hesabın var mı? giriş yap

  • bugün bir arkadaşla konuşurken 24 yaşında evli olan birini biraz garipsedik. gel gelelim bu yaş eskiden evlilik için erken bir yaş gibi gelmiyordu insanlara. artık insanlar, en azından eğitimli insanlar önce evlenip sonra düzen kurma fikrinde değiller gibi. önce düzen kurup sonra evlenmek istiyorlar. zaten tek başına da rahatlıkla ayakta durabilen, düzenini kurabilen birisi evlilik fikrine çok da büyük arzu duymuyor.

    günümüz toplum yapısında, avrupa'nın pek çok yerinde de bu hala böyle, evli olmadan sahip olunması zor olan şey çocuk. halkın büyük bölümünün çiftçilik yaptığı dönemde çocuk aileye katılacak yeni iş gücü demekti ve bu yüzden erken evlenip çok çocuk sahibi olmak önemliydi. şimdi maaşlı çalışan insan kimin için iş gücü sağlayacak? bu bakımdan çocuk sahibi olmak da eskisi kadar arzulanan bir şey değil.

    bunlar göz önüne alındığında evlenmek isteyen insan havuzunda ciddi bir daralma var. havuz dar olduğu için istenen insanı bulmak daha zor olduğu gibi insanlar artık kendi kıymetlerini daha fazla biliyorlar ve daha seçiciler. bu da uygun bir insan bulmayı zorlaştırıyor.

    şu ana kadar saydıklarım genel durum. bunun yanında kişilerin tuhaf davranışları da var. her insan doğal olarak evleneceği insanın kendisine değer vermesini ister. fakat bazı kişiler buna tek taraflı bakıyor ve kendisine değer verene aynı değeri vermiyor, sonrasında karşısındaki insan kendisiyle evlenmek istemediğinde suçlu o oluyor. tüm iyi niteliklerin bir insanda toplanması imkansız. örneğin maddi durumu iyi olan bir insanın babadan zengin değilse hareketli bir hayatı olması zor. çünkü muhtemelen buna vakit bırakmayan bir işte çalışıyordur. fakat bir bakıyorsun evlenmek isteyen kişi istiyor ki hem evleneceği insanın maddi durumu iyi olsun hem de onunla maceradan maceraya koşsun. çelişen istekler olunca doğal olarak karşılanması da o oranda zor oluyor.

  • üniversitelerin bahar şenliklerinde içki içebiliyorduk, parti başkanları tv tartışma programlarına çıkıp iki kelimeyi biraraya getirebiliyorlardı, sevgililerimize mektup yazıyorduk, taksim'de akm'nin önünde buluşuyorduk, devlet okullarına gitmek daha havalıydı, metallica türkiye'de enfes bir konser vermişti ve bayağı büyük bir şeydi, cumhuriyet gazetesi okurduk ve gazeteler genel olarak itibarlıydı, bazı diziler vardı ve herkes onları izlerdi...
    sınıfsal farklılıkların daha az hissedilir olduğu, hayatla bağlantımızın daha derin olduğu zamanlardı.
    bunları bilmenize gerek yok ama z kuşağı. siz kendi yolunuza sahip çıkın yeter.

  • şu dakikadan sonra full hm'den alışveriş yapıyorum kampanyası

    edit: link silinmiş mesajdan yazıldığı için yazıyorum. h&m lgbt+ bireyleri savunduğu için arkadaş böyle bir başlık açmıştı.

    2. edit: bir yazar şunu eklememi istemiş. "bu kampanyayı başlatan furkan adlı şahıs türlü alavere dalavare yollarıyla bankaları kandırıp bedava puan topluyodu alışveriş yapmadan ifşalamışlardı. o zaman müslümanlığı, muhafazakarlığı nerdeymiş"

  • adi haluk bilginer'le ask dedikodularina karismis. zuhal olcay - askin nur yengi - zerrin tekindor. ulan benim uc pantolonum bile birbirine bu kadar benzemiyorken adam ask hayatinda tarzini belirlemis.

  • gece gece parmak ucunda akıl yürütmeler:

    arkadaşınız size verdiği sözleri yerine getirmezse ona olan güveniniz azalır. kendinize verdiğiniz sözleri yerine getirmezseniz kendinize olan güveniniz azalır. o zaman kendinize verdiğiniz sözleri yerine getirirseniz kendinize olan güveniniz artar. ya kendinize verdiğiniz sözleri tutun. ya da kendinize tutabileceğiniz sözler verin. ya da kendinize söz vermeyi bırakın.

  • kızgın yağa su döktüğümüzde ne olduğunu anlamak için bazı temel bilgileri bir gözden geçirmemiz gerekir. öncelikle yağ ve su karışımları bir heterojen karışımdır yani gerek molekül yapıları ve gerekse özgül ağırlıklarından dolayı birbiri içerisinde karışamazlar.

    yemek pişirme esnasında hepimiz mutfakta çeşitli yağlar kullanmaktayız ve yağlar yemeğe lezzetini veren bir katman oluşturmaktadır. fakat bazı zamanlarda ocaktaki yağın ne kadar ısındığının farkına varamayız.

    işte mutfakta kullandığımız yağların hepsi oldukça yanıcıdır, bu da kolayca alev alabilecekleri anlamına gelir yani yağlar çok çabuk ısınır ve bir kez duman çıkarmaya başladığında, kullandığınız yağ 30 saniye gibi kısa bir sürede alev alabilir. farklı yağlar farklı sıcaklıklarda (parlama noktalarında) yanar ve marketten satın alabileceğiniz her yağ, sıcaklık yeterince yüksekse alev alabilir.

    böyle bir durumla karşılaştığınızda dikkat sakın su dökmeyin. eğer bunu düşünüyorsanız ise şu videoyu izlemenizde fayda var derim.

    şimdide bu durumun nasıl oluştuğunu açıklayalım. en başta da dediğim gibi yağlar çok çabuk ısınan ve alev alabilen bir yapıya sahiptir. yağın üzerine dökülen su daha daha yoğun olduğundan, hemen yağın altına girerek tavanın aşırı sıcak yüzeyine ulaşır. bu, suyu orijinal boyutunun 1700 katına hızla genişlemesine sebep olur(çünkü su her sıcaklıkta buharlaşır) ve anında buhara dönüştürür.

    sonuç tüm yağ çok hızlı bir şekilde tavadan dışarı itilir ve yağ zaten yanıyor olduğundan bir patlama etkisi oluşur.

    peki böyle bir durumda ne yapmamız lazım. öncelikle ocağı kapatmalıyız ardından yanan yağın oksijenle temasını kesmek için bir tepsiyle ya da bir kapakla üzerini kapatmalıyız. başka bir yöntemde yanan yağın üzerine bol miktarda tuz veya karbonat dökmektir.

  • harsh times'ı hatırlatıyor biraz kasvetli yapısıyla. oldukça güzel bir film gerçekten. 'ben bugün neşe doluyum' insanlarını hemen 'içim sıkıldı anasını satiim' moduna sokabilir.

    philip seymour hoffman sözüm sana. ben bunun bi film olduğunu unutana kadar gözüme gözükme. girişirim sana, taş atarım. sanmıyorum ki erol taş gibi 'bana ekmek atıyolar' diyesin, olgunlukla karşılayasın.

  • kedi denilen amaçsız hayvanın işe yarayan tek özelliği. kodumunun canlısı denk gelirse iki lokma yiyiyor. tüm gün boyunca oradan oraya serserilik yapiyor, 100 km'de 0.2 lt dizel yakıyor adeta. arabalardaki beygirleri sucuk yapıp kedileri işe almak lazım aq.