hesabın var mı? giriş yap

  • üzdün bizi kel*..

    bir buçuk dolar için değer miydi?

    edit: ocak 2023 itibariyle amazon prime türkiye üye sayısı 900.000’e yakınmış..

    850.000 üye desek, kişi başı 1,5 dolardan 1.275.000 dolar yapıyor.. çarpı 19 dediğimizde, 24.225.000 tele gibi aylık bir rakam demek.. değermiş amk..

    pardon kel.. abimizsin..

    bugüne kadar her ay bu miktarı almadığın için teşekkürler..

  • çalışıp kazanmaya alışık olmayan aktrolleri şaşırtan olay.

    hayır gören de kadın akp zenginleri gibi kamu arazisine rezidans dikti zanneder.

    edit: sevgili akpliler size cahil dediğimizde kızıyorsunuz ama yani niye böylesiniz

    1- chp son 20 senedir hiçbir şekilde sol değil, cayır cayır liberal.
    2- sol ve sosyalizm çok farklı şeyler. yani "solcu fakir olur" gibi bir önerme, "reza zarrab hayırseverdir" önermesiyle aynı geçerliliğe sahiptir.
    3- avukat dediğin insan selam vermeye bile 200 tl alır. bu durumda kılıçdaroğlunun gidip belle vue yerine kümük bi rezidanstan alması da saçmaymış

  • var bu insanlar.

    basbaya kötüler.

    bakıyorum bazen yazarın yazdıklarına, direkt "kötü lan bu adam" diyorum.
    insanları birbirine düşürmeye kasıyor, birilerinin başlıklarının altına düşmanın başına gelmesin diyeceğin şeyleri inşallah diye yazıyor. başka yazarların nick altında ilkokul oyunları döndürüyor. mesajla küfrediyor. insanlığa imtihan ibne. ve troll'de değil. bunları eğlencesine falan yapmıyor. gerçek hayatta sahip olduğu kişiliği neyse o adamın. *
    şu güzel ortamı bozuyor.
    inşallah gerçek hayatta böyle bir insanla karşılaşmam dedirttiriyor.

    basbaya kötü.

  • kavanoz dibi gözlüğe sahip yaşlıca bir teyze inmek için ayağa kalkar:

    teyze: evladım müsait bir yerde indirir misin?
    şoför: (kapıyı açar ama durmaz) buyur teyze.
    teyze: paraşütle mi ineceğim pezevenk, dursana!
    minibüs ahalisi: ???

  • bitmeyen bir düşünce çemberi içerisinde durmadan daireler çizmektir.

    bir karar verme sürecindeyken en ince ayrıntısına kadar ölçülüp biçilir. başkasının aklına gelmeyecek olasılıklar, detaylar peşi sıra birbirini kovalar. bunun neticesinde nihai bir karar da çıkmaz pek tabii.

    başkalarının aklını ve niyetlerini okumaya çalışırsınız sürekli. bir kişinin belki de sizle ilgili ya da yaşadığınız bir olayla ilgili hiç düşünmediği şeyleri düşündüğünü düşünürsünüz. sanki karşınızdaki kişinin beyni sizin kafanızın içindeymiş gibi onun ne düşündüğüyle ilgili durmadan okumalar yaparsınız.

    geleceği tahmin etmeye çalışırsınız, tahminleriniz genelde karmaşık neden sonuç bağlarından meydana gelir ve çoğunlukla karamsardır. düşündükçe en kötü olasılıkları meydana serersiniz ve her şeyin daha da kötüye gideceğini kendinize inandırıp, gelecek parçalarını düşünce makasınızla kendiniz kesip biçerek oluşturmaya çalışırsınız.

    aklınızdan bir durum ya da olay hakkında gerçekte hiç yapılmamış yorumlar geçer durur. bu olay ya da durumlara mümkün olabilecek her açıdan bakarak en olmayacak yorumlar getirirsiniz. kimsenin zihnini meşgul etmeyen şeyler, sanki herkesin zihnini meşgul ediyormuş gibi gelir size ve o yüzden başkalarının zihnini meşgul ettiğini düşündüğünüz şeyleri düşüncelerinizle kontrol altında tutmaya çalışırsınız.

