kağıtların satış değerlerinin olup olmaması hiç önemli değildir.önemli olan tek kriter kullanım ömrünü tamamlamış olmasıdır.düne,hatta geçen seansa ait bir sinema bileti,gazete,ambalaj kağıdı,sigara kutusu,her çeşit etiket,ilan,sayfa v.s. efemeranın tanımına girer.genelde 2 boyutludur.3 boyutlu ise kağıttan dahi olsa artık obje olarak adlandırılır.
    türkiye'de ilk efemera derneği istanbul'da 1996 yılında "ephemera derneği" adı altında kurulmuş ama uzun ömürlü olamayarak bir kaç yıl içinde kapanmıştır.
    efemera ile ilgilenenlere efemerist,efemera ile ilgili metaryale efemeral veya efemerik denir.
    son yıllarda özel müzayedeleri yapılmaktadır.

  • babam sorumsuz bir adam olduğundan, hayatı boyunca hiçbir işte dikiş tutturamadı. biraz da şanssız adamdı, neye elini atsa kuruttu durdu. bu yüzden asla maddi olarak düzlüğe çıkamadık. çok şükür hiçbir şeyimiz eksik olmadı ama yarınımızdan da hep endişe ettik.
    şanssız adamdı dedim ya, üniversiteyi kazandığım sene iyice dibe vurdu.

    üniversite eğitimimi dedem (babamın babası) sayesinde bitirdim desem, sanırım babama haksızlık etmiş olmam. üstelik bunu o da kabul eder. aklına geldikçe ''sen yat kalk dedene dua et'' diye hatırlatır durur.

    mavi önlük, beyaz yaka ile okula adım attığım ilk günden, lise son sınıfa kadar her sabah ayakkabımın içine harçlık bırakan dedem; üniversite hayatım boyunca da her ay emekli maaşını benim hesabıma aktardı. bu fedakarlığa rağmen 2 sene okulu uzattım, of! bile demedi. mekanı cennet olsun.

    diğer dedemle pek içli dışlı olamadım mesafeler yüzünden. ben tatillerde köye gitmeyi sevmezdim, o da gariban adam; ancak 2-3 yılda bir gelirdi. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgesinden ayrılmam.

    teyzem anlattı, duyunca mahvoldum. ölmeden 2 hafta önce ''yazık'' demiş.
    - yazık bize, hiçbirşey yapamadık çocuğa. uzak ilde bir başına yavrucak. ne bir kez yanına gidebildim, ne üç kuruş parayı denkleyip yollayabildim, kızmıştır bana.

    bir öğle vakti köy kahvesinde kalbine yenik düştüğü gün, gömleğinin cebinden adımın soyadımın yazdığı küçük bir kağıt çıkmış.
    adım, soyadım ve hesap numaram.
    duyunca mahvoldum..

    nurlar içinde yat güzel dedem.

    ve yeteri kadar öpemediğim için o pamuk ellerini, kızma bana. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgenden ayrılmam.