hesabın var mı? giriş yap

  • insan yaşamı var olduğundan beri devam eden muhabbet.

    "bugünün gençleri, lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır." sokrates (m.ö. 400)

  • sanırım bazı ayrıntılar atlanılmış, ben farkındalık yaratmak adına yazıyorum;

    bizim karın kası sevemiyor olma nedenimiz, karın kası olan erkek yokluğu değil...
    o erkeklerin bizimle ilgilenmiyor oluşu.

  • 1848 yılında amerikadaki bir demilyolu inshatında yashanan bir patlama sonucu, sol yanagından giren ve sol gozunu parchalayıp beyninin on lobundan kafatasını delerek chıkan 2,5 cm. eninde 1 m. uzunlugundaki demire ragmen yashamayı surdurebilen ve bir kach ay sonra iyleshen amerikalı demir yolu ishcisi.
    bu olaydan sonra gage'de enterasan kishilik ozellikleri gorulmeye bshlanmısh; musrif, anti sosyal, kufurbaz biri olmushtu. yaklashık 13 yıl sonrada sefalet ichinde olmushtur. bu olay tıp tarihine gechmish ve insan davranıshının biyolojik temelleriyle ilgili arashtırmalara tarihsel bir bashlangıch olusturmustur.

    ayrıntılar ichin bakınız: bilim ve teknik, sayı:407

  • adamın biri bara girmiş.

    üç duble viski içtikten sonra barmene dönmüş ve;

    -“ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. sana istediğin her şarkıyı çalabilir..” demiş.

    barmen sert bir ses tonuyla;

    -“hadi oradan sarhoş” demiş.

    adam o anda elini cebine atmış. 25 santim boyunda gerçek bir piyanist çıkarmış. üstelik piyanosu da önünde...

    barmen şaşkın bakışlarla;

    -“türk marşı” diyebilmiş kısık bir ses tonuyla.

    bir döktürmüş ki sormayın, 25 santimlik piyanist...

    -“bu nasıl iş” demiş barmen şaşkınlık içinde barda içen adama...

    adam cevap vermiş;

    -“hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık. parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı. bin yaşında, çökmüş ve kulakları da zor duyuyor.”

    elini öbür cebine atmış, çok eski bir lamba çıkarmış. barmenin önüne koymuş.

    -“ovala ve dilek dile” demiş...

    barmen ovalamış lambayı hakikaten ihtiyar, ayakta zor duran bir cin...

    cinin bir eli kulağında; “haa... hii...” deyip duruyor barmene...

    barmen düşünmüş ve hemen bir dilek dilemiş;

    -“burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi. bana iki yeni ciğer” demiş.

    hooop!..

    barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki yeniçeri belirmiş.

    barmen adama dönmüş ve;

    -“bu nasıl bir cin?!.. yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim” demiş.

    adam barmene cevap vermiş;

    -“ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim sanıyorsun!.."

    debe için teşekkürler. fıkraların devamı gelecek... :)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • (bkz: batı yakasında değişen bir şey yok)

    - seçimlerden 3 ay önce, akp'nin alamayacağı bütün oyların tek bir partiye/kişiye gideceği hesap edilerek, akp %45-diğerleri %55! seçimi kazandık... şeklinde propaganda yapılır.

    - seçimlere 1 ay kala sosyal medya propagandası en yoğun dönemine girer. geçen seçim ile önümüzdeki seçim arasındaki yolsuzluklar, gaflar, çirkin söylemler tekrar tekrar dile getirilir.

    - seçime 1 hafta kala rte o seçim için yaptığı en gösterişli mitingi yapar. bu mitingin seçim için bir gösterge olmayacağı, 1 mayıs'lara izin verilse o kalabalığın 2 katının taksim meydanı'nda toplanacağı söylenir. doğrudur, taksim meydanı'na izin verilen mitinglerde, gezi eylemlerinde o kalabalık toplanmıştır ama söylendiği gibi seçime etki edecek bir kriter değildir.

    - seçime 5 günden az kala artık ismini ezberlediğimiz konda firmasının anketi yayınlanır. hiç seçim yapılmadan, o ankete göre hükümet/belediye başkanı/cumhurbaşkanı seçebilecekken, yalan, propaganda denir. goebbels'in sözlerinden bir kaçı günün trendi olur. bütün bunların algı yönetimi olduğu söylenir.

    - seçim günü, sosyal medya'nın meşhur sitelerine hakim olan kitlenin ilk kez oy kullanmasından dolayı, saat 17.00 sularına kadar, ''bu sefer bu iş bitti!'' havası yaratılır. sandıklar kapandıktan sonra tedirginlik başlar.

    - ilk sandık sonuçları geldiği zaman, akp çok önde gözükür, ''ilk açılan sandıklar doğu'dakiler olduğu için böyle!'' savunması geldiği zaman bir seçim daha bitmek üzeredir.