    bir şey hakkında aşırı düşünmek aslında sizin o şey üzerinde kontrol kurma çabanızı da gösterir. oysaki gerçeklerle hiçbir bağıntısı olmayan bu zihinsel süreç sizi yormaktan başka bir işe yaramaz.

    dün yaptığınız bir konuşma, gerçekleştirdiğiniz bir diyalog, karşınıza çıkmış olan bir durum, yaşadığınız bir olay hâlâ sizin zihninizi işgal etmektedir. 'şöyle deseydim daha iyi olurdu' diye düşünürken paragraflarca monolog üretmiş olarak bulursunuz kendinizi. çözüme ulaşmadığını düşündüğünüz bir tartışma zihninizde devam eder, sürekli o tartışmada üstünlük kurmaya çalışır, hiç akla gelmeyecek argümanlar üretir ve gerçekte olabilecek bir tartışmadan daha verimli ve asla yenilemeyecek olan bir karşı atak yapmış olursunuz. aslında bırakın dünü, bundan beş yıl öncesinde başınızdan geçmiş bir olayın bile hâlâ muhakemesini yaparken bulursunuz kendinizi. hiç hoşunuza gitmeyen bir anı aklınıza düşer ve sanki o ânı yeniden yaşıyormuşçasına siz, o anki duygularınız daha güçlü bir biçimde ortaya çıkar ve sabaha kadar nasıl olabilirdi şeklinde düşünceler silsilesine maruz kalırsınız.

    gelecek hakkında sürekli ‘ya böyle olursa’ şeklinde senaryolar üretip o senaryolar kati suretle gerçekleşecekmişçesine durmadan senaryodaki her bir elemente yeni bir element ekler, durmadan en kötü felaketten daha kötü bir felaket bulursunuz.

    her şeyi kafanızda çözmeye çalışırsınız. oysa siz bir şeyi ne kadar sizin lehinize sonuçlanacak şekilde evirip çevirip düşünseniz de, gerçekte düşünceleriniz o şeyi zerre etkilememiş olur. saatlerce düşüncenin ardından hiçbir şeyi çözememiş olarak bulursunuz kendinizi.

    her zaman, ne vakit vuku bulduğunu bilmediğiniz bir şeyde saplanıp kalmış gibi hissedersiniz kendinizi. durmadan saplanıp kalmış gibi hissettiğiniz şeyin ne olduğunu bulmaya çalışırsınız. bulamadığınız sürece kendinizi eksik ve hatalı hisseder, şu ânınızla aranızdaki bağı yitirirsiniz.

    bitmek bilmeyen düşünceler silsilesi anksiyeteye neden olur. hayatın gidişatını felce uğratır. en sıradan şeylerde bile durup düşünür en olmayacak engeller bulup durursunuz. her şeyin en kötüye gideceği inancı sizde güçlendikçe güçlenir. eyleme koyulmanızı zorlaştırır bu da. siz de eyleme koyulmadığınız sürece değirmenlerle savaşmış olursunuz sadece. eyleme koyulduğunuzdaysa her şeyin düşüncelerinizde ürettiğiniz felaket senaryolarından daha kolay şekilde çözülebileceğini görmüş olursunuz.

    geçmiş sizin için 'şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı' gelecekse 'ya şöyle olursa ya böyle olursa'dır.

  • onay bekleyen çaylakların bir kısmını otomatik olarak yazara çevirdik ve bunlara da sabırtaşı yazar dedik. yapılan aksiyonun makul bir sebebi vardı: onay bekleyen çaylakların sayısı her geçen gün biraz daha artıyordu. ancak geçmişten önümüzde miğferdibi çaylak alımları gibi çok başarılı olmayan bir örnek olay vardı. bu seferki onay bekleyen çaylak sayısıysa miğferdibinden çok daha fazla, bu yüzden herkesi tek seferde almamız mümkün olmayacaktı. peki ne yapmalıydık? onay bekleyen yaklaşık 41 bin çaylağın bari bir kısmını otomatik olarak yazar yapmalıydık ki, hem diğerlerinin de önü açılsın ve sıraları daha hızlı gelsin, hem de moderasyon olarak biz, yeni yazarların coşkusuyla kendine sığmayıp taşacak olan sözlüğün altını bir nebze de olsa çekip toparlayabilelim (herkesi bir anda alsaydık ne entry girilebilecekti, ne de okunabilecekti belki de). peki bunu nasıl yapacaktık? kimleri otomatikman yazar yapmalıydık? çaylak olarak geride kalanlara haksızlık yapılmış olmayacak mıydı? düşündük taşındık ve üç tane kriter belirledik, bunlara uyan kişileri yazar yapmaya karar verdik (sayıları 9300 civarlarında olan bu kişilerden 200 tane kadarının ilk 10 saat içinde uçtuğunu ekleyebilirim bir bilgi olarak). neyse, bahsi geçen kriterler şunlar:

    1-) sözlüğe henüz kaydolmuş, daha hiç sıra beklememiş çaylaklar bu gruba dahil olmamalıydı, zira bir yıldan uzun süredir onay bekleyen çaylaklar mevcuttu. biz de dedik, "sabırtaşı yazar olacak olan kişi nerden baksan bir en az 6 aydır bekliyor olsun". böylece sınır olarak 1 haziran 2008 tarihini koyduk. yani bir sabırtaşı yazar iseniz, sözlüğe kayıt olma tarihiniz 1 haziran 2008'den daha önce demektir. (neden özellikle "1 haziran 2008"?: çünkü o an öyle esti.)

    2-) onay bekleyen çaylak iken çaylak inceleme arabirimine düşen, ancak pas geçilen* çaylaklar da bu gruba dahil olmasınlar dedik. zira bu kişilerin entry'leri önceden incelenmiş ve yeterli seviyede bulunmadığı için pas geçilmiş. ancak bunların da sözlüğe küsmelerine gerek yok, başlangıç olarak şu entry'yi (bkz: #14333666) okumaları, belki de birkaç gün içinde yazar olmalarını sağlayabilir.

    3-) çaylaklar iki gruba ayrılıyor kabaca: a-) sözlüğe arada bir ya da nadiren girenler, hatta uzun süredir hiç girmeyenler. b-) sözlüğe hemen her gün girip "acaba yazar olmuş muyum?" diye kontrol eden hevesliler. 41 binlik nüfusu azaltmak adına bu iki grup arasında bir seçim yapma durumunda olduğumuzdan, sözlüğe daha sık login olan grubu tercih ettik ve kısaca dedik ki: yazara çevireceğimiz kişi, son 1 aylık dönem içinde sözlüğe bir kere bile olsa login olmuş olmalı.

    biliyoruz, bunlar çok mükemmel ve 100% hakkaniyetli kriterler değil, ama elimizden şimdilik bu kadarı geldi. sözlük, kendisiyle uyuşmayan yazarlarını temizledikten ve tekrar bir dengeye oturduktan sonra, buna benzer bir çözüm paketiyle tekrar gelebiliriz. bu arada tabii ki onay bekleyen çaylakları -yavaş yavaş da olsa- incelemeye devam edeceğiz. esen kalın.

  • son zamanlarda şu kalıp müthiş modadır bu tip sitelerde: ”üst verdim, kahvemi yudumluyorum.” pezevenk sanki borsadan milyon dolarlık hisse almışta kahve yudumluyor. alt tarafı 2 liralık kupon yapmışın hangi kahve it? kopi luwak mı içiyosunuz amk sakarya-güngören maçını izlerken?