    - batıdaki sandıklar açılır, sonuç gene değişmez, ''muhalefet partilerinin güçlü olduğu ilçeler daha açılmadı'' savunması da gelirse, artık bir sonraki seçimler için tahmin yapma vakti gelmiştir.

    - erdoğan balkon konuşması yaparken, ''20xx genel/yerel/cumhurbaşkanlığı seçiminde ... olacak'' yorumları eşliğinde tahıl temelli beslenme eleştirilir ve seçim biter.

    şu anda cumhurbaşkanlığı seçimleri için anketleri reddetme evresindeyiz. dilerim ki bundan sonrası yukarıdaki gibi gelişmez fakat ne olacağı aşağı-yukarı bellidir.

  • pijama ile bakkala giden kaldı mı yahu uzun zamandır görmedim. sabahları ekmek almaya gidiyorum bütün kızlar günlük kıyafetlerini çoktan giymişler. ayrıca makyaj yapanlar bile var.altı üstü bakkala gidiyosunuz kokonalar nolcak. ben pijamalıya bakarım abi kim ne derse desin.

  • "douche à cabine" olduğu için anlamlı bir a.

    ---
    2023 edit'i: fransızcada neredeyse kimse "douche à cabine" demiyormuş, doğrusu "cabine de douche" imiş. çok az sayıda sonuçta (bugün itibarıyla google'da 1900 civarı) "douche à cabine" ifadesiyle karşılaşılıyor.

    konuyu gündemimize taşıyan ertunga'nın şuradaki isyanı haksız değil: (bkz: #138806596)

    şu açıklamanın marka olarak tescil edilme kısmı makul geldi. türk'ün biri yarım fransızcasıyla böyle bir marka tescil ettirmiş, oradan yayılmış olabilir dedim. ama türk patent enstitüsünde sorgulama yapınca bu orijinal markayı bulamadım. teyit eden olup haber verirse burayı güncellerim.

    konuyla ilgili, emrah safa gürkan'ın şöyle bir tweet'ini buldum: https://twitter.com/…lan/status/1612437675004366853

    sonuç olarak, hatalı ya da neredeyse hiç rastlanmayan bir kullanım da olsa, hâlâ kelimenin douche à cabine'den geldiğini düşünüyorum.
    ---

  • 1965-75 doneminde cekilen yesilcam melodramlarinda bas erkek oyuncu olarak gormeye alistigimiz kartal tibet in, bu filmleri lead etmekte ve olay orgusunun yaratilarak filmde temponun kurulmasinda oynadigi en kritik rol obsesif bir sekilde yanlis anlama adami olmasidir

    denilebilir ki bir yanlis anlama adami olarak kartal tibet usta olmasa idi yesilcam melodramlari denen turden bahsedilemezdi
    kartal tibet usulu yanlis anlama sureci ise ozetle soyle tanimlanabilir:

    1- oncelikle kartal tibet ile sevgili/ es olan kisi - muhtemelen hulya kocyigit ya da filiz akin- filmde bas kotu kisiyi oynamakta olan erkek tarafindan tecavuz ya da tacize ugramakta iken gorulur

    2-hemen akabinde sevgili/ esin yaptigi hic bir izahat aciklama kesinlikle dinlenmeyerek
    -dunyanin en adi, en asagilik, en igrenc mahlugusun senn !!! defol bu evden!!
    ne istedin bu güzel insanlardannn.!! bu guzel yuvayi bir dakika daha kirlettmeeaa!! defoll!! - seklinde carnihas bir sekilde feryat edilir

    3-sevgili/ es evden kovulduktan sonra -varsa- cocuga annesinin öldüğü mutlaka soylenir

    4- 8-10 yil boyunca yapilan tum olayi aciklama ve uzlasma girisimleri kesinlikle kalasca ve hirt bir sekilde reddedilir
    herkesin yilar boyunca iyice uzulmesi aglamasi dert sahibi olmasi saglanir

    5- oncelikle eski sevgili/ es olmak uzere bir kac kisinin saclarinin beyazlamasi gecen yillar boyunca gozetilecek ana amaclardan biridir

    6- arada korkutuk icilerek zilzurna bir sekilde
    -nnölduuu oooo!! nnnölduuu !! o yokk arrtikkk yokkk yokkkk niaaaa !!!
    - seklinde naralar atilir (bismillah)

    7- velhasil 15 20 sene gecip herkesin hayati mahvolduktan uzuntuden bir kac kisi felc gecirdikten ve saclar iyice beyazladiktan sonra bos bir anda yapilan aciklama dinlenir ve -hay allah oyle mi yanlis anlamisim- gibi tuhaf bir sekilde olaylar ve film bitirilir

    *(ki ee iyi ama neden bunca kan bunca gozyasi demek kalir seyirciye)